Email
Twitter
WhatsApp
İnstagram

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

İLETİŞİM

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF!

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

Kendi Çöplüğünde Ötenler

Kendi Çöplüğünde Ötenler

Eskiden çöplüklerimiz evlerimizin dışında yani önündeydi. Çoğu Anadolu şehrimizde de öyleydi. Çöpçüler sadece sokakları süpürürdü. Çöp arabaları ise müzelik eşya gibi az bulunurdu. Çöp koyulacak kapları ise hak getire. Çünkü cumhuriyetin medeni vatandaşları olarak çok aydınlanmamış ve şehirlerde yaşasak da hep köylü kalmıştık. Tuvaletlerimiz dışarıda olduğu gibi çöplüklerimizde dışarıdaydı. Çöplükleri eve aldığımız gibi neredeyse her odaya bir tuvalet yapar olduk. Pek medeni olduk pek medeni.

Çok iyi hatırlıyorum. O vakitlerde çöplüklerimize atılan atıklar bizi rahatsız etmezdi. Çünkü çöplerimiz zararlı değildi bilakis faydalıydı. Örneğin sobalardan çıkan küller evin hemen önünde yakın bir yere dökülürdü. Kış mevsimi boyunca dökülen bu küller mevsim bir taraftan soğuktan buz tutanların yollarına serpilmiş buz gibi olur diğer taraftan içinde dışımızdaki canlılar için gıda barındıran küçük bir kümülüs oluşturacak bir seviyeye gelirdi. İçine dahil edilen bu gıda artıklarıyla güneşli havalarda tavuk ve hindi ailelerinin en uğrak mekânı oluşurdu.

Gıda atıkları dediğimde sakın bugünküler aklınıza gelmesin. Yaşam sade olduğu gibi gıdalanma da az çeşitli ama doğaldı. Her şey el emeği göz nuruydu ve evdendi. Mesela et varsa evdendi. İster kırmızı ister beyaz fark etmez. Kasaplar dahi bu evlerden gelecek ölmek üzere olan hayvanları ölmüş eşek fiyatına alacak bir aç gözlülükle bekleyen kişilerdi. O evlerde etlerin kemikleri dahi yenilirdi. Yenilemeyenler ise insana dair üzerindeki her türlü gıdalar alındıktan sonra dışarıdaki çöplüğe eski tabirle küllüğe atılırdı. Orada onların toprağa karışma imkânı yoktu. Çünkü köpekler evin dışında ve küllüğün başında bunları beklerken evin veya köyün koruyucusu olmanın ödülü olarak onları bir iştahla yerlerdi. Ardında sadık bir emir eri gibi evin dışında dört dönerek evin içini korurlardı.

Küllüğe dört mevsim en çok patates ve soğan kabuğu atılırdı. Bu meşhur kümülüslerin içindeki en kıymetli gıdalar bunlardı. Özellikle kışın atılan kabuklar ardından üzerlerine gelen soba ve tandır külleri kümülüsleri katman katman şekillendirirdi. Bir nevi soğanın katmanları gibi. İlk baharın beyaz perdelerinin ortasından görünen siyahlıkların en özel görüntülerinden birini evlerin önündeki koni şeklinde beliren kümülüs küllükleri oluştururdu.

Bahar gelince evlerin önündeki kar perdeleri kalkmaya başlayınca tavuk ve hindigiller ailesi heyecanla oradaki yeşeren yeşilliklerin altındaki kümülüsün içindeki hazineyi eşelemeyi bekleyen bir özgürlüğe kaçışı hayal ederlerdi bilmem kaç gözle.

Kış mevsiminden ilk bahara geçiş tam bir hürriyet değildi kanatlıgiller ailesi için. Çünkü çok yağmur yağar ve toprağın çamur hali ile küllüğün çamura yakın hali onların özgürlüğünü engellerdi. Sürekli içeriye kaçarlardı. Bilhassa kümeslerdeki tarlara çıkar ve punklardaki yumurtlama yerlerine konuşlanarak sesleriyle o tadına doyum olmaz çil çil yumurtalarını bize hediye ederlerdi. Koşardık seslerin geldiği yere. Hele yedikleriyle palazlanmış ve erken öten erkeklerinin başları kesilip tandırda pişirilen ekmekle elle yenilen o güzelim etleriyle yapılan bulgur pilavının tadı şuur altımıza yerleşen en tarihsel lezzet olarak hayatımızda yerini alırdı. Tavuk etiyle pişmiş pirinç pilavı ise bizim sadece seyrettiğimiz şeydi. O, eve gelen ağır misafirlerimize ikram edilen en ulaşılmaz yemeğimizdi. Kabaran, kabardığı zaman saldıran huysuz hindilerin tadına doyulamayacak etleri ise bayramlardaki özel yemeklerin bilhassa heliselerin en kıymetli katığıydı.

Bahardan yaza geçince her taraf gibi küllüklerimiz de belli bir olgunluğa ererdi. Her evin önündeki bu kümülüslerin temel sakinleri kanatlıgiller ailesinin önde geleni horozlar bu çöplüklerde durmadan öter, ailesini buraya davet ederdi. Hindiler burada kabarır ve burada gıdalanırlardı. Artık küllük kümülüsünün bütün bağrı eşelenir, içindeki hazineler ortaya çıkarılırdı.

Bu çöplüklerin kralları horozlardı. Sesini duyan tavuklar hemen başına üşüşürlerdi. O da göğsünü öne çıkarır sonra gagasını küllüğün içine daldırdı. Yaşamaları için ona koşan ailesiyle eşelemeye başlarlar kümülüsü ve eş zamanlı gıdalanırlardı. Tepenin bir altında hindiler dolaşır en altında da köpekler uyur gibi yapar ve o an küllüğe dökülecek taze çöplere hemen saldırırlardı.

Eskiden evlerin arasında sınır olmadığı için -bilhassa köylerde- küllük kümülüsleri de umuma açıktı. Çitten duvarlar çekilmiş olsa da bugünkü gibi site hapishanesine dönüştürülecek türden değildi şehirlerimiz de. Hal böyle olunca kanatlıgiller ailesinden bilhassa tavuklar peşlerindeki yavrularıyla başka küllüklere çekinmeden giderlerdi. Kimse onlara gelmeyin demezdi. Ancak ardından onları takip eden bir horoz varsa es kaza işte o zaman kıyamet kopardı. Çünkü o kümülüs denen çöplükten sorumlu horoz asla iktidar alanını paylaşmazdı. Başlardı kavgaya hem de kanlar içinde kalacak bir şiddete varan boyutuyla. Tavuklar gıdalanırken horozlar kavga eder ve çöplüğünün hakimiyetini asla bırakmak istemezdi. Horozluğunun belirtisi olan ibibiğini ve bütün iktidar belirtilerini kaybetme pahasına dahi olsa. Çarnaçar saldırgan ve ailesini götürmeye gelen horoz o çöplükten kaçmaya başlardı. Biraz uzağında kanlar içinde ama sesi kısılmamış bir şekilde ailesini çağırırdı. Onlar da baba horozu dinleyerek hemen çağrılan yere koşarlardı. Yaralar içindeki horoz ailesini aldıktan sonra önce kendi kümülüs küllüğünün yine en tepesine çıkardı. Kanlar içinde de olsa avazı çıktığı kadar üüre üüü üüree üüüü diyerek bir zafer kazandığını ilan ederdi.

Bir taraftan her horoz kendi çöplüğünde öter diyerek gururlu bir edayla sesini yükseltmeye çalışırken diğer taraftan da neticede burası bir çöplük ve bir çöplük için bu kadar kan dökmeye ihtiyaç var mıydı diyecek gibi olurdu. Halbuki benim çöplüğüme gelsinler buradakiler benimkilere de onlarınkilerine de yeter demişti üzgün bir şekilde. Yeniden bir üüre üüü çekerek kur yaptı ama ne iştahı ne de şehveti kalmıştı. Başına toplanan eşleri ve torunlarına biraz dinleneyim der gibi yaptı.  Tam gözlerini kapayacaktı ki başka bir komşusunun kendisine geçmiş olsuna gelen hanımlarını gördü. Çok gururlandı. Ve iktidarı için verdiği mücadelenin asaletini takdir etmelerine çok sevindi. Başındaki kanlar ona öfke veren bir kırmızılık değil asalet bahşeden bir zafer nişaneleri gibi göründü. Bu asaletin tam haklı gururunu yaşayacakken birden karşı komşusunun da horozunun ailesinin peşinden geldiğini görmesin mi bizim çil horoz. Yaralı ama zafer kazanmış bir muktedir gibi hemen düştüğü yerden kalktı. Sakın sınırlarımın içine girme bu çöplük benim dercesine bir öfkeli üüüüre üüüüü çekti. Birazdan başlayacak çöplük hakimiyeti kavgasının daha şiddetli olacağa benzeyen bu höykürüş etrafı da endişelendirdi. Ve bir kavga da kendi çöplüğünde başladı. Hem de daha kırasıya ve öldüresiye bir dövüştü bu. Ve nihayet çöplüğe hakim olma kavgası ev sahibinin araya girmesiyle hatta sürekli bu çöplüklerde kavga eden horozun kellesini almasıyla nihayete erdi.

Tarih bir kez daha tekerrür etti. Sadece erken öten horozun değil her çöplüğü kana bulayan horozun da başı alınmıştı.

Her çöplük her kanatlıgiller ailesine yetecekken nedir bu kavga ve nedir bu kana doymama hırsı akıl erdiremedim gitti.

Güncellenme Tarihi
  • 14 Nisan 2024, 00:03
Yazının Adı
Kendi Çöplüğünde Ötenler