İsrail’in tüm insani değerleri ve uluslararası hukuk kurallarını hiçe sayarak Filistinlileri katletmeye başlamasının üzerinden bir yıl geçti. Bu sürede bir canavara dönüşen İsrail Ordusu on binlerce masum insanın öldürülmesi yanı sıra özellikle Gazzeli Filistinlileri göçe zorlayan ölümcül saldırılarına aralıksız devam ediyor. Bizler de hem mecazi hem de gerçek anlamda onların vahşetini izliyoruz.
İsrail zulmünü gösteren videolar ardı ardına önümüze düşüyor. İzlerken kimimiz üzülüyor, kimimiz gözyaşı döküp dua ediyor, kimimiz ise göz ucuyla bakıp geçiyor. Galiba zulmün kanıksandığı aşamayı yaşıyoruz. Belki de tüm dünya olarak bu videoları izleyerek bir toplum mühendisliği uygulamasının içine hapsoluyoruz. Böylelikle zaman içerisinde tepki düzeyimiz azalıyor. Günlük koşturmalarımız arasında zalimlerin zulümlerini olağan kabul edip, “Allah yardımcıları olsun” diyerek işimize gücümüze bakıyoruz.
Öyle olsa da bu videolardan bir tanesi hiç aklımdan çıkmıyor. Videoda on, on iki yaşlarında bir Filistinli çocuğun yakarışı var! O mazlum çocuk; “Biz sadece Yahudilerin bizi rahat bırakmasını ve çocukluğumuzu yaşamak istiyoruz. Başka bir şey istemiyoruz. Her şeyden yorulduk. Her gün ölmeyi diliyorum. Ölmek istiyorum artık. Ölüp dinlenmek istiyorum artık! Çünkü yorulduk! Bıktık! Acı çekiyoruz. Ben çocukluğumu yaşamadım ki! Evet, biz çocuğuz ama yine de acı çekiyoruz. Sürekli bunları düşünmekten bıktım. Hiçbir şekilde çocukluğumu yaşayamadım. Susuzluktan, açlıktan ve sürekli yer değiştirmekten… Sürekli çabalamaktan bıktım artık…” diyerek hem durumuna isyan ediyor hem de bizlerden yardım istiyor.
Bir çocuğun ölerek dinlenmek istemesine neden olacak kötülük nasıl bir kötülüktür? Bu sorunun muhatabı; İsrail’in mevcut hükümeti ve ona oy verenler, bu hükümeti dünya çapında destekleyenler ve bizlere bu hükümeti desteklemediklerini söyleyerek aslında davranışları ile onların arkasında olanlardır. Peki, insan bu kadar kötü olabilir mi? Evet, maalesef olur.
İnsan iyilikte melekleri geçebileceği gibi kötülükte şeytanı mumla aratacak kadar kötü olabilir. Çünkü insan bir yönüyle; zalim ve cahildir, acelecidir, menfaatine çok düşkündür, nankördür, açgözlü ve cimridir, kıskanç ve çekemezdir ve de zayıf iradelidir. Esasında en güzel özellikler ile yaratılmış olan insan bu kötü yönlerini düzeltemezse alçak bir yaratığa dönüşebilir. Alçaldıkça da her türlü kötülüğü bahaneler üreterek yapmaya devam edebilir.
Bugün Filistinlilerin maruz kaldıkları bu kötülüğün nedeni Yahudilerin kendilerine vaat edildiğini iddia ettikleri toprakları tamamıyla işgal etmek istemeleridir. İşgali kendilerince sözde kutsal bir davaya dönüştürdükleri için de neden oldukları kötülük döngüsünden çıkamıyorlar. Aç gözlülüklerini, zalimliklerini, nankörlüklerini saklama gereği bile duymuyorlar. Belki de yukarıda bahsi geçen mazlum çocuğu izlediklerinde amaçlarına yaklaştıklarını düşündükleri için sevinç naraları da atıyorlardır.
Lakin ne Firavun, ne Nemrut ne de Hitler kötülükleri ile amaçlarına uluşamadılar. Kendilerini destekleyenler ile birlikte yok oldular. Allah’ın izniyle bu zulümde sona erecek. Yalnız bu aşamada farklı dinlerden ve milliyetlerden dünyanın iyi insanları ellerinden ne geliyorsa yapmaya devam etmeliler. Hiçbir acıyı, hiçbir ölümü kanıksamamalılar. İyiliklerinin üzerlerine inşa edilmeye çalışılan toplum mühendisliği faaliyetlerini boşa çıkarmalılar.
Ölerek dinlenmek isteyen çocukların umutlarını tekrar yeşertmek için var güçleri ile çalışmalılar. Bu iyi insanlar Amerikalı sivil haklar hareketi liderlerinden Hristiyan din adamı Martin Luther King’in “sonunda düşmanlarımızın sözlerini değil, dostlarımızın sessizliğini hatırlayacağız” sözünü hiç unutmamalılar. Mazlumların yüzlerine onurla bakabilmek için sesiz kalmamalılar. Rehavete kapılmamalılar. Filistin özelinde tüm mazlumlara umut olmayı sürdürmeliler.
O masum çocuğun yaşadığı zorluklar nedeniyle umutsuzluğa düşmesi kabul edilebilir fakat iyilerin kötülerin zulümlerini kanıksamaları kabul edilemez.