Ramazan’ı zayıflama ayına, konaklamayı semirme bayramına evirdiğimiz bu yaz sıcağında, kuş üzümü eksik olmayan bir otelin hayali ile geçen kış aylardan sonra,
uçağımız tekerlerini piste koyduğu anda, bizim aile günlerdir süren diyet rejiminden kurtulmanın mutluluğu ile kaptanı alkışlamaya başlamıştı.
Besiye çekileceğimiz için oldukça mutluyduk, hayallerimizi süsleyen uzun masalara az bir zaman kalmıştı.
Aylar öncesinden başlayan kaç gram verdim günleri bitip, kilo alma günleri gelip çatmıştı.
Havalimanından çıktığımız anda buram buram yoğun nem ve sıcaklık bizleri karşılarken kendimizi süratlice otobüse attık.
Hepimizde lezzetlerin keşfi öncesinde heyecandan ağzımız kulaklarımızla birleşmiş, mutluluktan sabırsızlıkla koltuklarımızda yerimizi aldık.
Araç otele doğru hareket eder iken mikrofondan reklamlar duyulmaya başlamıştı.
Sağ tarafta derici, kuyumcu, halıcı, outlet, sol tarafta lokumcu, spotçu vs vs ...
Hanım atladı, bak bak ucuzmuş kaçırmayalım, sanırsın tatile değil de pazara alışverişe çıktık.
Soğukluk ikram edelim diyerek turistik pazarlara sokulduk. Meğerse kelle başına üzerimizden para almaktalarmış. Modern köle pazarı, ucuz avına çıkalım der iken avlandık.
Birkaç dükkân ziyareti sonrasında otobüsün otele yanaşmasıyla izzeti ikram kapıları açıldı.
Kırmızı halıdan döner kapıya sonrasında ortadaki camlı oval masanın üzerinde duran elma sepeti, şerbet, kokteyl, lokum, likör, soğuk havlu vs bizleri karşıladı.
Güzel bir yere gelmiştik.
Şaşkınlık içerisinde kalakaldık.
Folklor kıyafeti giymiş cicili bicili gençler bir ellerinde lokum diğerinde kokteyl bardağı,
"velkam velkam , herzlik vilkommen" diye seslendiler.
Utandık, anlamadık, su sorduk. Küpleri gösterdiler, lakin önlerinde;
Tarçın, Limon, Maydanoz yazılı Sanırsın turşu kurmuşlar, evlat su su diye çekinerek tekrarladım.
Oradan geçmekte olan bir Türk bizi duydu, bekle amca bir koşu bardan alayım dedi. Şükür dedim bizim dili bilenler var.
Hoş bir ortamdı, bir elimde kat kat renkli sıvıların olduğu bardak diğer elimde lokumları tıkıştırıyordum.
Son lokum serüvenimde beyaz entariler içeresinde idim, beyaz önlüklü bir amcanın elinde usturası ben önde koşuyordum.
Gel evladım gel lokum vereceğim acımayacak diyordu...
Soğuk terler dökerek usulca resepsiyona yanaştık.
Lokma Lokum tatili başlamıştı.
Mete Önder