Hikâye muhteşemdir ve yol göstericidir.
Bilenler bile sık sık hatırlamalı, üzerinde düşünmelidir:
Hoca ilk gün sınıfa girdi ve daha kendini tanıtmadan sürpriz bir sınav yapacağını söyledi.
Öğrenciler adını bile öğrenmedikleri hocanın bu tavrı karşısında homurdanmaya
başlamıştı. Fakat çoktan sınav kâğıtlarını dağıtmaya başlamıştı bile.
Kâğıtları dağıtıp bitirdikten sonra, “evet, şimdi kağıtları çevirin ve başlayın!” dedi.
Öğrenciler kağıtları çevirdiler ve hayretler içerisinde tamamen boş olduğunu gördüler.
Sadece kâğıdın tam ortasında siyah bir nokta vardı. Soran gözlerle hocaya baktıklarında
şöyle bir cevap aldılar; “ne görüyorsanız onu yazın, kullanın kâğıdı!”
Sınavın sonunda öğretmen kâğıtları topladı ve bir bir okumaya başladı. İstisnasız her
öğrenci ortadaki siyah nokta hakkında yazmıştı. Kimi noktanın pozisyonunu ölçüp biçmiş
yazmıştı, kimi de boyutunu belirtmişti.
Kimi noktayı ve siyahı tarif ediyordu.
Hoca bir süre sonra iç geçirdi ve kağıtları bir tarafa bıraktı.
“Hepiniz siyah noktayı yazmışsınız. Hiçbiriniz kâğıdın üzerindeki geniş, büyük; üzerine
hayallerinizi, ümitlerinizi, sevdiklerinizi yazabileceğiniz, güzel resimler yapıp
renklendirebileceğiniz boş beyaz alanı fark etmemişsiniz bile.”
Sonra devam etti:
“Bu bir sınav değildi. Böylece tanışmış olduk. Bütün bir yılı birlikte geçireceğiz ve
ancak 5-6 sınav yaşayacaksınız. Haftalar boyunca sizinle birlikte bir şeyler öğrenmeye
çalışacağız, amacınız sadece sınavı atlatmak olmasın. Hepinize iyi bir ders yılı dilerim.”
Bu kadar.
Ama ne kadar uzun değil mi? Hikâyenin çarpıcılığı zamanı bile şaşırtıyor ve insanı bir an
olsun lüzumsuz ve yanlış telaşlarından kurtarıyor.
Hepimizin yaşamlarımızda bizi bağlayan, kilitleyen, kemiren, endişelendiren;
takıntılarımız, sıkıntılarımız, alışkanlıklarımız hatta bağımlılıklarımız, ön yargılarımız,
çaresizliklerimiz, eksikliklerimiz ve çıkmazlarımız belli dönemler hariç bütün bir boş
alan içerisindeki bu siyah nokta ölçeğindedir ve yaşamımızı verimsiz tekdüze
geçirmemize neden olurlar.
Büyük kısmımız zaten mutlu olmaya programlı değiliz. Yiyeceklerimiz gökten fazlasıyla
inse bile alıştığımız tadı bulmadığımız için şikâyet ederiz. “Yiyecek sorunu halloldu,
şimdi ne yapmalıyım?” sorusu gelmez.
Bir bakış açısına göre de siyah nokta geçmiş ve kâğıdın boş yerleri de bizim
tasarlayacağımız gelecektir.
Yaşamımızın kâğıt gibi beyaz alanlarına yoğunlaşıp onları kullanabilmeye yoğunlaşsak,
siyah noktalar bütün yazıp boyayıp karalayabildiklerimizin yanında nerede ise görünmez
olurlar. Bu şekilde herkes ve her şey için çözüm de üretmemiz kolay olur.
Geçmişin geleceği aşağı çekmesine izin vermememiz gerekiyor vesselam.