Son günlerde ata toprağım gözümde tütüyor. Neyse ki birkaç güne gideceğiz. Kurduğumuz zeytinlerin sakinleşmesini bekliyoruz.
Bu sene ki kalamata zeytinler o kadar sağlıklı ki, bir türlü asitli acı suları bitmedi. Olmadı onları da karavana alıp sularını değiştire değiştire gezdirmeyi planlıyoruz. Kalamataların da hakkı yok mu benim ata toprağımı görmeye?
Annemi 21 Haziran 2021 de kaybettik. Ekinoks günü, kuzey yarım kürede yaz gündönümü, güney yarım kürede kış gündönümü…
Annem, sabah zor nefes alınca hemen Akçakoca Devlet Hastanesi Acil’e gidelim dedim. Dur birlikte bir kahvaltı edelim dedi, hiçbir şey yiyemedi ama benimle sohbet etti, dedikodu yaptık. Sonra hemen acile yetiştik. Yatırdılar, kontrollere başladılar. 6 aya yakın Akçakoca, Düzce, Bolu hastaneleri annemi tanıdığı için olağan süreç gibiydi bu yatış da…
Zaman geçtikçe, annemin karnı acıktı. Günlerden cumartesi, tarihi Akçakoca Pazarı kurulmuştu. Manav Türklerinin buralara göçerken getirdikleri ‘mancarlı pideler’in çoktan hamurları mayalanmış, içleri hazırlanmış, ateşi yakılmış, pişirilmeye başlanmıştır bile. Annem mancarlı pideyi çok sever. Acil doktoruna sordum; gidip anneme mancarlı pide alabilir miyim diye? O da gidin alın , bir şey olursa biz sizi ararız dedi. Dedim ya, o gün; dönüşüm günü, doktor bile o dönüşümün içinde, pide iznini verdi, ben gittim pazara, iki mancarlı pide siparişi verdim. Birini orada yemek için, diğerini anneme paket yaptırmak için, tam pideler pişti, ben ilk lokmamı aldım, telefonum çaldı. Acil doktoru beni arıyor; Annenizi ambulansla, Düzce Tıp Fakültesine gönderiyoruz, siz de hemen taksiyle peşinden gidin diye. Ben panik halinde; İnciraltı Pidecisindeki, Akçakoca ahalisinden, nereden taksi bulabileceğimi sordum? Sağ olsunlar, hemen taksi çağırdılar. Bu arada ben her iki mancarlı pideyi de paket yaptırıp üzerine de, oracıkta gördüğüm ev baklavalarından da birkaç tane aldım, taksi ile Düzce’ye doğru yola çıktım. 40 dakika sonra hastaneye ulaştığımda annemi bu kez Düzce Tıp Fakültesi acilinde buldum. Orada yine rutin tetkikler yapılıyordu, altı ay boyunca, covid idi, değildi, o kadar alıştık ki bu sürece, test yine pozitif çıkınca, acilin ayrı bir bölümüne aldılar annemi, siz de yanında bekleyin dediler. Dedim ya bu döngünün içinde, pandeminin en ağır dönemlerinde bile insan covidden bile çekinmiyor, onu bile içselleştirebiliyor insan…
Annemin karnı hâlâ aç. Gittim acil doktoruna yine sordum, yanımda mancarlı pide var, annem çok sever, yedirebilir miyim diye? Döngünün içindeki doktor; ne istiyorsanız yedirin dedi… Artık sona yaklaşıldığını biliyor, annem niye afiyetle pidesini yemesin ki?
Anneciğim çok titizdi. Ağzına ilk lokmayı attığında, tuzunu az koymuşlar dedi, ben de yanımda tuz var dedim, ah dedi biraz da karabiber olsa… O da var dedim; insanın cüzdanında küçücük paket halinde, tuz ve karabiber olur mu? Döngüdeysen olur işte… Bir güzel, tuzu karabiberi serpiştirip mancarlı pidesini yedi, ev baklavası da ister misin dedim? Yok o fazla gelir dedi…Bu sahne , acilin bir bölümünde geçiyor.
Hemşire yaşam monitörünün kontrolünü bana bıraktı, bir şey olursa çağırın dedi. Zaten monitör değerleri hakkında eğitimimi çoktan tamamlamıştım. Annemle yemek sonrası yine oradan buradan konuşurken, arkadaki monitörden sesler gelmeye başladı. Annem hemen, o sesler benden mi geliyor diye sordu? Bir baktım tansiyonu 1’e düşmüş. Koşarak hemşire ve doktoru çağırdım. Beni çıkarttılar. Acil müdahalelerini yapıp, yatağıyla hep birlikte koşarak koroner yoğun bakıma yetiştirdik annemi. Doktor yarım saat sonra çıktı, yakınlarınızı arayın gelsinler, anneniz vefat edecek dedi, ben de biraz bekleyelim, annem çok mücadelecidir dedim. Doktor benim ümidime bıyık altından güldü. Kırkbeş dakika sonra tekrar yanıma geldi, haklıymışsınız, bilinciyle yine geri döndü dedi… Pandemi, haftasonu sokağa çıkma yasağı, abimlerin biri İstanbul’da diğeri Didim’de, anneciğim bunları düşünmüş olmalı ki gecenin üçünde onları rahatsız etmemek için geri dönüvermiş.
Doktor, yarın boşu boşuna gelmeyin, biz sizin dışarıda beklediğinizi söyleriz annenize dedi ve beni eve gönderdi. Ertesi gün Pazar sokağa çıkma yasağı var, telefon gelmedi. Pazartesi günü, sokağa çıkma yasağının bitmesini beklerken doktor aradı. Anneniz 45 dakikaya vefat edecek, yakınlarınızı da arayın gelin dedi. Ben Düzce’ye ulaştığımda annem vefat etmişti, doktor başsağlığı diledi ve takma dişlerini verdi annemin; dişlerinin arasında mancarlı pideleri görünce hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.
Annem bu kez gerçekten veda etmişti ama yine de bana mesajını göndermişti; iyi ki tuzunu karabiberini serptiğim mancarlı pideyi son yemeğim olarak yedim diye…
Sonrasında cenaze ritüelleri, toprağa defnedilecek, çantamda annemin mancarlı pideli takma dişleri…Onları da annemle birlikte toprağa vermek istiyorum, ayırmak istemiyorum mancarlı pidesinden. Yeğenim, o günlerde en büyük desteğim, gittim yanına; mezara konurken dişlerini de gömsem olur mu diye? Melih’cim bana baktı, Abla yarın gelip gömeriz olur mu dedi? Ayıldım, tabii dedim…
Annemi bir dönence gününde toprağa verdik. Barış Manço’nun Dönence şarkısındaki gibi;
Simsiyah gecenin koynundayım yapayalnız
Uzaklarda bir yerlerde güneşler doğuyor
Görüyorum dönence…