Email
Twitter
WhatsApp
İnstagram

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

İLETİŞİM

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF!

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

İşyerimize Gelen İnsanlar Bizim İçin Ne İfade Eder!

İşyerimize Gelen İnsanlar Bizim İçin Ne İfade Eder!

Hoş geldin gönül bahçeme, bahar yüzlüm hoş geldin.

Hoş geldin ilimize şiir oldun dilimize.

Yapılan işin mahiyetine bağlı olarak işyerimize her gün pek çok insan gelmektedir. İnsanlarla, kurumlarla derin ve sağlam ilişkiler kurmanın, üretken iş birliği geliştirmenin temelleri birçok çek bu geliş ve gidişlerdeki görüşmelerle atılmaktadır. 

Ziyaretçilerimiz; çalışanlar, tedarikçiler, müşteriler, tedarikçiler, hizmet sağlayıcılar, iş başvurusunda bulunanlar, stajyerler gibi farklı kimlikler taşımaktadır. Ancak biz tamamına tek bir kimlik ile “insan” gözüyle bakmak, “misafir” yaklaşımıyla yaklaşmak istediğimizde olayın rengi değişmektedir.

Her bir kimlik bizden özel bir ilgi ve yaklaşım beklese de hepsinin bizden beklediği aslında tek bir kimliğin beklediği şeylerdir.

Ev sahipliğimizi iyi yapmak her şeyden önce değerlerimiz ve karakterimizle alakalıdır. Kapta ne varsa o dışarı sızar diyor Hz. Mevlana. Her birimiz kendi karakterimizin gereğini yansıtıyoruz; hal, hareket ve tavırlarımızla.

Gelin birlikte, görüşmeleri daha iyileştirme açısından sağlıklı görüşme gerekliliklerinden genel olanlarına fazlaca girmeden sadece insan ve sevgi odaklı bir bakış açısı nasıl getirebileceğimizi irdeleyelim. 

Ne güzel söylemiş İsmet Özel “Yolumuz birbirimizi anlamaktan geçmiyorsa, hiçbir yere varamayacağız demektir.”

Her bir misafirimiz, her bir görüşme kendi içinde başarıya ve mutluluğa taşıyacak merdivenler taşır. İnsanların ve görüşmenin bizler için hangi görünmez fırsatlar taşıdığını bilemeyiz. Daha iyimizi oluşturma, bugünümüzü dünden büyük kılma hedeflerimize ulaş(tır)mak için herkesten alacağımız o kadar çok dersler var ki. Her birimiz şu anki halimize gelene kadar hep farklı deneyimler, yaşanmışlıklar ve zenginlikler yüklendik.  Dolayısıyla her bir görüşmeyi ve görüşmeciyi önemsemek bize düşen bir sorumluluktur.

Her gelen bizim için bir misafirimizdir, topraklarımıza, cumhuriyetimize sığınmış, emanetçimizdir. Bereketleriyle gelirler, bize bırakıp giderler.

Öz itibariyle, sevgi ile anne rahmine düşmüş bir damla su olmanın ötesinde hiç birimizin birbirimizden bir üstünlüğümüz yok aslında.

Eckhart Tolle “en önemli zaman şimdiki zamandır. En önemli kişi karşınızdaki kişidir. En önemli eylem daima sevgidir” sözüyle birlikte olduğumuz kişinin önemini ne güzel anlatmış değil mi?

Rollerimizi, konumlarımız, renklerimiz, cinsiyetlerimiz, sahip olduklarımız farklı olabilir. Bunları bir üstünlük, ego, baskı aracı değil işleri kolaylaştıran bir unsur olarak görebilirsek dostlarımız, sevenlerimiz ve başarımız her zaman artacaktır. Sağlıklı iletişim ve ilişki için yanımızdakini kendimizden daha yukarıda görürsek bilgi, sevgi aynen su gibi bize akacaktır. Kendimizi yukarıda gördüğümüzde dengeli bir akış oluşmayacak, hiçbir zaman bir arada bulunma sürecini nitelikli hale getiremeyeceğiz.

Güvenliğinden, sekretaryasından başlayan samimi ve sıcak karşılamanın, muamele etmenin etkisi uzun dönem sürer. İçine bir tutam sevgimizi ilave ederek gönülden yapacağımız “hoş geldiniz, safalar getirdiniz, birlikte olmaktan mutluyum” lu karşılama başarılı görüşmeler için önemli bir anahtardır, başlangıçtır.  

Konuğa en güzel ikram, güler yüz ve samimiyettir.

Samimi ve sıcak bir karşılama çektiği sıkıntılarını hafifletecek ve sizinle görüşmesine odaklanmasını sağlayacaktır. İçine bir tutam sevginin ilave edildiği sıcak çayımız; hareketlendiren rengiyle, insanın içini ısıtan sıcaklığıyla, zarif ince belli bardağıyla görüşmenin ilk anındaki buzları kırmaya iyi bir araçtır. Sevgiyle ikram edilmiş bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.

Samimi, gönülden, sıcak bir karşılama ve muameleden etkilenmeyecek sadece belki taşlar, ölülerdir. Can taşıyan her bir canlı, sudan yaratılmış her insan sergilenen samimiyet ve hoş muamele karşısında etkilenecek ve daha iyi olmanın, tavır sergilemenin, yanlış yapmamanın çabası içine girecektir. İnsanın doğasında ihsana, samimiyeti, iyiliğe karşı bir minnet duyma, karşılık verme duygusu her zaman yaşar.

Mutlu edelim ki, mutlu olalım. Değer verelim, değer görelim.

İşyerimizde hangi kimlikle bulunursa bulunsun tüm insan unsurlarının umudunu yeşertmek, yaşam enerjisini çoğaltmak ev sahibi konumunda insanların, yöneticilerin asli görevidir. Umudun yeşerdiği yerde tohumlar, fideye, fideler ağaca, ağaçlar meyveye durur.

“Nasıl muamele ederseniz, öyle muamele olunursunuz”, “ne ekersen onu biçersin” ifadeleri de bizi her zaman yapabileceğimizin en iyisi ile muamele etmenin erdemini, gereğini anlatmaktadır.

Görüşmeler, çalışmalar uygun iklimde geçer, arada duvarlar yoktur, hava kirli, puslu değildir. Net ortamda söylemler yanımızdakinin tam gönlüne ulaşır. Aksi halde sadece kulakta kalır ve sonuç üretilemez. 

Nitelikli zaman planlayarak, geçirerek her gelen insanın gelişi ile gidişi arasında bir fark üretmek, enerji seviyesinin yükselmesine katkı sunmak temel amacımız olmalıdır .

Anadolu insanın evine, işyerine gelmiş insana bakışı irfan, hikmet ve sevgi doludur. Bu bakış açısını bizler modern iş yerlerimize, evlerimize niye taşımayalım ki?

Odağımızı, enerjimizi o an’a, misafirimize tahsis etmek durumundayız. Ofisimize gelmiş bir insanın yanında telefonla arayan insana öncelik vererek uzun uzadıya telefonla konuşmanın anlamsız olduğunu düşünüyorum.

İnsanları genelde biri geldiğinde, biri gittiğinde sevindirir diye ikiye ayırırlar. Geldiğinde sevindiren insan oksijen getirir, içinizi rahatlatır, dünyanıza yeni bir bakış açısı taşır, giderken de kocaman bir “iz” bırakır. Gittiğinde sevindiren insan ise gelirken karbondioksit getirir, enerjinizi tüketir ve “gitti de kurtulduk” dedirterek giderken sevindirir. Arkasında da iz yerine “is” bırakır.

Enerjileri, sevinçleri çoğaltarak uğurlamak ne güzeldir.

Bize düşen ev sahibi olarak yanımıza geleninin gönlüne sevinç koymak, enerjisini çoğaltmak ve yanımıza her zaman koşarak gelmesini sağlayacak samimi bir iletişim kurmak ve ilişkiyi yönetmektir.

Bir araya gelmeyi genel itibariyle “ karşı karşıya gelelim, görüşelim”  şeklinde ifade ediyoruz. Hâlbuki karşı karşıya gelmek, karşı karşıya oturmak sorgulamak, biri kazanmak, biri kaybetmek durumunda olan rekabet durumunu ifade eder, bilinçaltı böyle okur. Dolayısıyla “bir araya gelelim, görüşelim” şeklinde ifadeyi kullanmak ve oturuş konumu itibariyle de mümkünse karşı karşıya gelmemek, yuvarlak masa veya 45 derece ile oturmak görüşmenin verimini, başarısını arttıracaktır.

Bize gelen insanların her birinin en az bizim kadar sorunları var, en az bizim kadar hayattan beklentileri, hayalleri, yapacak işleri, sevenleri var. Onu anlamak, ona saygı duymak, onun yaşam enerjisine katkıda bulunmak bizi gerek kişisel gerek kurumsal olarak ön plana çıkaracak ve bu yaklaşım iş sonuçlarımızı da olumlu etkileyecektir.

Unutmayalım ki günümüzde güç, iletişim ve ikna etme yeteneğidir. Dolayısıyla iş aleminde olan insanlar olarak güzel ve gönülden konuşma becerimizi geliştirmek, ince diplomasi kurallarını öğrenmek, uygulamak, kelime haznemizi geliştirmek için okumak, fıkralar öğrenmek ve hazır cevap kabiliyetimizi geliştirmek, asansör cümlelerimizi oluşturmak büyük paydaşlarımız ile yapacağımız görüşmelerde, projelerimizde başarıyı yakalama adına büyük faydalar sağlayacaktır.

Haydi gelin, hep birlikte sevgi, samimiyet çemberini büyütelim, zorlaştırmayalım, kolay kılalım. Çevremizi oluşturan tüm bileşenleriyle, insanlar, hayvanlar ve ağaçlardan oluşan su kardeşliği ailemizle daha mutlu, daha verimli ve daha başarılı ilişkiler kuralım. Çoğalan ışığın, aydınlığın karanlığı yok ettiği gibi bizi aşağıya çeken, kardeşliği, güveni sabote eden nefreti, düşmanlığı, egoyu sosyal yaşamımızdan, iş hayatımızdan silelim. Hoşgörü, paylaşım, dayanışma ve güven ile bezenmiş bir hayata yelken açalım.

“Su gibi duru, su gibi coşkulu ve su gibi aziz olunuz.”

 
 
 
 
 
 
 

Güncellenme Tarihi
  • 16 Nisan 2023,
Yazının Adı
İşyerimize Gelen İnsanlar Bizim İçin Ne İfade Eder!