Son dönemde tartışılan ortamlardan mümkün olduğunca uzak durmaya çalışıyorum. Galiba tartışma esnasında tarafların birbirlerine karşı sergiledikleri olumsuz davranışlardan rahatsız olmam bu durumda etkili oluyor. Ayrıca yaşımın ilerlemesine bağlı olarak huzur arayışımın artması da tartışmalardan kaçınmama neden oluyor. Hâlbuki geçmişte Tanzimat döneminin önde gelen şair, yazar ve düşünce insanlarından olan Namık Kemal’e atfedilen “bârika-i hakikat, müsâdeme-i efkârdan doğar” (fikirlerin çatışmasından hakikat güneşi doğar) özdeyişini çokça tekrar ederdim.
İlk gençlik yıllarımda ilgi alanımdaki konularda tartışmaktan çekinmez, düşüncelerimi karşımdakilere kabul ettirmek için elimden geleni yapar ve üstün gelmeye odaklanırdım. Tüm bunları yaparken tartıştığım kişiyi incitip incitmediğimi ya da gönlünü kırıp kırmadığımı düşünmezdim. Kendimce haklı olduğuma inandığım hususlarda tartışmayı bir görev kabul ederdim. Lakin mutasavvıf ve şair Yunus Emre’nin ‘ben gelmedim dâva için, benim işim sevi için. Dost'un evi gönüllerdir, gönüller yapmağa geldim!’ beyitlerini okuyunca bir şeyleri yanlış yaptığımı anladım. Tartışmalarda haklı olsam da insanları üzerek ve kırarak üstün gelmenin bir anlamı olmadığını fark ettim.
Yunus Emre’nin sözlerinin üstüne bir de İslam düşünce tarihinin en önemli alimlerinden İmam Gazali’nin tartışma adabı ile ilgili yazdıklarını okuyunca hatalı davrandığımı tam olarak idrak ettim. İmam Gazali tartışmalarda temel amacın gerçek bilgiye ulaşmak olduğunu söyler. Bunu yaparken de saygı ve nezaketi elden bırakmamak gerektiğini vurgular. Tartışma esnasında sabır ve olgunluğun ön planda yer alması gerektiğini anlatır. Karşı tarafı suçlamaktan veya haksız yere eleştirmektense, hakikati ortaya koymanın önceliğinden dem vurur. Tartışırken gururun devreye girmemesi gerektiğinin, tam aksine mütevazı olunması gerektiğinin altını çizer. Dahası hakikati arayan birinin yanılgılarını kabul edebilmesi gerektiğini savunur. Yani İmam Gazali tartışma adabında, hem akıl yürütmeyi hem de ahlaki bir yaklaşım sergilemeyi önemser.
Bugünlerde ülke olarak özgürlük ve yolsuzluk konuları etrafında yoğun bir biçimde tartışıyoruz. Tartışmalar ağırlıklı olarak iki siyasi eğilim arasında çok sert ve kutuplaştırıcı şekilde gerçekleşiyor. Tartışan gruplar birbirlerini anlamaya çalışmadıkları gibi tartışma üslubu zaman zaman hakaret ve şiddet boyutuna kadar varıyor. Sokak eylemlerini de içeren bu tartışma ortamında bazı üniversite öğrencileri de yer alıyor. Lakin bu karmaşa içinde yetişkinler olarak gençlerin tartışmak istediği konuları tam olarak anlayamıyoruz. Daha da vahimi tartışmaya taraf olan siyasi eğilim temsilcilerinden bazıları gençleri kendi meseleleri için araç olarak kullanmak istiyorlar. Bazıları da gençler eylemlere katılıyor diyerek onlara hasmane tavırlar takınıyorlar.
Hâlbuki gençlerle Yunus Emre’nin gönül gözü ve İmam Gazali’nin akıl ve ahlak penceresi üzerinden tartışabilsek Namık Kemal’in bahsettiği hakikat güneşinin doğmasına katkı sağlayabiliriz.
Marjinal gruplar dışında kalan gençler; düşünce özgürlüğünün hakim olduğu, adaletin hüküm sürdüğü ve yolsuzluklarla mücadele edilen bir ülke istiyorlar. Bu isteklerini dile getirirken birilerinin arkasına geçmiyorlar, bir siyasi eğilimin yanında da durmuyorlar. Yeri geldiğinde tartışmalara taraf olan her iki siyasi eğilime de tepki gösterebiliyorlar.
Bu aşamada özellikle devleti yönetenlerin gençleri ciddiye alarak dinlemeleri ve gençlerin kanlarının deli aktığını unutmadan tartışma üsluplarındaki sertliklerini anlamaları gerekiyor. Ayrıca sıklıkla söyledikleri “insanı yaşat ki devlet yaşasın” sözünün arkasında durarak gençlere samimiyetle, sabırla ve olgunlukla davranmalılar. Gençleri temsil yeteneği olan gruplarla bir araya gelerek onların beklentilerini anlamalı ve neler yapılabileceğine dair birlikte çözüm önerileri geliştirmeliler. Bazı Avrupa ülkelerinde olduğu üzere “Gençlik Parlamentoları” kurarak gençlerin devlet yönetimine dair fikirlerini doğrudan iletmelerini sağlamalılar.
Ömrü gençlerin arasında geçen birisi olarak gençlere yönelik olumsuz yakıştırmalara rağmen siyasi görüşleri ne olursa olsun gençlerin vatanımızı ve bayrağımızı sevdiklerini görüyorum. Ülkelerini yüceltmek için çalışmak istediklerine şahit oluyorum.
Sorumlulardan beklentimiz, gençlerimiz için kendilerini ifade edebilecekleri doğru tartışma zeminleri oluşturmaları ve gençlerimizin gönüllerini kırmamalarıdır.