Email
Twitter
WhatsApp
İnstagram

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

İLETİŞİM

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF!

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

Merdiven

Merdiven

Varlığım insanın kendisine yabancılaşmasıyla başladı. Hatta beni ilk defa kötü namla insanlığa yayan da yine bu kendine yabancılaşmış insandı ve şöyle diyordu: “Göğe merdiven dayayalım.”

İnsan had bilmezliğini göğe yediremeyince yerde hükümran olmaya karar verdi.

Hep sırtıma bastılar hiç yüzüme bakmadılar. Bilmiyorlardı ki sırtım da benim yüzümdür. İnanın yüzüme bakmadan sırtıma basanları alttan altta seyrederken o vurdum duymaz hallerine öyle müstehziyane ve katıla katıla gülüyorum ki aldığım zevki tarif edemem.

Yahu zaten beni her türlü kalıba koyuyorsunuz. Taş demeden ağaç demeden demir demeden her maddeyi yontarak bana bir biçim veriyorsunuz. Bari sırtımda gezerken biraz nazik olunuz.

Biliyor musunuz! Sırtımda taşıdıklarımın türlü türlü hal ve tavırları var. Çoğu beni üzüyor azı sırtımda sevgiyle dolaşıyor.

Mesela bazıları her tarafımı okşuyor. Dokunmadık tarafımı bırakmıyorlar. Hatta sırtım yani yüzüm onların oyun alanı gibi. Bir kedi gibi sokuluyorlar. Bir fare gibi kemiriyorlar. Bir arslan gibi de bazen pençe atıyorlar her tarafıma. İstemeyerek de olsa bazen onlara sivri taraflarımla karşılık veriyorum ve canlarını acıtıyorum. Ama olsun onlar o kadar masumlar ki yine bana geliyorlar benden asla vaz geçmiyorlar.

Mesela kimileri o kadar enerjikler ve sırtıma o kadar hızlı basarak inip çıkıyorlar ki ne ben onları ne onlar beni fark ediyorlar. Beraber yaşayıp gidiyoruz bu hayat apartmanında. Yalnız iç sesleri isyan ve aşk arasında bir yerde sıkışırsa bu aymazların bana ne yapacaklarını kestiremiyorum. Hatta en çok da bunlardan korkuyorum. Çünkü ne zaman ne yapacakları belli olmuyor. Ondandır ki yüzlerine çok bakamıyorum onların. Sadece hızlarına yetişmeye çalışıyorum.

Mesela bazıları şairane basıyorlar sırtıma. Ve güzelliğime güzellik katıyorlar. Sırtımdan başka yerleri seyretseler de yine de bana bir değer veriyorlar. Aheste aheste yüzümde gezmelerinde bir asalet var onların.

Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden

Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak

Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak…

Sular sarardı… Yüzün perde perde solmakta

Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta…

 

Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller

Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller

Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?

Bu bir lisân-ı hafîdir ki rûha dolmakta

Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta…

Mesela sürekli sırtıma basan bir grup var ki onlardan ne kadar çok şikayetçi olduğumu nasıl anlatsam bilemedim.

Yürürken çok iticidirler. Kasıntılı hallerini normal kılmak için beni ayaklarına çağıracak kadar gururludurlar.

Hep sırtıma basarak yükselirler ama bir gün dönüp geriye bakmazlar. Bir de bu pişkin hallerinin arkasında hiçbir şey olmamış gibi davranmaları inanın en çok da o canımı acıtıyor.

Beni o kadar yıpratıp canımı acıtırlar ki yeri geldiği zaman gözümün yaşına bile bakmazlar. Ya üzerimi başka bir şeyle kaplayıp beni karanlığa mahkûm ederler. Ya ellerindeki manivelalarla beni yerimden edip moloz yığınlarının içine yollarlar. Ya keserlerin keskin ağzıyla bir tarafımı keserek ve mengene yuvasıyla bedenimdeki paslı çivileri çekerek yakılacak odunların arasına yığarlar. Ya da ateş kıvılcımlarının arasında bir yerlerimi kesip eritilecek demirlerin ocağına sevk ederler.

Bu aymaz zontalar sürekli sırtımıza basarak yükseğe çıkarlar ve kendi becerileriyle çıktıklarını herkese ilan ederler. Halbuki bunlar o kadar hantal ve obezlerdir ki ölçülerimiz biraz şaşsa ayakları takılır düşerler. Çünkü bizim nerede olduğumuz değil aynı olduğumuz önemlidir. Ha birinci basamakta olmuşuz ha sonuncu hiç fark etmez. Yeter ki mizanımız şaşmasın ölçümüz kaçmasın. Biz onları yükseğe çıkardığımız halde onlar hâlâ kendi becerileriyle yükselmediklerini fark etmezler.

Hatta bunlar o kadar kaba ve akılsızlar ki hep bizi yükseğe çıkılacak ve üzerine basılacak cansız ve ruhsuz birer meta olarak görürler. Bilmiyorlar ki çıktıkları gibi ineceklerini hatta bir daha çıkma fırsat bulamayacak bir tarzda düşeceklerini. Zarar görmelerini istemeyiz ama umarsız ve vefasızca sırtımıza değil aynı fütursuzlukla sürekli yüzümüze basarak amaçlarını gerçekleştirmeleri canımızı çok acıtıyordu.

Şükürler olsun son zamanlarda bir sandukça yanımızda peyda oldu da bizi biraz rahatlattı. Yükümüzü almadı sadece aynı zamanda stresimizi, hazmedilmemiş hallerin üzerimizde uzun uzadıya seyr ü sefer etmesini de sonlandırdı. Ama size söyleyeyim o kutu buz hane gibi. İçine dolanlar put gibi duruyorlar. Sırtımızda gezenlerin en azından bir yürüyüş sitilleri var. Hatta yüzümüze basarak yukarı çıkış ve inişleri karakterlerinin dahi ip uçlarını taşımaktadır. Fakat o kutu hepsini putlaştırarak eşitlemektedir.

Bu hayat apartmanında yükselirken merdiven sendromuyla basamakların çilelerini görmeyenler insanlık payesini kaybedenlerdir denilirse pek garip çok da çirkin düşmez sanırım.

Her şey bir şeydir ve dahi merdivenlerin uzayıp gittiği basmaklar dahi zeminden zirvelere kadar insanın başına gelmiş en güzel şeylerden bir şeydir.

Zirvelere çıkmak için yüzüne ve sırtına bastıklarına dikkat et.

Güncellenme Tarihi
  • 18 Şubat 2024, 00:08
Yazının Adı
Merdiven