Email
Twitter
WhatsApp
İnstagram

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

İLETİŞİM

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF!

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

KENDİNE SIĞAMAYAN DÜNYAYA SIĞMAZ

KENDİNE SIĞAMAYAN DÜNYAYA SIĞMAZ

İnsanın kendisi ile konuşması aslında insanın beyni ile konuşmasıdır denilebilir. İnsan kendi kendi ile konuşmaya başladığında, anılar, bitirilmemiş işler ve beyin dinlemeye başlar. Anılar bilinçlenmeye, bitirilmemiş işler can yakmaya ve beyin hikâye yazmaya başlar. İnsan zaman zaman kendisi ile konuşarak; düşüncelerini, duygularını, davranışlarını, seçimlerini ve deneyimlerini gözden geçirmeye ihtiyaç duyar. Bu süreçte önemli olan insanın kendi kendisi ile konuşma durumunda kullandığı dil, konuşma sıklığı ve konuşma süresidir. Konuşulan dil olumsuz, konuşma sıklığı çok ve konuşma süresi uzun olur ise insan kendi kendini yoruyor denilebilir. Kendini; olumsuz, sürekli ve uzun süre uyaran ve bu bağlamda oluşan hikâyeye inanan insanların yaşayabileceği ve tanı alabileceği bazı durumlar aşağıda verilmiştir. Aşağıda örnekleri verilen bozuklukların tanı alabilmesi için kişinin; öğrenci ise okul performansının aşırı düşmesi, çalışıyor ise tükenmişlik duygusu ile üretkenliğinin yok olması ve sosyal olarak içe kapanacak düzeyde olması gerekir. Bir başka söylemle kişinin kendi kendine söyleyerek oluşturduğu bu hikâyenin onun eğitsel, sosyal mesleki işlevselliğini bozması gerekir.  

Evden çıkarsam, insanlar arasına katılırsam, bir şey yapar ya da söylersem insanlar beni görürler. Beni insanlar mutlaka fark ederler, beni görür ve bana bakarlar. Beni fark eden, gören ve bakan insanlar beni olumsuz bir şeklide değerlendirirler. Onların bu değerlendirmesi sonucu benim ellerim titrer, nefesim daralır, göğsüm sıkışır ve yüzüm kızarır. En iyi çözüm insanlarla karşılaşmamak, karşılaşsan dahi bir şey söylemeden ve yapmadan bir an önce oradan kaçmaktır. Kaçmak işe yaramaz ise yapılacak en iyi şey bu ve benzer durumların olmasını önlemek için “kaçınmaktır”. Yaşamamak için dua ettiği durumlarla Karşılaşmamak için evden çıkmamak ve karşılaşıldığında ise hiç etkileşime girmemek bunun içinde en iyi çözüm içe kapanmaktır. İçine kapanan bireyin yaşayacağı sorun içi içine sığmamaktır. İçine sığmayan kişinin yaşayacağı sorun ise hiçbir yere sığmamaktır. Hoş geldin toplumsal kaygı bozukluğu. 

İnsan elinde olanın değil elinde olmasını istediği şeye odaklı yaşıyor. İnsan, kontrol edebileceği durumlar yerine kontrol etmesi mümkün olmayan durumlara odaklı hayatı yaşıyor. İnsan bulunduğu yerin farkındalığından uzak bulunmak istediği yere ulaşmış beklentilerini oluşturuyor. İnsan olduğu kişi gibi değil olması istenen kişi gibi hayatı yaşıyor. İnsan, isteklerini ihtiyaç gibi, sorumluluklarını yük olarak yaşıyor. İnandığını söylüyor, inancının onay vermeyeceği birçok şeyi inancına sığınarak yapmayı kendine hak görüyor. Canının çektiğini yiyemiyor, yerse sağlığı elinden gidecek biliyor fakat yine de gözünü doyuramıyor. Ölüm var biliyor fakat hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyor. İnsanın kendi ile çelişmesine yol açan bu durumların tek nedeni ya da nihai sonucu insanın kendinden uzaklaşmasıdır. Kendinden uzaklaşan bireyin kendisi ile konuşması; hiçbir şey yolunda gitmiyor. Her şey anlamsız ve ilgi çeken hiçbir şey yok. En iyisi evde oturmak, dışarı çıkmamak, insanlarla görüşmemektir. En iyi çözüm uyumaktır. Kimse beni anlamıyor ve kimse bana değer vermiyor. Geleceğim de bu gün gibi olacak ve hiçbir şey değişmeyecek. Ne yaparsam yapayım hiçbir şeyi değiştiremeyeceğim. Kontrolün artık benim elimde olmadığını biliyorum. Hoş geldin depresyon.

Göğsüm sıkıştı nefessiz kalacağım. Kalbim hızlı atmaya başladı kalp krizi geçireceğim. Kontrolümü kaybedip bayılıp yere yığılıp rezil olacağım. Bu ataklar her an gelebilir ve benim bunların gelmesini engelleyecek gücüm yok. Atakların gelmesini engelleyemediğim gibi geldiğinde onlarla baş edecek becerim yok. Bu atakların olumsuz bir şekilde sonuçlanmasını engellemek için mutlaka önlem almalıyım. Ataklarım davetsiz bir misafir gibi istediğinde evime geliyor ve ancak kendi istediğinde evimden gidiyor. Onu istemediğim halde, sevmediğim halde bir daha gelmesin diye çok dua ettiğim halde kapıyı ona açıyorum ve onu ağırlıyorum. Hoş geldin panik bozukluk.

Eğer önlem almaz isem benim ya da sevdiklerimin başına bir şey gelebilir. Aldığım önlem sayesinde başıma gelebilecek olumsuzlukları önlüyorum. Bir tehlike var ve benim mutlaka bir önlem almam gerekir. Bir yere dokunduğumda elime bulaşan kirler sağlığımı geri dönülmez bir şekilde etkiler. Bunu önlemenin tek yolu ellerini mutlaka çok güzel yıkamaktır. İçinde sayı saymayı durdurur isem sevdiklerimin başına mutlaka bir şey gelecek. Zihnime bu ve benzer düşüncelerin gelmesini istemiyorum. İstemeden zihnime gelen stres kaynaklı düşüncelere cevap vermeliyim. Zihnimle girdiğim bu ip çekme yarışını kazanmalıyım yoksa her şeyin kontrolünü kaybederim.  Hoş geldin Obsesif Kompulsif davranış bozukluğu.

Zayıf ve ince görünmek zorundayım. Güzel olmak için mutlaka zayıf olmam gerekir. Herkes bana çok zayıfladın diyor fakat ben hâlâ çok kiloluyum. Kilo almaktan korkuyorum bunun için yemek yememeliyim yesem de çok az yemeliyim. Yemeği çok yersem ya egzersiz yapmalıyım ya da yediklerimi çıkarmalıyım. Her yiyeceğin ne kadar kalori içerdiğini bilmeliyim. Toplu aile yemeklerinden kaçınmalıyım çünkü beni yemek yemeye zorlarlar.  Kilomu kontrol etmek için sürekli tartılmalı ve nasıl göründüğüm için de aynaya bakmak gerekir. Kilolu olmak çirkin olmak demektir. Tek amacım var o da zayıf olmaktır ve bunun için elimden gelen her şeyi yapmam gerekir. Hoş geldin yeme bozukluğu.

Her kes beni çok seviyor. Ne işleri olursa ilk beni ararlar. Bana çok değer veriyorlar. Beni sevmeleri ve bana değer vermelerini boşa çıkarmamam gerekir. Bunu başarmanın tek yolu onların istediği gibi biri olmaktır. Her birinin istediği kişi olmayı başarmanın tek yolu duygularını bastırmaktır. Duyguları bastırmadan hissettiğim şekliyle kelimelere dökersem ya da bedensel bir şekilde dışa vurursam onları kırarım. Onların kırılması demek onların sevgisini ve bana verdikleri değeri kaybetmek yani onları kaybetmek demektir. Ben bunu göze alamam çünkü onlar beni seviyor! Son zamanlarda sırtımda, başımda, mide ve bağırsaklarımda ağırlıklı olmak üzere ağrılar oluştu. Gittiğim her doktor tahliller istedi, röntgenler ve diğer görüntülü tetkiklerin sonucunda hepsinin dediği tek şey sende bir şey yok. Fakat ben bütün bu belirtileri canım yanacak kadar hissediyorum nasıl oluyor da benim başımda, sırtımda, midemde ve bağırsaklarımda bir şey yok deniyor anlamıyorum. Dilin söylemediklerini beden söylüyor olabilir mi? Hoş geldin Bedensel Belirti Bozukluğu eski ismi ile Somatizasyon Bozukluğu.

Her an bir şey olacakmış gibi endişemin kontrolden çıktığını düşünüyorum. Herkesin nasıl bu kadar sakin kalabildiğine şaşıyorum ve çoğu zamanda özeniyorum. Olabildiğince dikkatli, planlı ve her şeyi ön görerek yaşamak zorundayım. Hiçbir belirsizliğe yer bırakmamalıyım. Yutkunmakta zorlanıyorum. Odaklaşmada ve odağı sürdürmede zorlanıyorum. Huzursuzluk içinde olmak ne kadar zor olsa da huzursuzluk dikkatli olmamı sağlıyor. Sürekli tetikte olmam gerekir ki sanırım bu düşünce uykuyu başlatmamı, sürdürmemi ve sonlandırma döngüsünü olumsuz etkiliyor ki bu yüzden yani sanki her an savaşa hazır olma ve uykusuzluk beni çok yorgun düşürüyor. Hayatı cam kırıkları üzerinde yürüyor gibi dikkatli ve özenli yaşamak durumundayım. Hoş geldin Yaygın Kaygı Bozukluğu.

Belki birçok yerde birçok kişiden duyulan fakat davranışa ve bir strateji referansı olarak kullanılmayan sözü tekrarlamanın zamanı geldi sanırım “insanın kontrol edebileceği ancak ve ancak kendisidir”. Kendini kontrol etmekten uzaklaşan insanın kontrol duygusunu yaşayabilmesi için dünyayı kontrol etmesi gerekir. Kendini kontrol eden dünyayı kontrol eder ve kendini yöneten herkesi yönetir.

Güncellenme Tarihi
  • 12 Ocak 2025, 00:48
Yazının Adı
KENDİNE SIĞAMAYAN DÜNYAYA SIĞMAZ