Liseden arkadaşlarımla bir süredir kitap değerlendirmeleri yapıyoruz. Her ay bir kitap belirliyor, okuyor ve video konferansla toplanıp kitap hakkında konuşuyoruz. Mart ayı kitabımız Jack LONDON’ın 1909 yılında yayınlanan Martin EDEN adlı romanıydı.
Bu romanla belki 17 ya da 18 yıl önce tanışmıştım. Bir hocamız, bize tıp fakültesinde çok nadir bir durum yaşatmış, kitap tavsiyesinde bulunmuştu. “Jack LONDON okuyun” demişti. Herhalde yazarın ilk elime geçen kitabı da Martin EDEN olmuştu.
Hani bir kitap okur ya da bir film izlersiniz ve o andan sonra başka biri olduğunuzu hissedersiniz. İşte bu eser de benim hayatıma dokunan kitaplardandı. Kitabın edebi yönü, temsil ettiği sanat, siyaset ya da felsefi akımdan ziyade Martin’in bitmek bilmeyen kendini tanıma, geliştirme ve hedeflerini gerçekleştirme azmiydi beni etkileyen. Her ne kadar sonu beni tatmin etmese de bir işe başlamayı kafaya koyan, kendine bir hedef belirleyen herkese önerdiği bir kitaptır bu.
İlk okuduğumda beni ve Martin’i şaşırtan bir durum vardı kitapta. Yıllar önce yazdığı ve hiçbir yayıncı tarafından kabul edilmeyen çalışmaları, Martin tanınınca bir anda kıymetlenmiş, hatta ısrarla istenip basılmıştı. Martin, bunu zaten yıllar önce yazdığını, orada öylece durduğunu, yayıncılara değerlendirsin diye gönderdiği ve olumsuz cevaplar aldığını hatırlıyordu. Ama kader onun tüm emeklerinin değerini kötü bir reklamla artırmıştı.
Kitap değerlendirmesi akışımızda yazardan ve kitabın serüveninden de bahsederiz. Yazarın hayatını okurken dikkatimi çeken bir şey vardı. LONDON, Amerika’nın yazdıklarından çok para kazanan ilk yazarlarındanmış. Nedenini araştırdığımda ise altından çok tanıdık bir şey çıktı. Kapital. Yeni basım teknikleri ile hızla çok sayıda kitabın basılmaya başlandığı bir döneme denk gelmiş yazarın yazarlık hayatı. Peki, kapital neden daha hızlı basım yapsın? İlk aklıma benim de romantik bir fikir gelmişti. Etkileyici öyküleri, kıymetli eserleri daha çok insana ulaştırmak, insanları aydınlatmak için. Sonra Sanayi devriminin ve kapitalin genel tavrı aklıma geldi. Bunun başka bir cevabı olmalı diye düşündü. Bu cevap tabi ki daha çok “kâğıt satmak” olmalıydı.
O an kendime sordum Kâğıt mı yoksa hikâye mi daha önemliydi? Martin mi yoksa Jack mi daha önemliydi?