Email
Twitter
WhatsApp
İnstagram

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

İLETİŞİM

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF!

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

Yüzyılda bir!

Yüzyılda bir!

 

1986 yılını çok net hatırlıyorum. Dünya’dan çıplak gözle görülebilen tek kısa periyotlu kuyrukluyıldız olan Halley’in, üç çeyrek yüzyılda bir, dünyanın yakınından geçeceğini okumuş, ilk o zaman kendi hayatıma tek defalık şahit olabileceğim bir olayın heyecanını duyumsamıştım. Ayrıcalıklı bir andı.

Bu yaşıma kadar bunun gibi birkaç tek defalık olayın ikinci defasına devrine, gidişatına şahit oldum.  Her ne kadar vadettiği gerçeklerde karşılığını bulmayan 3. Milenyuma adım attığımız o gün de ayrıcalıklı bir andı.

Süregelen hayatıma denk gelen ve ayrıcalıklı hissederek şahit olduğum bu türden bazı devri-daim eşik atlamalar evrenin, zamanın olağan devinimi ve işleri; lakin bugünkü, beni ben, bizi biz yapan tüm süreçlerin, kendimi ve de kendinin içinde şekillendiği, kendimi kendisinden sorumlu hissettiğim bir ikinci yüzyıla giriş.

Cumhuriyet ve ne anlamlı devrimler.

Bana bu ikinci yüzyıla devir gününün anımsattığı çok şey var ve en önemlisi ise ortaklaşa sahip olduğumuz tek şey olan tekrar tekrar okunması, anlaşılması, içselleştirilmesi gereken tarihimiz.

“Evet. Unutulacağız” diyor Çehov. “Yazgımız böyle yazılmış elden ne gelir. Bize ciddi, önemli, hem de çok önemli görünen şeyler, gün gelecek önemsiz görünecek. İşin ilginç yanı, gelecekte neyin önemli ve yüksek değerde olduğu, neyin zavallı ve gülünç sayılacağını bugünden hiç bilemeyişimiz… Bize böylesine olağan görünen şimdiki yaşamımız da, gün gelecek belki de tuhaf… bir yaşam sayılacak.”

Yaşam ileriye doğru yaşanan ancak geriye doğru anlaşılan bir süreç. O nedenle üçüncü yüzyıla girerken gelecekteki biz bugün hakkında ne düşünecek acaba?

Tüm zorluklara, uygun olmayan koşullara, bunalımlara, yokluklara, içinde yaşanan anın heva, heves, öfke, korku ve arzularına, hiç bitmeyen eleştirilere rağmen; büyük bir özveri ve yılmazlıkla tarihin ortak tecrübelerinden yararlanarak ve gelecekteki bizlerin ihtiyaçlar bile gözetilerek, el ele vererek;

Bir sanayi yaratılmış.

Bir dil yaratılmış.

Bir sanat yaratılmış.

Bir kültür yaratılmış.

Bir toplum yaratılmış.

Bir vatan yaratılmış.

Özelde Mustafa Kemal Atatürk’ün şahsiyeti, dehası, zekası, çabası, kendini vermişliği ve genelde cumhuriyet fikri etrafında birleşen herkesin gayretleri  ve fedakarlıkları sayesinde bugün buradayız.

Artık biz buradayız.

Minnetle anıyorum.

Buna değdi.

Tüm bu bir yüzyıllık tarihi yaşananları yazı ile aktarmaktan başka çare yok ama yaşananlar ve yazı arasında dikkate alınması gereken bir mesafe hep var.

Yaşanan ve yazı arasında örtük bir mücadele devam eder. Yazı yaşananları anlatmak kadar bastırılanı, yaşananları tüm hatlarıyla dile getirmekten acizdir.

O yüzden kişisel tercihim genelde anlatılanla birlikte gösterilenden yanadır.

1933: Uşak, Hüsnü Kazım Özler

Her bir fotoğraf geçmişin izine düşen eksik bir yazının cankurtaranıdır. Silik olsa da, bir fotoğraf yaşananların ve beraberinde anıların solması karşısındaki çaresizlik duygusuna karşı minik de olsa bir zafer olarak görülebilecek bir kurtarma mücadelesi aracıdır, can simidir.

Bu bir fotoğraf.

Bir daha göremeyeceğimiz yüzlere vuran ışığı yakalamak, yok olmuş yollara, evlere, eşyalara vuran, geçmişin anlatılarında kalan, yaşanmış şeyler üzerinde her daim vurmaya devam eden o ışığı görmek fotoğrafla mümkün olur. 

Bir kuşağın ezilmişliği, erimişliğini, fakirliğini anlatan fotoğraf bir başka kuşağın hareketi içinde erimiş bir yaşama döner. Tanımadığımız ancak aslında biz olanların içinden ve üstünden geçmiş tüm bastırılmış, sıkışmışlık, ezilmişlik, incinmişlik, yoksulluk ve çaresizliğini toplayan o anı görmemizi sağlar.

Bu başka bir zamandır.

İkinci dünya savaşına bir ayna olan ve tam da bu nedenden dolayı onu önemli kılan Anne Ernaux’a göre bu palempsest bir andır bu zaman. “Hayatının farklı anlarında hissediyor yeniden kendisini,  birinden diğerine kayıp gidiyor. Hem bilincini hem bedenini ele geçiren, bilmediği türden bir zaman bu, geçmişin ve şimdinin birbiriyle karışmadan üst üste bindiği ve bugüne kadar var olmuş bütün hallerinin bir çırpıda belirdiği bir zaman…”

Fotoğraf bir kez yaşanmış ve bir daha asla tekrar etmeyecek olanın göstergesi olarak kabul edilse de ve her ne kadar “Her şey bir anda silinecek. Beşikten mezara biriken lügat yok olup gidecek (...) Aralık ağızdan tek söz çıkmayacak. Ne ben ne kendim. (...) Sohbetlerde sadece, yüzünü yitirmiş bir ad kalacak (Ernaux, 2008)” olsa da fotoğraftakiler bize belleğini, benliğini ve varlığını bırakanlardır.

Sonsuz minnettarım.

Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar şarkısında olduğu gibi yukarıdaki fotoğrafta “yeryüzünde yıldızlar kadar yalnız olarak bakan bu insanlar kimlerdi? Yaşadıkları onları nasıl etkiledi, neye benzetti? Ne yer, ne içerler, bir araya geldiklerinde ne konuşurlardı? Diğer insanlara, dünyaya, göğe, yıldızlara, yarınlara, belki sesleri duyulur diye, hangi taleplerini hangi düşlerini haykırırlardı?” (Derya Bengi ve Erdir Zat; 100. Yılında Cumhuriyet’in Popüler Kültür Haritası). 

Bizim yarına kalacak fotoğrafta anlamlı bir yerimiz olması dileklerimle, ikinci yüzyılımız hepimize hayırlı olsun.

 

 

Güncellenme Tarihi
  • 29 Ekim 2023, 00:18
Yazının Adı
Yüzyılda bir!