-Nolursunuz durun artık. Bırakın o nazik ve pak bedene eziyet etmeyi. Bakın her geçen gün çocuğu adım adım ölüme gönderiyorsunuz.
-Sen bize istibdat mı uyguluyorsun. Bak kafa tasımızı daha fazla attırma vallahi üryan çıkarım sokağa. Benim giyinişimle o çocuğun ölümü arasında ne alaka var. Ben istediğim gibi giyinir istediğim gibi sokağa çıkarım. Beden benim değil mi. Delinin zoru mu ne! Hem giydiklerimin parasını da ben kazanıyorum. Ayrıca bana çok yakıştığını da düşünüyorum. Burada giymeyip de kabirde mi giyeceğim. Haydi git işine be adam.
Allah Allah! Çağdaş olmak ve çağdaş yaşamak ne zor bir şey be kardeşim. Yahu bizden daha basit mahluklar oldukları halde kimse hayvanların giyimine karışıyor mu. Bitkiler şu formda bir yeni kıyafet giysin diyor mu. Bir hayvan ve bitki kadar da mı özgür olamayacağız bu dünya da. Bir de dünya insan için yaratılmış derler.
-Nolursunuz durun artık. Bırakın o nazik ve pak bedene eziyet etmeyi. Her geçen gün o çocuğu adım adım ölüme gönderiyorsunuz.
-Pardon! Bana mı konuşmayı kes dediniz. Siz kim oluyorsunuz da benim konuşmamı engelliyorsunuz. İstediğim yerde istediğim şeyi konuşurum. Size soracak değilim. Hatta her şeyi konuşacak imkânım var elimde. Yeter ki parmaklarım tuşlara dokunsun. Konuşacağım her şeyin bilgisi var o tuşların altında.
Hem nedir bu diline pelesenk olmuş konuşma şehveti konuşma şehveti. Konuşmak istediğim zaman konuşurum konuşmak istemesem de kimse beni zinhar konuşturamaz. Allah Allah! Bu benim her şeyi konuşmamın o çocuğun ölümüne sebep olduğu nerden çıktı. Deli misiniz ne be kardeşim. Susmayacağım hep konuşacağım. Çocuk ölürse de ölsün bana ne!
Hem yıllarca sustuk da ne oldu. Bırakın da istediğimiz gibi her şeyi konuşalım. Yok her doğruyu her yerde konuşmak doğru değilmiş. Yok efendim her hakkı konuşmak bizim hakkımız değilmiş. Yok çok söz yalansız çok para haramsız olmaz. Biz bostan korkuluğu muyuz o zaman.
-Nolursunuz durun artık. Bırakın o nazik ve pak bedene eziyet etmeyi. Vallahi o çocuğu adım adım ölüme gönderiyorsunuz.
-Affedersiniz beyefendi! Bana mı diyorsunuz çok yüzlü olmayın da tek yüzlü olun. Siz ne dediğinizin farkında mısınız? Ekranda kavga ediyormuş gibi gözükmemiz koridorlarda kol kola gezmemiz mi seni rahatsız etti. Orada da mı kavga ediyormuş gibi görünelim.
O ekranda konuşuyormuş gibi görünüp de her gün kavga edenleri, ehil olmadıkları her meselede ahkam keserek herkesi yanlışa yönlendirenlere niye bunları söylemiyorsun. Onlar yaşatıyor mu o nazik çocuğu.
Bak efendi aslında o çocuğu biz yaşatıyoruz siz öldürüyorsunuz. Bunca mücadelemiz hatta sizden aldığımız yetkiyle birbirimizle mücadele ediyormuş gibi gözükmemiz o çocuğu yaşatmak içindir öldürmek için değil. Tabi yaşarken ölür insan zaten. İllaki bizi katil göreceksen kusura bakma efendi o çocuğu öldüren tek kişi biz değiliz. Bilakis bu çok yüzlülüğümüzle aslında o çocuğu yaşatıyoruz. Arada bir hakikati çarpıtıp çocuğun masumiyetine halel getiriyor olabiliriz. Ama inanın bu oturduğumuz koltuklara o kadar çok bal sürmüşler ki afrodizyak etkisiyle aslında biz de çoğu zaman yaptıklarımıza inanmıyoruz.
Şunu kesin bilin o çocuğu biz değil siz öldürüyorsunuz. Çünkü biz çocuğu aymazca kullanırken siz de arsızca kullanmamıza sadece göz yummuyor aynı zamanda her defasında yetki de veriyorsunuz.
Hele bağnazca ve hiçbir kusurumuzu görmeyerek on yıllarca bizi tercih etmeniz o çocuğu öldürmeye kasten taraftar olmak değil mi.
Sus Efendi sus da bırak işimizi yapalım. Ekranda höykürelim koridorlarda kol kola gezelim ne zararı var bunun.
-Nolursunuz durun artık. O nazik ve pak bedene eziyet etmeyi bırakın. Onu adım adım ölüme gönderiyorsunuz.
-İnsaf be adam insaf. Biz ki ilim ve sanat adamlarıyız. Akademilerde ve ekranlarda şanlı bilim ve sanat apoletlerini şerefle taşıyanlardanız. Bütün gayemiz o masum ve mazlum çocuğu yaşatmak. Bize iftira ediyorsun Efendi hazretleri! Aklımız gözlerimizdedir bizim ve sana diyorum gözlerimizle sürekli etlere el sürmenin ne zararı var. Hatta her şeye de gözlerimizle temas edebiliriz. Kör olalım ve etrafa bakmayalım mı diyorsun. Baktıranlar var ki biz de bakıyoruz. Onlar rahatsız olmuyor da size ne oluyor. Hem gözlerimizle etrafa sürtünmenin o çocuğun ölümüyle ne alakası var Allah aşkına. Artık bırak saçmalamayı da biz işimizi yapalım. Şu ilim ve sanat yolunun cazibesiyle konforlu yaşamın tadını herkese anlatalım.
Hem kimse kimseye karışmıyor ve herkes istediğini yapıyor. Biraz da hayvanca yaşasak ne olur sanki. Her insan biraz hayvandır hayır hayır tam hayvandır yani canlıdır. Canlılığımızın gereğini yapıyoruz. Bu halimiz de mi çocuğun ölümüne sebep oluyor be adam.
-Artık durunuz. O çocuğu ölüme gönderdiniz.
-Amannn! Öf beeee! Yeter artık! Kimdir o öldürdüğümüz çocuk kim!
-Hayatı hak ve adalettir o çocuğun.
-Yahu ben çocuk kimdir diyorum sen ne diyorsun!
-Kalbi marifet ve merhamettir o çocuğun!
-Estağfirullahilazim!
-Lisanı muhabbet ve hakikattir o çocuğun.
-Kardeşim ortada ölen çocuk mocuk yok öyleyse!
-Aklı kanun ve ilimdir o çocuğun.
-Devam et sen devam et. Öldürdüğümüz çocuğa bak!
-Bütün renkler kirlenirken öncelik hep onun beyazlığına verilir inanın.
-Bak arkadaşım bizim çocuk mocuk öldürdüğümüz yok. Sadece istediğimiz gibi yaşıyoruz o kadar.
-Ah öldürüyorsunuz! O ahu gözlü, dünyadaki en güzel ten kokulu bedeni olan nazlı çocuğu öldürüyorsunuz. O kadar çalışkan bir çocuğa nasıl kıydınız. Hem de bilerek ve isteyerek ve her an ve her adımınızda…
-O kadar cahil miyiz bu kadar muhtaç olduğumuz bir güzelliği öldürmeye. Hadi be oradan. Kafa ütülüyorsun. Tutturmuşsun o çocuğu öldürüyorsunuz diye. Biz sadece yaşıyoruz be kardeşim yaşıyoruz! Bak kimseye bir zararımız yok. Yiyip içiyoruz. Gezip dolaşıyoruz. Arada bir de çalışıyoruz ölmeyecek kadar. Bizden daha zararsız kimi bulabilirsin sen bu dünyada.
-Ah o çocuğu öldürmek size ne kadar sıradan bir şey gibi geliyor. Yaşlandıkça ve sadece kendiniz için yaşadıkça o çocuğu her an insafsızca ve istibdadın en alçak tarafını uygulayarak öldürüyorsunuz. Kendinizden başkasını hayatın hakikatine almayarak o çocuğu nasıl da insafsızca öldürdüğünüzü bir bilseniz!
-Biz hür doğduk. Hür yaşayacağız ve hür öleceğiz.
-İşte ben de bunu diyorum. O üç harfli nazlı çocuğu öyle yaparak bile isteye nasıl öldürdüğünüzü söylüyorum.
-Nasıl yani!
-Öyle işte!
-Bunca saattir anlattığın ve karşına aldığın bunca insan bu üç harfli çocuk için miydi! Haklı olabilirsin! Amannnn! Ben de senin gibi saçmalamaya başladım. Git işine kardeşim. İstibdattan yeni kurtuldum. Tabii ki istediğim gibi hür yaşayacağım. Ne dersen de hürriyetimi elimden alamazsın. Artık başımı alıp gideceğim senin yanından. Vallahi böyle olmuyor. Hayata tutunalım dedik hem de üç harfli bir nazlı çocuğun masumiyetiyle. Adam durup durup o çocuğu öldürdüğümüzü söylüyor. Bir de sadece benim değil toplumda hayatın durağında bekleyen herkesin bu cinayete ortak olduğunu haykırıyor. Deli mi ne bu adam!
Aslında pek haksız da değil sanki. Hür yaşayalım diye yaptıklarımızla herkesi esir almadık da değiliz biraz. Sadece ya hayvan gibi yaşıyoruz ya da ot gibi hatta robot gibi. Biraz da insan gibi mi yaşasak demek istiyor.
Offffff! Aklımı çok karıştırdın be adam. Bak beynimin içi zonk zonk zonkluyor. Kalbim de atmaya başladı. Yoksa insan mı oluyorum ney.
Aman aman istemez öyle huzur kaçıran şeyleri düşünmek.
Haydi efendi haydi git başımdan. Bırak artık ölümü yaşamak istiyorum. Bilmiyor musun sen plan yaparken başıma gelen şeyin hayat olduğunu. Bırak da başımdan gitmeden yaşayayım o hayatı. Bir daha telafisi yok olan bu zaman nehrinde ben yakınırken başkası ölüyorsa bunda benim suçum ney. Ben hayat nehrini kirletmiyorum ki. Sadece istediğim gibi o nehirde yıkanıyorum o kadar.
Anlıyorum ne nehrin ne de hayatın benim tamamen olmadığını. Ama varım ve orada yaşamak için de hür bırakılmışım. Sadece yüzme bilmesem boğulurum. O kadar. Bırak bırak hayat nehrinde istediğim gibi yüzeyim.
Eefendim anne. Bana mı dedin.
-Kızım saatlerdir seni çağırıyorum. Bak kulaklık yine kulağında ve beni duymuyorsun.
-Vallahi anne bir şey dinlemiyordum. Sadece kendimi dinliyordum. Sadece kendimi.
-Haydi haydi yine aynı teraneler. Hepiniz aynısınız. Gel biraz tut şunun ucundan. Bak akşam olacak ve gün kararacak. Abinler ve babanlar işten gelecek daha evde bir şey hazır değil.
-Geldim anne geldim.
-Nolursunuz durun artık. Bırakın o nazik ve pak bedene eziyet etmeyi. Bakın her geçen gün o çocuğu adım adım ölüme gönderiyorsunuz.
-Tamam sen de sus artık sus. Vallahi bu dediklerini tekrar düşüneceğim. Bak bu defa ben senden istirham ediyorum. Nolursun elimdeki tek sermaye o. Hem de Allah’ın en büyük lütfudur bana hür olma iradesi. Onu benden alma. Allah’ın verdiğini kuldan esirgeme lütfen. Ama sana söz veriyorum ben de onu asla bir daha aymazca ve arsızca kullanmayacağım. Ve bileceğim ki o çocuğun ölümüne değil üzülmesine sebep olan hür yaşama her bir adımım insani değil hayvani bir boyuttur diye. Ben insan olmak istiyor ve öyle kalmak istiyorum. Ama sana tekrar yalvarıyorum Tanrımın bana bahşi olan hür yaşamamı engelleme.
-Kızım ne sayıklayıp duruyorsun. Ayık gezmiyordun bir de sayıklamak mı çıktı başımıza. Haydi çabuk gel.
-Geliyorum anne geliyorum. Geliyorum hayatın hayatının en güzel demlerini yaşamaya. Ve söz veriyorum o çocuğu öldürmeyeceğim….
-Allah’ım aklıma mukayyet ol.
-Efendim anne efendim anne efendim…
Herkesin yaşaması için yaşamalı hürriyet hem de ezelden ebede kadar hür yaşamalı.
O nazlı çocuk her daim hür kalmalı.
Başkasını esir alan hür değildir.
Asıl hürriyet başkalarıyla beraber hür olmaktır.