Email
Twitter
WhatsApp
İnstagram

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

İLETİŞİM

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF!

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

İnsan ne değildir?

İnsan ne değildir?

 

Epeyce uzun zamandır yanıt aranan insan nedir sorusunun cevabı insan ne değildir sorusunun yanıtında aramak en isabetli yaklaşım olabilir.

İnsan nedir sorusuna madem asırlardır doyurucu cevap gelemedi, geldiyse de yanlı ve kısmi geldi, peki o zaman “İnsan ne değildir?” sorusuna cevap arayalım (pek çoğu gibi, Düccane Cündioğlu da buna yanıt aramış, keyifli sohbetleri var, ayrıca Hz. İnsan’ı tavsiye ederim). Arayalım dedim çünkü arayışta olmak önemli; bulan (bulduğunu sanan), sandığına inanan, inandığını radikal savunan insan arayışta olamaz o zaten bulmuştur, gelişmeye direncin en önemli sıkıntısı da budur. Kesin olmayan bilgi, zan, sanı, inanç, tahmin, vehim, kişisel kanı, kesinliği değişecek bilgi, kesinliği değişmeyecek kesin bilgi … bakalım ne zaman uyanmak için uyanış soruları soracağız?

İnsan köle değildir çünkü köle olmak insanı insan olmak kategorisinden çıkarır. Köle efendisine (bu kültür de olabilir) ya da aklının putlarına bağımlıdır. Özgür düşünemez, kendi sözünü söyleyemez, düşünce, söylem ve eylem de bağımsız değildir. Hatırlatayım, krallar da köledir. Üstüne köle altına efendilik taslayanlar (amiyane tabirle yukarıya kuyruk sallayan aşağıya parmak sallayan) kullanılmaya elverişlidir (yazılmamış olsa da bu yönetici tercihlerinin şaşmaz kaidesidir; Dunning Kruger etkisinin halk bilimindeki karşılığı hafif olan yükselir) ve döngünün sonucu her daim mağduriyettir. Kölelik-efendilik açmazı sadece insana özgü bir sorun da değil. Bilirsiniz maymunlarda da sosyo-hiyerarşik bir durum vardır. En asil soylu olan tek başına en üst daldadır. En alt dallardakiler ise sosyal sınıf açısından alt tabakadır. Alttaki üst daldakine kaçamakta olsa sürekli bakar. Ne gariptir ki soylu olan da en alttakilere sürekli bakar. Yukarısı yalnızdır, soyluluk yetmez. Alttakinin bakışlarından beslenmez ise yukarıda olmaklığın bir anlamı kalmaz. Ne alttaki ne üsteki bakışmaktan başka bir şey yapamaz. Böyledir zihni kölelik (ailede, okulda, toplumda itaate alışan ya da zorlanan büyüyünce fırsatını bulunca kendine itaat edecekleri arar) insan olmada ilerleme bundan olmaz.

İnsan çocuk da değildir çünkü çocuklar özellikle bebekler ebeveynlerinin bakımına muhtaçtır, ses çıkaramazlar (infant kelimesi sessiz insan anlamındadır ayrıca maalesef günlük uygulamada “sessiz sakin, ses çıkarmayan çocuk” anlamında kullanılan “uslu” kelimesi us’un akıl olduğu düşünüldüğünde akıllı olmakla çatışkı içindedir). Her ne kadar Platon tüysüz hayvan, konuşan hayvan, toplumsal hayvan, insandan olan insan, topraktan olan insan gibi ayrımlara  gitmiş olsa da hatta Aristo düşünen hayvan, politik hayvan olarak ele alsa da insan elbette hayvan değildir (hay kelimesi canlı, diri manasındadır o nedenle insanda dahil tüm canlılık gösterenler için genel bir kategori olarak düşünülmüş olabilir). İnsan hayvan değildir derken insanın iradesine vurgu yapılmaktadır burada iradenin akılla olan yakın ilişkisine de dikkat çekmek gerekir. Akıl bir bilye gibidir kendi başına hareket edemez o nedenle günlük ifadelerimize “akıl yürütmek, akıl çalıştırmak” gibi yerleşmeler olmuştur. Aklı yürütecek olan insandır; çünkü, akıl insanın iradesi olmaksızın tek başına bir işlevde bulunamaz. Ağır bir bilye gibidir ve onu yürütmek gerekir. 

Bu arada şu beşer işine de bir açıklık getirmekte fayda var: Beşer çamurdan yapılmış heykel demektir. Ancak sadece canlı değil diriyse, sadece duymuyor işitiyorsa, sadece bakmıyor görüyorsa, sadece konuşmuyor söyleme üslubuna dikkat ediyorsa, sadece öğrenmiyor öğrendiğini herkesin yararına hayata katıp paylaşıyorsa, sadece hevese kapılıp seçmiyor iradesine sağlam sahip çıkabiliyorsa, sadece seçip tüketmiyor enerjisiyle yokluktan varlık yaratabiliyorsa ve yanlışa sessiz kalmıyorsa işte o zaman beşer insan oluyordur demektir. Cündioğlu’nun dediği gibi: “Konuşuyorsak sözcükleri iyi anlamak, düşünüyorsak kavramları iyi bilmek, yaşıyorsak duyguları iyi tanımak zorundayız. Çünkü kelimeleri anlar, kavramları bilir, duyguları ise tanırız. O halde sözcükleri anlamadıkça dile, kavramları bilmedikçe düşünceye, duyguları tanımadıkça kendimize dair asla sağlıklı bir tasavvurun sahibi olamayız”.

İnsan rasyonel bir varlık değildir. İnandığı ve düşünmenin temeline akıl yerine safsataları ve sorgulamadan kabul ettiği inançları aldığı sürece de rasyonel olamaz zaten. İnsanlar, hiç de sanıldığı gibi "akılcı" ve sürekli olarak "akıllıca kararlar veren" canlılar değillerdir. Kararlarımız çoğu kez duygusal. Beynin "dilsiz ve bilinçsiz" kısımları tarafından yönlendiriliyor. İnsanlar çoğu zaman kendileriyle ilgili herkes için doğru olmayan gerçekleri söylemeyi reddetme ve genel geçer yanıtlar verme eğilimindedirler. Bunlara kararların ve seçimlerin doğru tahlil edilip değerlendirilememesini, dolayısıyla yanlış ifade etme ihtimalini de eklediğimizde, geleneksel yöntemlerin, objektif ve doğru sonuçlara ulaşma konusunda bazı sınırlılıklara sahip olduğunu görüyoruz. Antonio Damasio'ya göre "insanlar karar verirken beyinlerinin rasyonel kısımlarını değil duygusal kısımlarını kullanarak akıldışı kararlar verirler” (Çift ve Canan). Her şeyden önce insanın, inandırılmaya çalışıldığımız gibi, rasyonel bir varlık  olduğu görüşü çelişkilidir. En azından her zaman kâr zarar hesabı yapıp ona göre hareket etmediğimiz ortada. Çocuğuna sorduğu “Neden böyle yaptın?” sorusuna “bilmem içimden öyle geldi/canım öyle istedi” yanıtı almayan ebeveyn yoktur. Rasyonel olma ideal bir hedef olup; çoğu zaman  gelecekte gerçekleşecek değil geçmiş ya da halihazırda gerçekleşmiş davranışlarımızı rasyonel zemine oturtmaya çalışırız. Bu arada hesap yapma ya da rasyonel olma kapasitemiz de sınırsız değil, sınırlıdır. Ayrıca Damasio’nun belirttiği gibi insan olarak hissetmeyi bilen rasyonel makineler değil, düşünebilen duygusal makineleriz. Son yıllarda, insanların klasik yaklaşımın öngördüğü kadar rasyonel olmadıklarını ve karar vermemizin genellikle bir grubun parçası olma arzumuzdan derinden etkilendiğini gösteren çok büyük bir sosyal bilimler literatürü üremiştir. Dahası, ampirik çalışmalar aynı zamanda çoğu insanın eşitlik kaygıları ve adalet ilkeleri tarafından güçlü bir şekilde motive edildiğini ve hatta başkalarına yardım edebiliyorsa kendi çıkarlarını feda etmeye istekli olduklarını göstermektedir. Kahneman ve Tversky’nin insanın belirsizlik ve risk içeren durumlarda, diğer durumlara göre mantıklı ve rasyonel davranmayabileceğini kanıtlamaya yönelik çalışmaları, insanı homo economicus ile sınırlayan varsayımları temel alan teori ve modelleri sorgulanır hale getirmiştir. Çelik ya da beton kafesinde yaşayan, materyale bağımlı (yeni putperestlik), yabancılaşma, meşruiyet ve motivasyon krizi, anomi, akıl tutulması veya şeyleşme yaşayan insan rasyonel olabilir mi?

İnsan köle değildir ama özgür de değildir. Serseri-Serbest-Sermest üçlemesinde serbestliğin anladığımız türden bir özgürlük olmadığını (kafanın bir yere bağlı olması özgürlük değildir) özgürlüğün sermestlik (mest olmak sarhoşluk değil zevkine varmaktır) olduğunu fark ettiğimden beridir, asıl özgürlüğün özgünlük olduğunu düşünmekteyim. Birbirini besleyen bu ikili şunu ima eder; özgür değilse insan tabiki özgün olamaz. Şimdi bu IQ, EQ, SQ (ruhsal zeka) gibi zekalar önemli de kanaatimce en az bunlar kadar önemli olan bir de özgür tercih yapabilme/uygulayabilme zekası var. IQsu ve EQsu yüksek tanıdıklarım oldu ama çoğu zaman bir sorun karşısında afallayıp patinaja girdiler. Diyorsun bu kadar IQ’yla sudan çıkmış balıklık ne alaka? KENDİ BAŞINA çözüm seçenekleri üretmede, bu seçenekler üzerinden özgürce karar almada, birini seçmede, bağımsız yaptıkları tercihi uygulamada sorun yaşadıklarına şahit oldum. Hayatın tamamı tercih ve karar meselesi değil mi? IQ ya bakmıyor yaşama becerisi. IQ demişken, IQ bağımlısı ailelerde endişe çocuklarının gelecekte başarılı ve mutluk olması olduğu için bu aileler çocuklarının bugününü yakmaktan çekinmiyorlar (bugün mutluluğun ne olduğunu öğrenmeyen yarın nasıl mutlu oldur, karşılaşsa da bilemez ki). Hal böyle olunca aileler kreşe verirken bile çocukları kreş üniversiteye iyi hazırlıyor mu diye soruyorlar. Gülmeyin yeminle gerçek dile getirilmese de bu. Benim çocuğumun bağımsız karar alma/uygulaması nasıl diyen yok gibi. Yahu analitik zekanın çuvalladığını bilmeyen kalmadı, üstelik gelecek her saniye yeni bir şekil alıyor, düşünsenize bir gün önceki ekonomik karar bugün başımıza neler getiriyor, herkes eşitlendi hepimiz maşallah fakiriz. Kendi başına karar alma ve bu kararı uygulama becerisini verebilen versin çocuğuna, anahtarın bu olduğunu düşünüyorum, hatalarıyla da öğrenir ve hatta bazen hatalar geriletici değil ilerleticidir.

İnsan ölümsüz değildir. Tasavvuf ehli diyor ki ölümlerden ölüm beğen. Beyaz ölüm oburluktan, tıkınmaktan vazgeçmeyi; kırmızı ölüm şehvetten uzaklaşabilmeyi; yeşil ölüm makam, mevki, şan şöhrete sırt dönmeyi ve siyah ölüm ise cahillerin arasında kalıp, cahilliklerine sabrederek yaşayabilmeyi gerektirirmiş.

Hani denmişti ya. İnsan düşünen hayvandır. Burada hayvanın anlamını bir kenara koyarak düşünmeyi ayırt edici temel bir meziyet kabul edelim. Doğrudur, bütün dünya mekanizması düşünceye dayanır. İnsanı yöneten de altüst eden de düşünceleridir”. Comte’un ifadesinden hareketle insan yaşamı ABCD şeklinde ifade edilebilir. A olay, konu; C duygu; D ise davranıştır. Yaşanan konudan ortaya çıkacak duygunun ne olacağını (C), kişinin bu duygunun etkisiyle yaşam/olgu sürecinde nasıl davranacağını (D) B (düşüncesi) belirler. D noktasındaki davranışın ve C noktasındaki duygunun  nedeni B’dir. Düşüncenin gücüne yönelik Gandi şu uyarıda bulunur: “söylediklerinize dikkat edin, düşüncelere dönüşür; düşüncelerinize dikkat edin, duygularınıza dönüşür; duygularınıza dikkat edin, davranışlarınıza dönüşür; davranışlarınıza dikkat edin, alışkanlıklarınıza dönüşür; alışkanlıklarınıza dikkat edin değerlerinize dönüşür; değerlerinize dikkat edin, karakterinize dönüşür; karakterinize dikkat edin, kaderinize dönüşür.” Ama düşünebildiğimizden henüz emin değilim? Düşünmenin temeli inanç olduğu sürece gelecekte bir gün düşünebileceğimizden de emin değilim.

İnsan melek değildir çünkü masum değildir, zaafları bulunmaktadır.

İnsan tanrı değildir, çok arzulasa da mükemmellikten uzaktır.

Güncellenme Tarihi
  • 18 Eylül 2023, 20:57
Yazının Adı
İnsan ne değildir?