Email
Twitter
WhatsApp
İnstagram

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

İLETİŞİM

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF!

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

İnsan Olduğumuzu Hatırlamaya Değil Unutmamaya İhtiyacımız Var

İnsan Olduğumuzu Hatırlamaya Değil Unutmamaya İhtiyacımız Var

Kahramanmaraş’ta 7,7 ve 7,6 büyüklüğünde yaşanan deprem sonrası oluşan tabloda; Rabbimin rahmetine kavuşanlar, enkaz altında kalanlar, yaralı kurtulanlar, sağ salim kurtulanlar ve yüreği yanan bir millet oluştu. Bu tablo, parçalanarak beyinde, izler bırakarak zihinde, yük olarak bedende ve kalbimizde asla bitmeyecek bir acıya yol açmıştır. Bu tablo, bireysel olduğu kadar toplumsal anlamda da bir travmaya dönüşmüştür.  

Bu depremler bir olayın travma olmasına ilişkin bütün kriterleri karşılamaktadır. Aniden olmaları, öngörülememeleri, kontrol edebileceğimizden çok daha güçlü olmaları ve baş etme yöntemlerimizin tam anlamıyla iflas etmesi.

Böyle bir travmatik deneyimden sonra toparlanabilmenin tek yolu yardımlaşmaktır. Nedir yardım, nasıl yardım? Yakınını kaybedenin yakını olmak, evi olmayanın sığınağı olmak, omuzuna bir el koyacak kimsesi olmayanın omuzuna el koyacak biri olmak, anlatınca sabırla dinleyen olmak, utanınca ona sarılacak, suçluluk hissedince elini tutmak, korkunca umudu olmak, kovsa da hep yanında olmaktır. Yardımlaşmaya sadece bu zor zamanlarda değil her zaman ihtiyacımız var, fakat şimdi her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.

Yardımlaşma sosyal yaşamda olmazsa olmaz dinamiklerin başında geliyor. Yardımlaşma ile birlikte insanlar, kendilerini yalnız, çaresiz ve umutsuz hissetmiyor. Yardımlaşma, Çaresizlik ve kimsesizlik duyguları ile baş etmenin en işlevsel yoludur. Yardımlaşma ile birlikte, yardım eden de yardım alan da içinde bulunduğu toplumun bir üyesi olarak görüyor kendini ve aidiyet duygusu gelişiyor.

Yardımlaşma aynı zamanda birbirini anlamayı ve dolayısıyla duygudaşlığı da geliştiriyor. Yardımlaşma sayesinde yardım yapacak durumda olan kişi hırslanmaktan yardımı alan durumunda olan kişi de kıskançlık ve düşmanlık duygularından kurtuluyor. Yardımlaşmanın bireye ve topluma olan bu ve benzer katkılarını psikolojik, sosyolojik ve ekonomik olarak sıralamak mümkündür.

Toplumun her bireyi bu olgunun, birlikte yaşama kültürünün oluşması ve devamı için ne kadar önemli olduğunu bilir. Önemli olan bu yardımı yerinde, zamanında ve doğru olarak vermektir. İhtiyaç duyduğu yardımı alması gereken zamandan önce ya da sonra alması yardımı alması gereken zamandaki kadar işlevsel olmayabilir. Örneğin bir insanın güzel bir söze ihtiyacı vardır. Bu sözü zamanından önce ya da sonra söylerseniz bu sözün söylenmesi gereken zaman kadar anlamı yoktur. Bir insan depresyona girdikten sonra kullanacağınız olumlu dil depresyona girmeden öncesine göre daha etkisiz olacaktır.

Yardım eden el yardım alan elden daha üstündür. En güzel insanın da ifade ettiği gibi “veren el alan elden üstündür”. Bu üstünlük sadece yardım etme ya da yardım edebilmek ile ilgili değildir. Yardım edebilmeyi doğru bir şekilde yapabilmeyle de ilgilidir. Yardım eden bunu sadece ve sadece yüce bir amaç(Allah rızası) için yapmalıdır. Bunu bir başkasının bilmesine hatta sağ elin verdiğini sol elin bilmesine gerek yoktur. Bilen bilir ki bu da yardım edene yeter. Zaten amaç bu olmazsa bilecek olan her şeyi bildiği için kaygı duymaya ya da kendimizi kandırmaya gerek yoktur. Böylece yardım alan yardım edene karşı minnettarlık, eziklik, yetersizlik, mahcubiyet vb duyguları hissetmesin. Bunu yerine kendini içinde bulunduğu toplumun bir üyesi hissetsin ve ait olma duygusu ile sorumluluklarının farkına vararak onları üstlenebilsin. Yardım alanın en önemli sorumluluğu bu bağlamda onun da yardım edebilecek bir duruma gelmesi ya da içinde bulunduğu şartlarda bir yardım edebileceği ne varsa bu yardımı ihtiyacı olanlara sunmaktır.

İşte ancak bu şekilde birlikte yaşam kültürü oluşabilir. Depremi yaşayan ve kimsesi kalmayan bir öğrencime teklif ettiğimiz bursu, “buna benden daha fazla ihtiyacı olanlar var hocam onlara verin lütfen” demesi buna en güzel örmektir ki yüce Türk Milletinin tarihi bu ve benzer yaşanmışlıklarla doludur.

Adamın biri çölde atına binmiş giderken yerde uzun zamandır aç ve susuz kaldığı belli olan kumun üzerinde uzanmış bir adam görür. Atından inerek adama su içirmeye çalıştığı esnada adam ani bir hareketle elindeki bıçağı yardım eden kişinin boğazına tutarak hem suyu hem de atını alır. Yardım eden kişi adama şunu söyler “suyumda atım da sana helal olsun fakat ne olur suyumu ve atımı bu şekilde aldığını kimseye anlatma.” Yardım eden kişinin kaygısı neydi? Çölde gerçekten yardıma ihtiyaç duyan birine sırf bu olaydan sonra kimse atından inerek ya da yaya olsa bile su vermek istemez.

Yardım ederken şunu düşünün lütfen. Acaba kim kime yardım ediyor! Yardım ederken birine aslında yardım ettiğin kişinin sana senin ona ettiğin yardımdan sana daha fazla yardım ettiğini hiç düşündün mü?  

Gelin bu zor zamanlarda yapacağımız yardımlarla, korkuyu umuda, kaygıyı güvene, güveni iş birliğine, iş birliğini paylaşmaya, paylaşmayı zenginliğe, zenginliği birlikte yaşamaya çevirelim.

İnsanı insanlıktan mahrum etmeyelim, ne olur insan olalım. Bunu başarmanın tek yolu yardımlaşmaktır.

Deprem ve benzeri felaketlerde insan olduğumuzu hatırlıyoruz, bizim insan olduğumuzu hatırlamaya değil insan olduğumuzu unutmamaya ihtiyacımız var.

Rabbim bu millete ve vatana bir daha böyle bir felaket yaşatmasın.

Güncellenme Tarihi
  • 19 Şubat 2023,
Yazının Adı
İnsan Olduğumuzu Hatırlamaya Değil Unutmamaya İhtiyacımız Var