Bu satırların yazıldığı saatlerde TV ekranlarının alt manşetlerinde “İsrail 35 gündür ölüm yağdırıyor” ifadeleri yer alıyor. Bu 35 gündür TV’lere yansımayan ancak sosyal medya platformlarında dönen görüntülere ise ne akıl, ne yürek, ne vicdan, ne insan dayanamıyor.
Topyekûn insanlık olarak öyle şeylere tanıklık ediyoruz ki, keşke dünya yansaydı, kıyamet kopsaydı da bu kahrolası bu tanıklık ettiğimiz devrana dönmeseydik.
Bu satırların henüz yazılmadığı günlerde İsrail’in Gazze’ye attığı bombaların Hiroşima’ya atılan atom bombasının bir buçuk katını geçtiği, 18 bin ton bombayı aştığı haberleri yer almaya başlamıştı. İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif’in yüz yıl önce Çanakkale Şehitlerinde ifade ettiği “Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya./ Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!/ Nerde -gösterdiği vahşetle- "bu: bir Avrupalı!” dizelerinin tekerrür ettiği, batılıların deniz altı ve uçak gemileriyle ufacık bir Gazze’yi kuşattıkları bu devrana yazıklar olsun.
Bu satırların yazıldığı saatlerde Ukrayna’da ölen çocuk sayıları ile Filistin’de ölen çocukların sayılarının karşılaştırılarak değerlendirildiği bu devrana yazıklar olsun.
Bir asrı aşkın zamandır, Filistinlilere yönelik her türlü şiddetin yüzyılın hemen her gününde hunharca sergilendiği, İsrail’in canının istediği zaman istediği kadar ve istediği orantısızlıkla arsızca, küstahça, canavarca saldırılarının kanıksandığı bu devrana yazıklar olsun
ABD’nin “İsrail’e Gazze için kırmızı çizgiler koymadık” diyebildiği, çocukların kardeşlerinin cesetlerini kucaklayarak feryat ettikleri, anne ve babaların çocuk cesetlerini değil çocukların bulabildikleri kollarını, ayaklarını, parmaklarını, çocuklarının parçalarını taşıdıkları, çocukların da öfke ve gözyaşları içerisinde annelerinin cenazelerinin yer aldığı sedyeyi tuttukları, bütün bunların kırmızı çizgiler olarak kabul edilmediği, edilemediği bu devrana yazıklar olsun.
Bir yandan canavarca hisle soykırım yapan, diğer yandan da dünya ile alay edercesine İsrailli bakanın Gazzelilere canavar dediği, atom bombası atılmasından bahsettiği, dahası Gazzeliler isterlerse İrlanda veya çöllere gidebilirler diyebildiği, bunu demeye imkân bulabildiği bu devrana yazıklar olsun.
Hastanelerin ve ambulansların göz kırpmadan bombalandığı, kimseden tepki gelmeyince tekrar bombalandığı, tekrar bombalandığı, tekrar bombalandığı, tekrar bombalandığı, bombalanan evlerin enkazları üzerindeki kurtarma ekiplerinin bombalandığı, kamyon arkalarında göç eden sivil halkın sokak ortasında bombalandığı bu devrana yazıklar olsun.
“Bizi izlediği halde bir şey yapmayan Müslümanlara hakkımızı helal etmiyoruz” diyen Filistinli için hiçbir şey yapamadığımız, evladının cenazesi başında “Müslümanların hiçbir şey yapmadığını orada Resulullah’a söyle evladım” diyen Filistinli babanın şikâyetine konu olduğumuz, Resulullah’ın huzurunda bu şekilde anıldığımız, anılacağımız bu devrana yazıklar olsun.
1,5 milyara varan İslam Dünyasının inisiyatif almadığı, alamadığı, İslam dünyasının konforunu ve rahatını bozmaktan korktuğu, kınamaktan öteye bir adım atamadığı, İslam dünyasının tarihte ender görülebilecek bir acziyet, zafiyet, rezillik, pespayelik, korkaklık içerisinde olduğu bu devrana yazıklar olsun.
Buraya Yahudi olarak geldim diyen ABD Dışişleri bakanının bu sözlerinden sonra bizde buraya Müslüman olarak geldik diyerek peş peşe art arda giderek mukabelede, mütekabiliyette bulunulamayan bu devrana yazıklar olsun.
“Kudüs’ü haçlılardan kurtarmadan gülmeyeceğim” diyen ve dediği gibi amel eden Selahattin-i Eyyübi’den ders almayarak, yanı başındaki Gazze ateş altındayken Müzik Festivalleri düzenleyerek arsızca göbek atan Arapların bulunduğu bu devrana yazıklar olsun.
Rumların esir aldığı Müslüman bir kadın eziyet görürken “Va Mutasımah! (Mutasım Neredesin)” diye haykırışlarından haberdar edilen Halife Mutasım, bardağındaki yudumları bile tamamlamadan ordusuyla yola düştüğünü yüzyıllar sonra bu çağa hatırlatan “Neredesin Mutasım” diye feryad eden Filistinli kadının sesini duyup, yola koyulamayacak bir Mutasım’ın olmadığı bu devrana yazıklar olsun.