Email
Twitter
WhatsApp
İnstagram

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

İLETİŞİM

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF!

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

Yaşamın Anatomisi

Yaşamın Anatomisi

Mekân, karakterler, zaman farklı olsa da yaşamda içerik hep aynı...

Herkesin yaşamı yazılmamış bir roman gibi. Olaylar, mekânlar, karakterler ve tek yöne akan zamandan ibaret. Bir değişim-dönüşüm-başkalaşım yolculuğu.

Genel olarak belirtmek gerekirse insan anonimdir. Sıradandır. Çoğu zaman gündelik hayatın gelgitleri içinde sıkışır. Aynılıktan mustarip olduğundan farklılık ister. Her şeyin farklı olması durumunda ise panikler aynılık ister. O nedenle her gün aynı yerlerden geçerek işine gider. Aynı toplu taşıtları kullanarak evine döner. Aynı yerde oturarak gazetesini, kitabını, ekranını okur ve bunları yapan başka insanlarla birlikte sokakları doldurur. Zevkleri ve seçimleri onlardan farklı değildir. Ama onun bu aynılığı kırmak için düşünebildiği yegâne şey, kişisel tüketim seçimleri aracılığıyla kendini diğerlerinden ayırmaya çalışmaktır. Gündelik hayatında kalıplar, kayıplar, yalnızlıklar, dedikodular, ertelenen arzular, korkular, tekrarlar, yaşadığı kovuktan, alışkanlıklardan sıkılan bir avanak kahraman, içimizden biri. Bu kısırlaşan döngüyü kıran her fert özünde kahramandır.  Ama bu kahramanın içinde yine de bir şeyler eksiktir. Kendisini tutan bir şeyler vardır; ancak, kahraman bunun ne olduğunu tam olarak bilemez. Herkes gibi acı ve mücadelelerle zayıf yönlerini fark edip, neye gereksinim duyduğunu anlaması ve büyümesi gerekir.

Kendini bilmez insan, genelde naiftir. Bir ölümsüz saflık içinde “bana bir şey olmaz” havasında, iyilik perisi edasında yaşar. Çabuk alışır. Hayatın geçici konforuna kendini kaptırır. Ahlaki ya da psikolojik zafiyetlerinin hiç farkında değildir, çünkü kendi içine henüz bakmaya ne gücü, ne isteği vardır ne de zamanı. Her kahraman namzedinin bir zayıf yönü vardır ve hasımlar illaki bu zayıf yönün kokusunu alacaktır.

İnsan bıkan ve unutan bir varlıktır, zamanın hatırlatma nehrinin olaylı anaforları bunun için vardır.

Ve hep bir an gelir. Bir olay gelir kahramanımızı şöyle bir yoklar. Bu beklenmedik müdahaleci olay ona “ne oluyoruz yahu” dedirtse de ilk hamle zelzele gibidir, hafiften sarsar.

Bu sarsıcı hamle ya gizemli bir hasımdandır ya da sahte dosttan. Güvenilen dağlara kar yağması kaçınılmazdır ya da taşın en yakından gelmesi. Zaten ömür kimin gerçek kimin sahte dost olduğunu anlamaya yetmeyecek kadar kısadır.

Aklı bir karış havada kahramanımız genelde gizli hasmını ve sahte dostunu fark etmekte geç kalır. Oysa bu sahte dostla ve de mutsuzluğundan beslenen hasmıyla tek taraflı güven temelli paylaştığı her an, fikir, bilgi, hatıra onun hayatını alt üst edecek olaylar zincirinin malzemesidir, başlangıcıdır.

Bu ilişkide baştan illaki bir şeyler yanlıştır ve avanak kahramanımız bu yanlışın ne olduğunu hep sonradan öğrenir. Bazı yanlışlar doğrudan daha ileriye zıplatır insanı. Ama yanlışın ne olduğunu sezinlediğini kendine bir türlü itiraf edemez. Ne de olsa o da bu çarpık simbiyotik ilişkiden kendi de beslenmektedir. Gizli düşmanına (sahte dostuna) empati yerine sempati duymaya devam eder. Fark etmekte geç kaldığından neler döndüğünü anlamaz, inanamaz, inkâr eder, ben yanlış anladım herhalde der, geçiştirir. Değişimde ve dönüşümde başkalaşım yaşar, neye dönüştürülmek istendiğini anlayacak vakti bile olmaz.

Peki zaman nehrinde olaylar insanın başına neden gelir?

Sarsmak, dengesini kaybettirmek ve dönüştürmek için! Çocukluktan ergenliğe, ergenlikten yetişkinliğe, kötümserlikten iyimserliğe, mağdurluktan zorbalığa, yenilgiden zafere, ya da mağduriyetten daha ağır mağduriyete…

Kahraman eninde sonunda hep bir şaşırtıcı bir gerçeği öğrenir. Maliyetli bir keşif yapar ya da aydınlanma yaşar, kafası dank eder.  Bu keşif kahramanı karar almaya ve yeni bir yöne gitmeye zorlar. Karar, değişen arzu ve değişen gerekçe keşif yaptığında meydana gelir. Öğrenmesi gereken bir ders vardır ve bu dersi daha ilk zelzelede almayan kahramanımız artık büyük depremin tek hedefidir.

Başına şu an ne gelmiş olsa da (ihanet, terk edilme, işten çıkarılma, parasız kalma, boşanma, evlenme vb) kahramanımızın hayatında geçmişte olan bir olayın tesiri o eski olay bitmiş olsa da devam eder, sık sık gün yüzüne çıkar. Şimdiki olay geçmişteki olayın yarasını hedef almıştır, işte bundan dolayı kahramanımızın canı yanar. Geçmişte anneden yenen tokat, babadan işitilen azar, okuldaki zorbadan yenilen dayak, sevdiği kıza açılamamak, diğerleri tarafından çocukken dışlanmak, hastalık ne dilersen hep bir geçmiş ve bu geçmişin kahramanın hayatında büyülü etkisi vardır.

Kahraman geçmişten birden fazla olayın etkisindeyken hayatı esaret altındadır, değiştirmek arzusundadır ancak ne yapacağını bilmemektedir. Hayata ya esaretle ya köpükten bir cesaretle devam eder gerçek kahraman olmadan önce tüm insanlar. Kahramanımız henüz cesur değildir, kendi hayatını ya da bir başkasının hayatını berbat edecek kadar ciddi bir bozukluk/zafiyetini (psikolojik ya da ahlaki) kabul etmemek için direnir de direnir.

Cesurluk ne kimliktir, ne de kişilik; onun muhtevası kendiliktir.

İlk zelzeledeki bu “kendine bir bak” hatırlatmasını anlamaz.

Sonra ardı ardına daha derinden sarsıcı olaylar başına gelmeye başlar. Hani geldi mi hepsi birden geliyor cinsinden. Sağlı, sollu tokatlar, tekmeler… Bu küçük hatırlatmalar önemlidir. Kahramanın kendine bir amaç bulmasına ve hareket etmesine sebep olan dışarıdan gelen bu olaylar kahramanın canına tak ettiğinde; ancak, kahraman öykünün başından itibaren yaşadığı krizi atlatması gerektiğini düşünmeye başlar.

Demem o ki hep bir olay başa gelmelidir ve gelecektir.

Yoksa kahraman:

Hayatta kalmak

İntikam almak

Savaşı kazanmak

Keşfetmek

Suçluyu yakalamak

Gerçeği bulmak

Sevilmek

Adalet ve özgürlük getirmek

Ülkeyi korumak ya da

Dünyayı kurtarmak… için kendi başına asla harekete geçmeyecektir. Olaylar iyidir. Zaten kötü yoktur, sahile vuran dalgalar gibi ilerlemek ve geri geçilmek iç içedir.

Kahraman bağımlılıktan bağımsızlığa oradan birlik ve kendiliğe doğru yol alırken özgür olduğunu düşünür. Ama yaşam bir senaryo gibi işte, özgür olduğunu sanıyorsun lakin yazılmış replikleri okuyorsun. Kısa bir hikâye; çengelli iğneler raptiyeler bir araya toplanmış, koyu bir muhabbete dalmışlar (BR). Raptiyelerden biri uzaklara dalmış ve bir gün mıknatısı kesinlikle ziyarete gitmeliyiz demiş diğerlerine. Hepsi kesinlikle bir gün yapmalıyız diye baş sallamışlar. Çengelli iğne diğerlerinden azcık daha hızlı hareket etmesine bir an anlam vermemiş, akıyoruz hayatta işte diye düşünürken lafa dalmış kesinlikle işimizi gücümüzü bırakıp ona hemen gitmeliyiz demiş. Uzaktaki mıknatıs konuşmaları duyacak kadar yakınmış, kıs kıs gülüyormuş.

İşte biz raptiyelerin özgür iradesi.

Tam da bu naif süper kahraman işe koyulacakken, amacına ulaşmasını engellemeye çalışan hasımlar saklandıkları gölgelerden yavaş yavaş çıkmaya başlarlar. Avanak kahramanımız darboğazlar denizine girmiştir. Hasımları buzdağı gibidir, üstte görünen başka altta olan ise bambaşka. Süper kahramanımız hasmıyla karşılaştığında, temas ettiğinde ve zaman biraz ilerlediğinde gerçekte başka, daha güçlü ve bilinmeyen bir hasmın kendisine saldırdığını keşfeder. Buradaki gizli hasmın kahramana dost olarak görünen, ondan işine geldiği gibi istifade eden dostu, arkadaşı, kankası olması muhtemeldir.

Kahramanın ya kafasına ya ayağına taş düşmüştür ama nafile. Artık ya teslim olma ya savaşma aşamasındadır. Teslim olursa öykü biter.

Ancak kahramanımız her zaman biraz avanaktır, süper güçleri olduğunu düşünmektedir. “Aşarım ben bunu yahu” der ve vitesi yükseltir. Hasmını, hasmının ilişkilerini ve güçlerini önce hafife alır. Hasmının zayıf yönlerini öğrenmek için deli divane olan kahramanımız kendi zayıf yönüne bakmamaya yeminlidir. Hasmının kendinden zayıf olduğuna çok inanmak ister. Ayrıca birileri bu yanlışı görmeli ve ona yardım etmelidir. Taraftar arar, derdini dili döndüğünce diğerlerine, daha fazla insana inatla anlatmaya başlar. Ancak, dinler görünen çoktur.

Kahramanımız hiçbir zaman beklediği desteği bulamaz. Kapılar yüzüne tek tek kapanır. Tek başına olduğunu anlar, iyi bir plan yapmalıdır. Ancak plan yapma işinde hasmına göre çok ama çok yenidir. Çabuk sonuç alacağını düşünür. Unuttuğu bir gerçek vardır. O henüz plan yapmaya başlamışken hasmının planı çoktan devrededir ve adım adım uygulanmaktadır.

Kahramanımız artık savaşa hazır olduğunu zanneder, çok iyi düşündüğünü sandığı stratejisini uygulamaya başlar. Ancak, hamle sırasında rakip çok güçlüdür, o yüzden ilk hamlede kahraman her zaman kaybeder. Ümidini yitirir ve kazanmak için ahlak dışı adımlar atmayı bile dener. İşte tam bu sırada gerçek dostları kahramanın vicdanı olur. “Yapma”, “etme”, “bulaşma” diyerek çalıyı dolaşmasını önerirler. Kahramanın nevri dönmüş, gözünü kan bürümüştür. Diğerlerinin dostane uyarıları karşısında kendini haklı çıkaracak savunmalar yapar. Üzerine toz kondurmaz.

Hamle sırasında kahraman yenilir, başarmak için ahlaksız hareketlerde bile bulunur ve karşısında dostunu bulur. Dost kahramanın vicdanının yerine geçer. Dost kahramanı eleştirir, kahraman kendini savunmaya başlar. Kahramanın dostunu kaybettiği an burasıdır. Kahraman ilk mücadelede yenilmiştir. Dibe batar. Bu yenilgi belirgindir. Kahraman yalnızlaşır. Dostları bir elekten geçercesine giderek azalır, en son bir ya da iki kötü gün dostu hatırını sormaya devam eder. Kahraman hayata küsmüştür, içine kapanır, depresyona girer. Her dibe inişin bir yükselişi var elbet.

Yine teslim olma ya da savaşma anıdır. Teslim olursa öykü bir daha başa sarar.

Belirgin yenilgiden sonra kahramanımız başka bir büyük keşif yaşar. Bu keşfe ulaşmak için her şeyi yapmıştır. Buldozer geçmiş olsa da üstünden “Yenilmek iyidir” der. İnişin çıkışı olacak, kahramanı yenilgiden sonra aradığı şeyi bulmaya güdüleyecek o olay gerçekleşir. Kahraman ikinci defa yakıt yeniler. Azalan seçenekleri ona meydan okur. İlk defa daha kapsamlı düşünmeye başlar. Artık kaybedecek bir şeyi olmadığını, ölümden kurtarması gereken şeyler olduğunu fark eder. Hayatın, sorunun, sonsuz olmadığını ve her an sonlanacağını keşfeder. Korkusuzdur. Kendinde, içinde daha önce hiç fark etmediği bir şeyler keşfeder. Tek ihtiyacı kendisidir. Seçenekleri azalmıştır. Ama yine de kahramanımız yeni ve son kavgasına hazırdır.

İlk zelzeledeki kahramanla depremin sonundaki aynı kişi değildir. Dönüşüm başlamıştır. Son kapışmayı psikolojik seviyede yapar.

Kahramanımız hayata bakışını, ahlaki savlarını, arzularını hayatının geri kalan kısmında yapacaklarını gözden geçirmiştir, yeni kararlar almıştır. Telefonundaki listeye uzanır. Ona mutsuzluk verenleri teker teker listesinden siler. Çeki düzen verme zamanıdır.

Gerçek kahramanın kulağı deliktir, görünmez küpesi yerindedir.

Hayatı bir süreliğine dengeye gelir. Ta ki öğrenmesi gereken yeni ders konusu görünmez öğretmen tarafından hayat yoluna atılana kadar.

 

Güncellenme Tarihi
  • 20 Ağustos 2023, 01:10
Yazının Adı
Yaşamın Anatomisi