Email
Twitter
WhatsApp
İnstagram

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

İLETİŞİM

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF!

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

Kim Kime Yardım Ediyor?

Kim Kime Yardım Ediyor?

 

Örseleyici olay, beklenmedik bir şekilde bir anda yaşanan, bireyin kontrol edemeyeceği düzeyde gerçekleşen ve sahip olduğu baş etme yöntemlerini iflas ettiren bir durumdur denilebilir.

Örselenme bireyin kontrol bende düşüncesi sonucu yaşadığı özerklik duygusunu, hem etkileyen hem de etkilenen olarak sosyal bir varlık olmasını sağlayan yetkinlik duygusunu ve aidiyet duygusu ile oluşturduğu bağlarının kopmasına yol açmaktadır.

Bir olayın ya da deneyimin örselenme olabilmesi için; bireyin bu olayı doğrudan yaşaması, olayı yaşayan kişiyi görmesi, yakınlarından birinin başına bu olayın geldiğini duyması ve olay sonrasında oluşun kalıntılar ile yüz yüze kalmış olması gerekir.

Deprem bir kişinin bütün bu hususları yaşamasına neden olabilmektedir. Kendisi depremi yaşamıştır, yaşayanları görmüştür, yakınlarının başına gelenleri duymuştur ve olay sonrası kalıntılar örselenmeye yol açan olayın yeniden yaşanmasına neden olabilecek şekilde beyinde yeni sinir ağlarına, zihinde hikâyelere vesile olmuş, bedende ise izler bırakmıştır. Her bir bireyin bu durumlara vereceği tepki, gelişimsel deneyimler, baş etme esnekliği, zihinsel becerileri ve sosyal destek sistemine göre farklılaşabilmektedir. Bu bağlamda travma, nesnel bir olaya öznel tepki verme durumudur. Nesnel olay ile öznel baş etme yöntemleri arasındaki tutarsızlıktır.

Travmatik olaylar genel olarak, insan yapı ve doğal afetler sonucu olarak ikiye ayrılır. Deprem oluş süreci açısından ki biz bu oluş sürecinin depremin tam olarak ne zaman olacağını bilecek kadar farkında değiliz. Bu bağlamda deprem doğal bir olayın oluşturduğu bir örselenme durumudur. İnsanlar doğal olarak oluşan olaylara ilişkin düşüncelerini, özellikle duygularını daha rahat hem dışa vurabilmekte hem de ifade edebilmektedir ve bu onların yaşanan olayı anlamlandırma çabalarını da kolaylaştırabilmektedir. Duygularını ifade edebilme ve anlamlandırma çabaları bireyin çok kısa sürede psikolojik olarak toparlanmasına neden olabilmektedir. Doğal olmayan yani insan yapı olan ve örselenmeye yol açan olaydan sonra insanlarda iki temel duygu süreci daha kronik ve birçok başka davranış bozukluklarının eşlik edebileceği tabloya dönüştürmektedir. Bu duygulardan biri utanç, diğeri ise kendini suçlamadır.

Depremin olduğu andan başlayarak her türlü iletişim aracı yazılı ve görsel olanlar dahil el birliği ile doğal olan depremin oluş nedenini insan yapımı bir travmaya dönüştürdük. Bu açıklama,  süreçte sorumlu olanları aklamaya ilişkin asla değildir. Kusuru olan, eksikliği olan, vicdansızlığı olan herkes bunun bedelini yasların ön gördüğü çerçevede ödemesi gerekir. Deprem yaşayan kardeşlerimize akut yardımları yaptık, yiyecek, içecek, giyecek, barınma vb. Örseleyici bu olayı dört boyutuyla yaşayan canlarımızın yaşadıklarını anlamlandırmaları için hemen bir suçlu, kurban, kötü, vicdansız vb. aramak yerine bu insanların duygularına, bu duyguların dönüştüğü haykırmalara, öfkelere, bağırmalara, çığlıklara biraz daha izin vererek üşüyen ruhları ısıtmak; aç olana yemek, susayana su, üşüyene battaniye vermek kadar değerledir.   

Böylesi zor zamanlarda var olan durumu zorlaştıran faktörler de mevcuttur. Son yaşadığımız deprem bağlamında, depremin çok geniş bir alanı etkilemiş olması, tahribatın büyük olması, acil yardıma ihtiyaç duyan insanların fazla olması, toplumsal refleksle yardım etmeye çalışan kurum, kuruluş ve kişilerin fazla olması vb. Böylesi bir durumda insanın aklına tek bir kavram gelir o da “organizasyondur”. Bu organize olma durumu devletin var olma durumudur. Akut yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması, kimin ne zaman nasıl bir yardıma ihtiyacı var ve bu yardımın aksamadan verilmesi ancak bu organize olma ile mümkün olabilir.

Şimdi kronik yardımların da aynı şekilde ihtiyaç sahiplerine yerinde, zamanında ve doğru şekilde ulaştırılması gerekir. Örneğin bir bireye yardım vermeden önce bu bireyin bu olayı nasıl yaşadığı, nasıl anlamlandırdığı, hangi kavramlarla bir hikâyeye dönüştürdüğü vb. durumların gözlenmesi gerekir.  Bir başka deyişle ve örnekle açıklamak istersek depremi yaşayan her bir bireyin sırtı kaşınmıyordur. Kaşınıyor ve kaşınmasını istiyor ise kaşımadan önce neresi kaşınıyor diye sormalıyız. Sadece merhametle bizim almasını uygun gördüğümüz ve verebileceğimiz yardımı değil bu güzel insanların ihtiyaç duyduğu ve istediği ihtiyaçları karşılayalım. Bu yardımları anlık değil, dengeli, düzenli ve tutarlı bir şekilde verelim, birbirimizden haberdar olarak verelim yani organize olalım. İşte o zaman bu insanlar değil biz de gerçekten “devlet” denilen şeyi iliklerimize kadar yaşarız ki devlet, birlikte belirli bir amaca yönelik organize olabilmektir.  Kurtuluş savaşını başlatan, sürdüren ve zaferle sonlandıran da bu birlikte organize olabilmeyi genlerinde taşıyan yüce Türk milletinin karakteridir. Yani biz her daim devlettik ve sonsuza kadar da öyle kalacağız inşallah.

Deprem bölgesinde olan kardeşlerimiz, yaşadıklarınızı ve hissettikleriniz biz ancak elimizden geldiği kadarıyla tahmin edebiliriz.

Ne yaşadığınız, nasıl yaşadığınızı, ne düşündüğünüzü ve hissettiğinizi en iyi siz bilirsiniz.

Ne olur anlatın ve söyleyin ki sizin ruhunuza nefes aldırma fırsatını bize verin.

Ne olur hissettiklerinizden korkmayın ve asla utanmayın çünkü korkması ve utanması gereken siz değilsiniz.

Hissettiğiniz ve istediğiniz yardımı bildiğimiz halde size yardım edemeyecek olan bizler korkalım.  

Hissettiğiniz ve istediğiniz yardımı bildiğimiz halde yardım etmeyen bizler utanalım.

Yardım eden mi yardım ediyor yoksa yardım alan mı yardım ediyor?

Kim kime yardım ediyor?

Bu bağlamda insana yardım insanın kendisine yardım etme fırsatıdır.

Güncellenme Tarihi
  • 05 Mart 2023,
Yazının Adı
Kim Kime Yardım Ediyor?