Email
Twitter
WhatsApp
İnstagram

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

İLETİŞİM

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF!

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

Mekong Nehri’nde Üç Gün/‘Slow Boat’ Seyri -2-

Mekong Nehri’nde Üç Gün/‘Slow Boat’ Seyri -2-

Pak Beng , küçük bir Laos köyü, belki, daha önce bugün gördüğümüz köyler gibiydiler. Ama gece konaklama alternatifi onların şansını döndürmüş. Sonunda çok merak ettiğim Laos’a gerçek bir köye ayak basacaktım. Sabah Laos'a ayak basmıştım ama onu saymıyorum, orası transit geçiş noktasıydı. Gün boyunca kıyıdaki köyleri de uzaktan görmüştüm, şimdi yaşamlarının içinde Laoslularla tanışacaktım. Pak Beng’in Mekong Nehri üzerine kurduğu iskelesinde otuzdan fazla, bizim teknemiz gibi upuzun tur teknesi vardı. Her iki yöne giden tekneler, gece burada konaklıyorlardı. Minik bir iskeleden indik, dere kumullarının oluşturduğu bir patikadan tırmanıp köyün tek caddesine ulaştık. İskelede birkaç kamyon daha vardı; onlarda bizim teknelerin getirdiği meyve sebzeleri kamyonlarına doldurup, Laos’un başka yerlerine götürüyorlardı, nehir ekonomisi dönüyordu. Otelimizi ‘booking.com’dan kendimiz ayarlamıştık, şanslıymışız, sırtımızdaki çantalarla çok yürümedik. Hemen caddenin başında, limana yakın bir hosteldi. Sırt çantamızla gezerken, günlük kıyafetlerimizi hemen yıkayıp kurutmayı alışkanlık haline getirdik, böylece çantamızda hep temiz kıyafetlerimiz oluyor. Hemen minik bir çamaşır yıkama arası ve dinlenme molası verdik, bu arada Mekong’un o güzel gün batımını kaçırmışız, hava kararmaya başlamış bile. Ama olsun, daha kaç gün boyunca Mekong’la birlikteyiz, çok güneş batırırız nehirde.

Cadde boyunca yürümeye başladık, köyün tek şık oteli, koloniyel bir bina. Onu geçtikten sonra sırasıyla uzanan basit köy evleri bazılarının önlerinde küçücük bakkal ya da basit bir iki lokanta var. Biraz daha ilerleyince içeriden gelen seslere kulak kabarttık. Sesler tanıdık geldi, teknedeki gürültücüler, inip hemen yan yana iki bara dağılmışlar, içkilerine, gevezeliklerine ve kahkahalarına devam ediyorlar. Barlardan birinin adı; ‘happy bar’, diğerini okuyamadım. Lao’ca yazıyor ama müşterileri tıpatıp aynı. Biz barları da es geçtik, bakalım cadde boyunca neler bulabileceğiz bu küçük köyde? Biraz ilerideki köy evinin önüne bir masa çıkarılmış, kadınlı erkekli oturup, bir şeyler yiyip içiyorlar. Sıradan bir akşam yemeği gibi görünmüyor, sanırım aradığımız bulduk gibi…İçecekler hep aynı kişiye doğru kaldırılıp içiliyor; o zaman bir kutlama var. Daha önceki, Uzakdoğu geleneklerine göre katıldığımız ev kutlamalarına dayanarak; yanılmış olamayız dedik, ve yavaşça yanaşıp; “neyi kutluyorsunuz bu güzel gecede” dedik? Çok şaşırdılar, heyecanlandılar, mutlu oldular ve bizi hemen masaya davet ettiler.  Konuklardan İngilizce bilen birisi hemen açıkladı; ‘Evin sahiplerinin bir bebekleri daha olacakmış, onu kutluyorlarmış.’ Ne güzel bir haber, hemen biz de tebrik ettik ev sahiplerini, hemen masalarındakileri ikram ettiler. Evin kapısından, evin içi görünüyordu; misafir gelen ailelerin çocuklarıyla, evin çocukları, yer yataklarını sermişler, üzerinde oyunlar oynuyorlardı. Bir an çocukluğuma gittim; şehir dışından kalabalık misafir gelince, somyalardaki kat kat yataklarla yer yatağı yapılır, biz çocuklar bu yer yataklarının keyfini, gece yarısına kadar çıkarırdık. Laos topraklarında, Mekong Nehri’nin kıyısında, 50 yıl öncesinin çocukluk anılarıyla karşılaşıverdim, kapı aralığından kaçamak gözlerle evin içine bakarken.  İçerideki çocuklarda yine kaçamak gözlerle, yeni gelen misafirlere, bize bakmaya başladılar. Annesinin yeni banyo yaptırdığı, saçları henüz ıslak olan güzel mi güzel bir kız çocuğu gelip sarılıverdi bana. Sanki çocukluğumdan bir arkadaşım gelip sarılıvermişti ... 

Yavaş yavaş konuklar çoğalmaya başladı, hele masada biz yabancıları görenler daha çok merak edip geldiler. Cep telefonundan müzik açıldı, dans edilmeye başlandı, acaba kareoke de başlar mı diye bekledim ama kareoke yapmadılar hayret? Yürürken gördüğümüz minik bakkallardan masalarına birkaç ikram daha almak fikriyle, birimiz , kimseye hissettirmeden masadan kalkıp, atıştırmalık bir şeyler alıp masaya koyduk, çok hoşlarına gitti çok teşekkür ettiler. Tekrar tebrik ettik anne- babayı, sabah erken kalkıp , nehirde yol alacağımızı söyleyerek, onları kutlamaları ve dostlarıyla başbaşa bıraktık. Biraz daha ilerledik, köyün tek caddesinin ışıkları yavaş yavaş azalmaya başladı. Bir tepeden aşağıya baktık, aşağılardan ışıldayan Laos Wat’ını gördük. Artık Tayland Watları bitti, Laos Watları başladı. Bakalım hangisinin ki daha süslü? Taylandlıların ki mi? Laosluların ki mi? Dönerken o iki bardan gelen kahkaha sesleri; eksilmemiş çoğalmıştı. Bizim backpackerlar eğlenmeye devam ediyorlardı.

Sabah erkenden yola çıkacağımızdan ve Pakbeng’de bizce yapılabilecek en güzel ziyareti yapmış olduğumuzdan gönül rahatlığıyla hostelimize gidip artık dinlenebiliriz rahat rahat.

Sabah kalktığımızda cadde boyunca herkes yiyecek bir şeyler arıyordu tıpkı bizim gibi? Bizim hostelin kahvaltısı vardı ama yine yumurta yoktu? Fıstık ezmeli ekmek bizi doyurmazdı? Yine o minik bakkallardan dişimize dokunur bir şeyler bulmaya çalıştık. Dükkân sahiplerinden biri tavada yumurta kırıyordu kendine; hemen iki tane de bize kır dedik. Baktı yüzümüze; nerede nasıl yiyecekler bu yumurtaları der gibisine…Oradan birer ekmek bulduk, içini açıp sahanda yumurtalar, sandviç ekmeğinin içine koyduk, tezgahta taze soğan görmüştük, ondan da alıp, yıkayıp, sandviçin içine katık edince, al sana sağlıklı bir kahvaltı oldu, fıstık ezmeli ekmekleri de tatlı niyetine üzerine yer, kahvemizi de içersek, daha ne isteriz sabah sabah?

Yine kumların üzerinden minik iskeleye ulaştık, ama bu kez daha uzun başka bir tekneye bindirdiler bizi, 100 kişiden fazla olduk, demek ki iki tekne birleşti. Hepimizin voucherlarını tek tek kontrol ettiler, acaba bu kasabadan aradan biletsiz kim binebilirdi ki? İki kişi voucherlarını kaybetmişler, gösteremeyince onları almayız dediler? İyi de dün bu insanlar bizimle bu tekneye bindiğine göre, binmeden önce de voucherlarını kontrol ettiğinize göre, aradan biletsiz binme diye bir şey söz konusu olamaz? Laoslu tekneciler ekstra para koparmaya çalışıyorlardı bence. Ama Mata Hari nick name li, İtalyan bir avukata çatmışlardı ki, kadın pek yamandı, koluna dev bir budha dövmesi yaptırmıştı, yeni yaptırdığı için sürekli güneş ışığından koruyordu ama gururla da bütün teknedekilere gösteriyordu. Mata Hari ile ilgili dünden bende kalanlar bunlardı. İtalyan bir açtı ağzını yumdu gözünü; sonunda 1 saatlik gecikmeyle upuzun teknemiz kalktı.

Sabahın en güzel sürprizi ; Mekong’un kıyısında pirinç harmanlayan köylülerdi, Nehrin kıyısındaki kayalıkların üzerinde kuruttukları çeltiklerine, yine bir ot balyası ile vura vura pirinçleri, kuru çeltik kabuğundan ayırıyorlardı. Mekong bize iki gündür ne güzellikler gösteriyordu. Sonra İtalyan avukatla biraz sohbet ettik; iki yıldır Roma’daki evime uğramıyorum dedi. Uzakdoğu’yu geziyormuş, biraz önce sohbet ettiğimiz Fransız genç de 1.5 yıldır Fransa’ya uğramadığını söylemişti; o da Avustralya ve Yeni Zelanda’da çalıştığını, en son Avustralya’da topladığı elma yövmiyeleriyle 6 aydır Uzakdoğu’yu gezdiğini anlatmıştı. İtalyan Mata Hari hem de Roma’da avukat; acaba o da elma toplayıp mı geziyordu, yoksa kazandığı parayı mı yiyiyordu? Kendisi söylemeden ekonomisiyle ilgili özel sorulara, özel alanına girmiyoruz. 

Yine nehir boyunca beyaz havlu, beyaz tişört ya da beyaz bir paçavra sallayan her Mekonglu’ya o upuzun teknemiz, her seferinde imkânsız bir şekilde yanaştı ve aldı, aynı şekilde kimi Mekongluları da indirdi. İnenler hep elleri kolları dolu indiler. İnince kıyıda onları bekleyenler oluyordu, Tekneden inen Mekonglunun ellerini kollarını dolduran poşetleri bölüşüp, yemyeşil ormanların içinde kaybolup gidiyorlardı.

Mekong’un üzerinde bazen küçük ada parçacıkları görüyorduk, üzerinde kuşlardan başka canlı yoktu, bazen de nehir iki kola ayrılıyordu, sonra birleşiyordu. Pek tabii Koca Mekong, doğduğu topraklardan itibaren kollara ayrılıp dağların arasından, ormanların içinden kıvrıla kıvrıla başka ülke topraklarına da girip kaybolduğu da oluyordu. Ama biz nehrin ana kolunda ilerliyorduk. Daha boydan boya Laos’u katedecek, Kamboçya’yı katettikten sonra, Vietnam topraklarına girecek, oradan da Vietnam’ın  güney ucundan denize dökülecek. Yorgun Mekong’un daha akacak çok yolu var.

Akşama doğru Nehir boyunca yükselen kayaların içinde yer alan mağaranın içinde bir wat gördük, Wat’ın içinde sayısını söyleyemeyeceğim kadar çok altın kaplama budhalar pırıl pırıl parlıyordu, Mekong Nehri’nin kahverengi akan sularına inat.  Bizim teknemiz durmadı Pak Ou mağarasında. Özel kiralanmış olan tekneler duruyordu mağaranın içindeki tapınağı ziyaret etmek için. Ayrıca da karadan da turlar geliyordu belli ki.  Bir anda o bakir Mekong kıyılarının artık sona ermeye başladığını anladık.Pak Ou tapınağının içine dizilmiş 4000 tane minik budha heykelleri var. Özellikle Laos’un yeni yılında, Nisan ayında çok kalabalık olurmuş bu tapınak. Kaç bin yıl öncesine dayanırmış tarihi. Thailand’da ,Çin Mahallesi’nde dolaşırken, çin yeni yılına rastlamıştık, Laos’da niye ki yeni yıl Nisan da kutlanıyordu acaba?  Çin yeni yılı ay takvimine göre kutlanırken, Hindistan ve Güney Asya ülkelerinin yeni yılı güneş takvimine göre kutlanıyor. Hindu yeni yılı pek bir karışık. Bölgeye göre, inanca göre, ay takvimine göre, güneş takvimine göre…her şeye göre ayrı ayrı kutlanıyor yeni yıl Hindistan’da. Standardizasyonun asla uygulanamayacağı ülke , Hindistan olsa gerek. Her şey olabilir de olmayabilir de. Uzakdoğu’nun inancı, hinduizmden, Hindistan’dan çıkmış, her toprak kendine göre kabul etmiş, budizme evrilmiş Güney Asya ülkelerinde, kendilerine göre standardize etmişler, mesela yeni yıllarını her Asya ülkesi belirli tarihte kutluyor ama Hindistan her şeye göre kutluyor yeni yılı.

Sonunda upuzun teknemiz Luang Prabang’a  ulaştı, suda geçen seyahatimiz artık bitiyor, gerisi Laos topraklarında karadan devam edecek.

Gürültücü arkadaşlarımızla 3 gündür süren muhabbetimiz biterken herkes birbiriyle vedalaştı ve otellerine doğru yola çıktı. İskelede bekleyen kamyonet dolmuşlara doluştuk, ayrıldık dedik ama yine ayrılamadık . Daha önceden internetle karnını doyurduğumuz GPS programımız, ‘booking.com’ dan ayırdığımız ‘Sabaidee Hotel’ in yerini bize gösterince, sırt çantalarımızla atlayıverdik kamyonet dolmuştan Luang Prabang topraklarına…

Güncellenme Tarihi
  • 03 Mart 2024, 00:25
Yazının Adı
Mekong Nehri’nde Üç Gün/‘Slow Boat’ Seyri -2-