Yıl 1991.
Turgut Özal Cumhurbaşkanı.
Yıldırım Akbulut da atanmış Başbakan.
Alarko Grubu Eş Başkanı ısrarla Zonguldak Kömür Madenlerinin ekonomik olmadığını ve kapatılmasını gerektiğini anlatıp yazıyordu ne hikmetse.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı İmren Aykut’tu.
Erken yaşta trafik kazasında vefat eden ve “Jaguarlı Şemsi” diye ünlenen Şemsi Denizer de Genel Maden İş Sendikasının cevval ve medyatik genel başkanıydı.
Bir tarafta kapatılma tehditleri, bir tarafta çalışanların sosyal hakları sebebiyle Şemsi Denizer karakışın ortasında şubat ayında bir yürüyüş başlattı.
Kar-tipi ortamında “Çankaya’nın şişmanı/ İşçi düşmanı” sloganlarıyla Bolu’ya geldiler.
Polis yürüyüşü durdurdu.
Ve müzakereler başladı.
O arada biz de Mustafa Sağlamer ve Muzaffer Yazıcı ile; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı İmren Aykut, iş adamı İshak Alaton ve Sendika Başkanı Şemsi Denizer’i Bab-ı Ali Toplantılarında buluşturduk.
Taraflar eteklerindeki taşları döktüler. Konuştular. Tartıştılar.
Ve konu o ay içinde çözüme kavuştu.
Diyeceğim şu:
Yola çık. Yürü. Fakat bir amacın olsun ve sonuç alma becerin. Yoksa yürümenin sonu yok ve yollar yürümekle aşınmaz!
Niyetler düzgün olursa ve konuşup tartışıp anlaşmayı başarabilirsek, çözemeyeceğimiz hiçbir problem yok.
Hepimizin iddiası vatan- millet sevgisi…
Ama yaptıklarımız ve yapmadıklarımızla zarar verdiğimizi umursamıyoruz.
Bugün geriye dönüp bakınca kim “ben kusursuzum” diyebilir?
Diyemez.
Diyemez fakat kimse de faturasını ödediğimiz kusurları sahiplenmiyor.
Hem çok yazık.
Hem çok acı.