Email
Twitter
WhatsApp
İnstagram

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

İLETİŞİM

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF!

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

Sorun: Baş Etme Yöntemlerinin Esiri Olmak

Sorun: Baş Etme Yöntemlerinin Esiri Olmak

“Yaşadığım sorunu anlamak için geçmişe, nasıl yaşadığımı anlamak için bugüne, bugünü
anlamak için ise nasıl baş ettiğime bakmam gerekir.”
İnsan, düşünen, hisseden ve davranan bir varlıktır. İnsan, geçmişi ve geleceği şimdiki
zamanda yaşayan tek varlıktır. Bu bağlamda insan olmanın en temel özelliği gelişmesi ve bu
süreçteki değişimlere benlik bütünlüğünü bozmadan ve kişilik gelişimini engellemeden uyum
yapabilmesidir.
Uyum yapabilmekten kastedilen, bunun bir hedef değil bir beceri ve süreç olduğudur. Bu
süreçte isteten şey kişinin olabileceği kişi olması yani sadece ve sadece kendi olabilmesidir.
Kendi olabilmeyi başarmak insanın bu dünyada hem kendisine hem de etkileşimde olacağı
insanlara verebileceği en “işlevsel hediyedir”.
Kendi olmayı başaran insanın diğer insanlarla kuracağı ilişkilerin öncesi, anı ve sonrası çok
kolay ön görülebileceği için onunla etkileşime girecek olan insanın hissedeceği duygu
güvendir.
Sevgi alışverişi eşit şartlar altında yapılır. Kimseye verebileceğinden daha fazlasını ne önerir
ne de başkasının böyle bir beklentiye girmesine izin verir. Bir başkasından da ödeyemeyeceği
ya da altında ezileceği bir beklenti içine girmez. Alacağı sevgi de vereceği sevgi de kendi
potansiyeli içinde gerçekleşir. Böyle bir insanı tanımlamak için sadece iyi bir insan demek
yerine, onun ne zaman nasıl davranabileceğini de tahmin edebiliriz. Neyin onu mutlu
edeceğini, neyin üzeceğini, neyin kızdıracağını kısacası hangi uyarıcıya nasıl tepki vereceğini
ön görebiliriz. Çünkü o, kendi olmayı duygularını bastırıp başkasının kendisini görmek
istediği bir role girmek yerine, düşüncelerini ve duygularını doğru ifade ederek hem kendine
hem de başkalarına tutarlı davranarak kendi olmayı başarmıştır.
Kendi olmayı başaramayan bir insan, ihtiyaç duyduğu ya da ihtiyaç duyacağı sevgiyi ve onayı
almak için ne yapar? Bu sorunun cevabı birkaç şekilde olabilir. Fakat bütün cevapların
temelini bu kişilerin iliklerine kadar hissettikleri sevgi ve onayı almak için susmayı yani
duygularını bastırarak yaşamayı tercih etmeleri oluşturur. Çünkü hissettiklerini ifade etme
durumu reddedilme anlamına gelmektedir, reddedilmek ise sevilmediği anlamına
gelmektedir.  İnsanlar arası ilişkilerde “iyi insan” etiketi almak için çaba gösteren insanların
temel amacı sevgi ve onay kazanmaktır denilebilir. “İyi insan” olmayı nasıl başarır? “İyi
insan” olmak yerine “onaylanan insan” olmaya karar verir ve bunu da kendinden vazgeçerek
başarır.  Bir başka deyişle kendi olmaktan vazgeçip insanların kendisine diktiği kimlik
elbisesini sorgulamadan giymekle başarır. Bunun sonucunda bu kişiler herkes tarafından

sevilir fakat biri onu asla sevmez, onu sevmeyen kişinin de kendisi olduğunu anladığında
birçok şey için zaman çoktan geçmiş oluyor.
Kendinden vazgeçme adına sadece sevgi ve onay almak için yaptığı şeyler karşılık
bulmadığında ya da bu duyguları yaşamak için sürekli “sevilmesen sevmeye” devam etmek
durumunda kalan insanda olumsuz duygular oluşabilmektedir. Bu aşamadan sonra sevgi ve
onayı almak için bir şeyler yapmaya bir de hissedilen olumsuz duyguları bastırmak
eklenmektedir. İşte herkes tarafında çok iyi bilinen insanın ani öfke patlamaları ya da sinir
krizleri geçirmesinin bir nedeni de budur denilebilir. Bu insanların belki de bu hayatta
yaptıkları kendileri için en iyi şey bu öfke ve kriz nöbetleridir denebilir. Çünkü bu krizler ve
öfke patlamaları sayesinde ruhlarına bir nefes ya da bir baca temizliği yapmaktadırlar. Fakat
bunun bedelini de süper egonun en önemli silahı olan suçluluk duyguları ile ödemektedirler.
Yani bu patlamalar birikmiş enerjinin anlık dışavurumunu sağlar fakat bu dışavurumun
oluşturacağı suçluluk duygusunun baskısını uzun süre yaşamak durumundadır.
Kendi olmayı başarmak akşamdan sabaha, bir hafta da ya da birkaç seansta bir uzman yardımı
ile öğrenilecek olan bir durum değildir. İnsanın doğduğu anda başlayan bir süreç ve bir
savaştır denilebilir. Yetiştirilme tarzı, istek ve ihtiyaçların karşılanma şekli, anne-baba
tutumlarının hem kendi içinde hem de kendi aralarındaki tutarlılığı ve sahip olunan sosyal
destek sistemleri bu süreci etkileyen faktörlerdir. Bu faktörlerden en önemlisi anne-baba
tutumlarına bağlı olarak karşılanan fiziksel ve özellikle de psikolojik ihtiyaçlardır. Anne-baba
tutumlarındaki tutarsızlık, aşırı koruyucu ve reddedici bir tutumla yetişen çocukların kendi
benliklerini savunmak ve ihtiyaç duydukları sevgi ve onayı almak için başvuracakları baş
etme yöntemleri onların gelecekte de insanlar arası ilişkilerde kullanacakları baş etme
yöntemlerinin temelini oluşturmaktadır.
Sürekli eleştirilen, suçlanan, aşağılana ve cezalandırılan çocuğun sevgi ve onayı almak için
yapacağı en şey “uslu” olmaktır. Bu çocuklar “uslu” çocuk etiketini yerler ve bunun karşılığı
olan sevgi ve onayı kendi olmaktan vazgeçerek alırlar. Kendi benliklerini korumak için
yaşanan olaylar ve bu olayların oluşturduğu duygularla baş etmenin en işlevsel yolu o
duyguyu bastırmaktır. Bastırmaya yansıtma, neden bulma, duygusal soyutlama, boyun eğme,
karşıt tepki geliştirme eşlik etmeye başlar.  Bir yetişkin insanın bu baş etme yöntemleri ile
psikolojik dağılmayı ve psikolojik dengeyi korumaya ya da kazanmaya çalıştığını düşünün,
sanırım bu insan için en önemli sorun ya da yaşadığı baskı ve stresin en önemli nedeni bu baş
etme yöntemleridir denebilir.
Bu bağlamda bana göre günümüz insanın en önemli sorunu; karşılaştığında çözmek için ya da
karşılaşma ihtimali olan durumlarla karşılaşmamak için kullandığı baş etme yöntemlerinin

kendisidir. Duygularını kelimelere dökmek yerine eylemlerle dışa vuruyor ya da bastırıyor,
gerçekle yüzleşmek yerine kaçma ya da kaçınmayı kullanıyor, sorumluluklarını almak yerine
inkâr ediyor, kendinde olan kabul etmek yerine başkasına aitmiş gibi yansıtıyor, kendin olanın
tam tersi bir davranış örüntüsü ortaya koyuyor, insanlar beni izliyor düşüncesinden dolayı
sosyal fobiye dönüşecek önlemler almaya başlıyor, korktuğum şey gerçekleşmesin diye aldığı
önlemler o kadar zamanını alıyor ki obsesif kompulsif bir örüntüye davet çıkarıyor, bedensel
belirtileri yanlış yorumlayıp olabilecek kötü şeylerin önüne geçmek için ataklara davet
çıkarıyor, kaybettiği kontrol duygusunu uyum ve işlevselliğini bozacak düzeyde de olsa
kontrol edebileceği örüntüler oluşturuyor (Anoreksiya Nervoza ve Bulimia Nervoza), Okul
öncesi çocuğun kullandığı baş etme yönteminin davranışsal dışa vurumu “ben yapmadım”
yani “inkardır.” İlkokul çağındaki çocuğu kullandığı baş etme yönteminin davranışsal
dışavurumu “o yaptı” yani “yansıtmadır.” Yetişkin yaşamda bu iki yöntemi kullanan
insanların en temel sorunu yaşadığı ya da karşılaştığı engeller değil bu engelleri aşmak için
hâlâ bu iki yöntemi kullanıyor olmalarıdır. Çünkü bu iki yöntemi kullanarak uyum ve
işlevselliğini korumayan çalışan kişi her geçen gün gücünü kaybederken inkâr ya da
suçlayarak kaçtığı ya da kaçındığı durumlar güçlenmeye başlar. Zihninde, beyninde,
bedeninde, hayalinde ve hatta rüyasında bir yer bulmaya başlar. Böyle bir durumda yapılacak
şey hiçbir şey, hiçbir şey yapmamaktır ki buna da depresyon deniyor!

Güncellenme Tarihi
  • 09 Temmuz 2023, 11:38
Yazının Adı
Sorun: Baş Etme Yöntemlerinin Esiri Olmak