Email
Twitter
WhatsApp
İnstagram

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

İLETİŞİM

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF!

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

Yeniden Yine Bir Bahar

Yeniden Yine Bir Bahar

Bahar zamanı yine Likya yollarında yürüdük. Dünyanın en güzel keçilerinin yaşadığı Likya’nın dağları yürürken pek çok şey düşündürüyor insana. Niye buralarda yaşamış ki bu insanlar? Ancak keçilerin, ayak anatomileri gereği rahatlıkla basabildiği bu sarp dağlar, insana neler sunmuş ki buralarda yüce uygarlıklarını kurmuşlar?

Görünen dik dağların görünmeyen gizli ovalarında verimli tarım yapabildiklerinden bu zor coğrafya onları düşmanlarından korumuş, birbirleriyle savaşmadan, huzur içinde uygarlıklarını geliştirmişler. Persler, Makedonlar ve daha niceleri bu güzel toprakları ele geçirmek için dağlarına dayanmışlar Likyalıların. Kimi zaman fethetmişler, kimi zaman arkalarına baka baka dönüp gitmişler . Kimi zaman başka bir devlete esir düşmemek için kendilerini öldürmüşler, yarlardan atmışlar. Çoğunlukla savaşmadan medeniyetleri kabul etmeyi seçmişler. Ayaklarına kadar gelen düşmanları, kendi medeniyetlerini öğretilerini de getirtmişler. Likyalılar MBA’lerini düşmanları sayesinde kendi topraklarında yapmışlar, yüce uygarlıklarını sürdürmüşler.

Çok eskilere dayanıyor kökleri; Luviler, Lukiler, Likyalılar… ve her yıl o yolları yürüyüp de onların esintisinden bir şeyler kapmaya çalışan, medeni olduğumuzu sanan bizler...

İstanbul’dan, Ankara’dan trekking gruplarıyla karşılaştık yürürken, çok şanslı olduğumuzu söylediler bu dağlarda hep yürüyebildiğimiz için. Ben Likya kökenli olmasam da sonradan yanaşma Likyalı sayıyorum kendimi.  

Orta Asya’dan Anadolu’ya gelen Şaman Türklerini Araplar, Farisiler çok sıkıştırmış kendi himayesine dinine kültürüne sokabilmek için ama özgür Türkmenler ne onların himayesine girmiş ne de İstanbul Osmanlısının... Hep Osmanlının itelediği ötelediği dağların asi keçileri olarak kalmış Türkmenler, Yörükler...

Likyalıların mirasını sürdürmüşler.

Taşların, dağların doğasına işlemiş meydan okumak, keçisine, insanına...

Ben de kendimce bir meydan okuma oyunu oynuyorum yürürken...Başta hep o kazanıyordu, artık biraz o averajlı olarak berabere kalabiliyoruz. Pek tabii ki amacım onu yenmek...

Oyunum şöyle; Sarp dağlardan inerken bastığım taş parçası kayınca benim de sağlam zeminlerim hayatım güvencelerim kayıp gidiyordu ve paniğe kapılıp oturuyordum bir kayanın üzerine. Korkularım, paniğim her şey üzerime geliveriyordu dağlarda. Başka çare yok. O dağlarda ayağımın altından kayıp gidiveren taşlarla beni korkutan o dik inişlerle mücadele etmem gerekiyordu. Yavaş yavaş önce batonlarımla yoklayarak sağlam bir taş parçası bulup atıveriyorum kendimi üzerine, hop öteki sağlam taşa. Pek seke seke gidemesem de, arkadaşlarımı bekletmek pahasına da olsa; o ayağımın altından kayan taşlarla mücadeleme devam ediyorum Likya yollarında, Saint Paul yollarında, Kral Yollarında...

Mücadelem esnasında beni hep gülümseten gelincikler, beyaz pembe papatyalar, orkideler, sütleğenler, mis kokulu kekiklerle…

Güncellenme Tarihi
  • 12 Mayıs 2024, 10:09
Yazının Adı
Yeniden Yine Bir Bahar


Önceki
Söz