Geçtiğimiz hafta içerisinde Hz. Yunus Emre’ye atfedilen “zulüm ile abad olanın akıbeti berbat olur” sözünü bir kez daha haklı çıkartan bir olay yaşadık. Altmış yıldır Suriye’yi Arap milliyetçiliği ideolojisine dayanarak zalimce yöneten rejim yıkıldı. Bu rejimin ikinci kuşak temsilcisi Beşar Esed ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Esed Ailesi, yönetimde kaldığı onlarca yıl boyunca yarım milyondan fazla Suriyelinin öldürülmesine ve milyonlarcasının mülteci olarak başka ülkelere sığınmalarına neden oldular. İnsanların tarifsiz acılar çekmelerini sağladılar.
Bununla birlikte tüm güçlerine rağmen tarihin tekerrür etmesine engel olamayarak zalim diktatörler çöplüğündeki yerlerini aldılar. Dünya döndükçe lanetle anılacaklardır. Öte taraftan bu zulmü yaşayan Suriyeliler ise umutla geleceğe bakmaya ve yıkılan dünyalarını imar etmeye başladılar. Kaybettikleri canlarını geri getiremeyecekler. Çektikleri acıları unutamayacaklar. Lakin anlaşılan o ki onurlu bir yaşam kurmak için çalışacaklar. Yolları ve bahtları açık olsun.
Umarım bu yolda çektikleri acılar onları yakıp yıktığı kadar aynı zamanda olgunlaştırmıştır! Dolayısıyla maruz kaldıkları insanlık dışı muamele onları körü körüne intikam almaya itmez. Aksine insanlara adaletle hükmetmelerine ve merhametle muamele etmelerine kapı aralar. İnsanları dinlerine göre ayırmak, mezhepleri farklı diye dışlamak, ırkları başka olduğu için ötekileştirmek, yaşam tarzları üzerinden yargılamak ve varlıklarına göre sınıflandırmak gibi önceki yönetimin yaptığı aşağılık yanlışları yapmazlar.
Ayrıca kendilerini ve mazlumları savunma gerekliliği olmadığı sürece kimseyle savaşmazlar. Haksız yere cana kıymazlar ve haksız yere cana kıymanın tüm insanlığı öldürmek ile aynı olduğunu idrak ederler. Adaletsiz şekilde kimseyi sürgüne göndermezler. Haklı olmadıkları durumlarda jeopolitik nedenlere ya da ülke çıkarları gibi bahanelere sığınarak başkalarına saldırmazlar.
Çektikleri bunca zorluğun ardından düşmanlarına benzeyerek kazandıkları haklı zaferi değersizleştirmezler. Kendilerine öğretmen olarak sözde insan hakları ve demokrasi havarisi kesilmelerine rağmen dünyanın her yerinde çıkarları için insanları yok edenleri seçmezler. Benzeri zorlukları yaşamış toplumların hatalarını tekrarlamazlar. Örneğin Fransızlar ya da Ruslar gibi davranmazlar.
Fransızlar, monarşiye karşı gerçekleştirdikleri devrimle cumhuriyetlerini kurdular. Laik bir sistem oluşturarak insanlara hürriyet ve eşitlik vadettiler. Lakin ülkelerinde kendileri gibi düşünmeyenlerin örneğin Müslümanların hayatlarını çıkardıkları kanunlarla zorlaştırdılar. Dahası elde ettikleri güç sayesinde özellikle Afrika’da insanları sömürdüler. Bunu yaparken bir zamanlar Fransa monarşisinin Fransızlara yaptığı zulümleri aratmayacak davranışlar sergilediler.
Ruslar, çarlık yönetimine ve burjuvaziye karşı emekçi sınıfların ve topraksız köylülerin çıkarlarını savunmak için bir devrim yaptılar. Böylelikle dünyanın ilk sosyalist devletini kurdular. Fakat kısa süre içerisinde hem kendi vatandaşlarını hem de işgal ettikleri diğer ülkelerdeki insanları tek tipleştirmek için baskı uyguladılar. Komünizmin dışında hiçbir fikrin ya da dini inancın var olmasına izin vermediler.
Bu konudaki örnekler tabi ki yukarıdakiler ile sınırlı değil. Mesela İran’da şah yönetimine karşı devrim yapan İranlıların kendi yorumları üzerinden kurdukları İslami sistemi faklı düşünenlere özelikle de kadınlara zorla kabul ettirdikleri artık üzeri örtülemez bir gerçektir. Geçmişte soykırıma uğrayan Yahudilerin inşa ettikleri Siyonist İsrail devletinin Filistinlilere soykırım yapıyor olması bu duruma başka bir örnektir.
Zalimler için tarih tekerrür ettiği gibi zulme karşı devrim yapan masumlar için de tekerrür ediyor. Çünkü masumlar oluşturmak istedikleri sistemlerin herkes için en iyisi olduğu yanılgısına kapılarak sözde toplum yararı için güç kullanıyorlar. Bu da onları zalime dönüştürüyor. Hâlbuki kendi doğrularını herkese dayatmak yerine Hz. Yunus Emre’nin söylediği üzere sadece yaratılanları sevebilseler bu yaman çelişkiyi ortadan kaldırabilirler. Sevgili Suriyeliler umarım her daim masum olarak kalırsınız.
İzzet Kılıç