Yanlış anlaşılmasın. Bilime, akademik çalışmalara, kütüphaneler dolusu kitaplara, filmlere, dizilere, tezlere konu olan ergenliği icat edeni “hayırla anan” ve ergenlikten şikâyet eden, ilk defa ergeni olan ebeveynler adına yazıyorum.
Yaşın belli bir dönemini ifade eden bir ad ya da davranışı niteleyen bir sıfat olarak ergen kelimesi ergenin ve ergenliğin kapsamını anlatmakta kifayetsiz. Hayır, ergen ne bir ad olabilir ne de bir sıfat.
Ergenus. O özel bir insan türü.
Kaprisler, sızlanmalar, ilgi odağı olma çabaları, küçümsemeler, çekiştirmeler, posta koymalar, küsmeler, atarlar, eleştiriler, isyanlar, aşırılıklar, yanılgılar, inatlar, aşağılamalar, çatışmalar, sataşmalar, kavgalar, güçlü görünmeler, bastırmalar…
Hiç ama hiç şikâyetim yok…
Hiçbir şeyi beğenmeyen, her cümlenin sonuna ünlem işareti koyan, farklı olduğunu ille de göstermeye çabalayan, bu dünya beni hiç̧ anlamıyor ya diyen, olgunlaşmamış̧, duygu durumu da tepkileri de aşırı degişken, takdir edilebilmek için yanıp tutuşan, sadece kendini ve düşüncelerini önemseyen coşkulu, bol hormonlu bu bireycikler hem çok çekilirler hem de çok mu çok sevimliler.
Latife bir yana;
İddia ediyorum, Türkçemizde “mez’li” “maz’lı” biten ne kadar kelime varsa tümü bir araya gelse yine de ergenin değil cevherini dış çeperinin bir tuğlasını dahi açıklamaya yetmez. Anlaşılmaz, tahmin edilmez, bilinmez, öngörülmez, çözülmez, konuşmaz, bakmaz, görmez, yemez… ergenlik “yok”un vücut bulmuş halidir: Saygı yok, anlayış yok, empati yok, terbiye yok, utanma yok, sıkılma yok, nezaket yok, özür dileme yok, uyku yok, neredeyse olması lazım hiç bir şey yok…
Ergenliğe toplumda “salaklık, aptallık, acizlik” gibi hakaretnaz anlamlar yüklendiğinden acaba bende mi böyleydim diye utanıp sıkılarak anneme, babama soruyorum “ya ben ya da siz ergen oldunuz mu?” diye. Birbirlerine bakışlarından olmadığımı ve olmadıklarını anlıyorum. Eh bende işin gerçeği pek hatırlamıyorum kendimde böyle çılgın bir savurucu dönem.
Yoksa yoktu da icad mı edildi bu meret?
Bir yandan “ona ne kadar alan tanımalıyım” diye hesaplar içindeyken diğer yandan neredeyse hergün yusuf yusuf “keşke sabah kalkınca geçse” diye umut edilen bir evre, bitmeyen bir kabus. Serisi var… 25.den öncesi başka 25.den sonrası başka. Kendi faturalarını ödemeye başlayınca geçer felan deniyor ama yaşı 80’e yaklaşmış ergenlere de rastlanmıyor değil.
Toplumda siyasi ergen mi ararsın, ideolojik ergen mi yoksa akademik ergen mi? Mesela Alatlı’nın dediği gibi “Gol atamayınca topunu alıp gitmeye kalkan ergenleri hatırlatan bir tavrımız vardır bizim. İnce ayar, adanmışlık, süreklilik bize zul gelir. Meğer ki, iş hep bizim istediğimiz yöne evrilsin…” Ya da Atalay’ın belirttiği gibi (Fındınk, 2019) toplum genelde ergen “Yani 13-18 yaş arası özellikler gösteren, yetişkin olmamış, kimliği ve kişiliği ile ilgili bütünleşmeyi sağlayamamış, ben kimim sorusunu hâlâ soramamış, kendinden memnuniyetsiz, güvensiz, bir babamdan kurtulsam diye düşünen, bağımsızlık isteyen, ama kapıdan çıkıp da ilk düştüğü anda neredesiniz, niye bana yardım etmiyorsunuz diye kızan, bağımlılık problemleri olan bir yapı…” (Fındınk, 2019).
Böyle ayrıcalıklı bir o kadar da sorunlu bir dönem insanın başına hayatında bir kere gelir. Mesela ergenken odana sevdiğin, beğendiğin herkesin posterini asabilirsin. Bu poster asma işini bir de evlendikten sonra yapmayı deneyin ergenlikteki özgürlük orada bitiverir. Ergenlik sorunlu, zıtlıklarla dolu; çünkü, bir ergen hem süper egoist ama aynı zamanda süper fedakâr olabilir. Tutkulu aşıklar ama çabuk terk ediyorlar. Severler hem de kocaman ama aynı kocamanlıkta nefret de ederler. Bir yanda yalnız kalmak için savaşırken aynı anda çevresinde büyük bir kalabalık isteyebilir. Ebeveyne karşı çok sert ve düşüncesiz ama kendilerine karşı aşırı alıngan. Hem çok kayıtsız hem çok ilgili. Hem isyankâr hem körü körüne birine bağlanabilir. Saçma mantıksız ve zaman tüketici ne kadar yararsız iş varsa bunlarla ilgili ama hayat memat meselelerine karşı alakasız. Bir bakarsın bulaşıklığa tabağı koymayı bilmediğini söyler bir bakarsın 17 yaşında hayatı çözdüğüne inanıp, bu yolda edindiği mühim kanaatleri cümle aleme aşılama derdine düşmüş guru olabilir. Bu arada hem ergen sesli hem kendini rock star sanabilir, cırlayıp nefessiz kalabilir.
Ne diyeyim zıtlıkların birlikteliğinden ne kast edildiğini en iyi ergen ya da minyatür yetişkin babası olunca anlayabilir insan.
Zor eyvallah ama kimine göre ise başa konan talih kuşu meret…
Ergen bu her şeyi dorukta yaşıyor. Ne yaparsa gideri ve affı var; ergen o ergen. Zaten yaptığı şeyden de asla pişmanlık duymuyor, en azından çooook uzunca bir zaman. Suçları yok diyesim geliyor. Ne de olsa prefrontal korteksin henüz gelişmemiş olmasında kabahatleri yok. Dalgalanan hormonlar tarafından yönetilen bir ergeni akılla anlamak mümkün değil, sanmıyorum. Ama yine de çoğu zaman kısa devre yaptığı için hizmetdışı kalan akli melekeleri nedeniyle, söylediği ona göre beyaz, pembe, maviş, turuncu gökkuşağının tüm renklerinden yalancıkların ebeveyn tarafından hiç sekmeden her zaman anlaşıldığının farkında olmayan, yetişkinlikle çocukluk arasında kalmış, her an patlamaya hazır insan yavrusunu anlamakta zorlanıyoruz ebeveynler olarak.
Bizde mi böyleydik. Tamam itiraf ediyorum. Bir iki yalan söylemişliğim olmadı değil bizimkilere, demek ki bana da hafiften bulaşmış bu ergenlik zamanında.
Ergenlik kendine has bir dünya. Ekonomisi var, modası var, edebiyatı var. Ergen sözü; ergen davranışı, ergen kıyafeti, ergen repertuvarı, ergen arada kalmışlığı… Yani ergenlik bir süreç mi stil mi karar veremiyorum dostlar.
Ergen kafası başka. O kadar başka ki bir ergen diğer ergeni ergen olmakla suçlayabiliyor. Ergen kafasında yasaklar saçma, ebeveyn ise neredeyse yıkılması gereken bir duvar.
Bu arada psikoloji bilimi de nedenini bulmuş. Anlatıyorsun. Hemen depresyon. Hep depresyon, hep depresyon. Bu depresyon bitmeyen bir depresyon. Pimi çekilmiş bir bomba gibi bir şey ya da tam anlamıyla serseri mayın, bahtınıza.
Bu dönem belki de kişinin kendini bulma dönemi ama garip bir dönem önce kendini bulmaya geçmeden önce kendini fena kaybetmesi gerek. Bir gün önceki “senden” bir anda bambaşka bir “sene” dönüşmenin sürecini başlatan geni bir bulsalar tüm yatırımını bu geni daha geç devreye sokacak bir aşı geliştirmek için harcayabilecek çok insan tanıyorum.
Ergenler kadar ebeveynlerde haksız değil.
Ergen deyince hele de bu dönemin ergeni deyince sanırım beni en iyi anne babalar anlayacaktır. Hayır bir ergenle yaşıyorsa eminim diğerleri de anlar. Sessizliğine aldanıp, “utangaçlaştı galiba bu aralar biraz” diyorsun sana bir lafla geri dönüyor dünyan kararıyor, sendeliyorsun.
Zor bir dönem vesselam.
Kendi akıl sağlığından kuşkulanıyorsun.
Düne kadar sana koşarak gelen çocuğa bir haller oluyor ve birden seni küçümsüyor. Artık sen bilmeyen, anlamayan, hissetmeyen, çözemeyen, yetersiz bir şeysin. Sana karşı ilgisiz. Arkadaşlarıyken ortalıktan kaybolman gerekiyor. Telefonda görüntülü konuşurken şaş kaza sesin çıktıysa dünyanın en büyük sorununa sebep olmuşsun gibi bakılıyor. Onu beğendiğini takdir ettiğini söylersen bunu anlamsız buluyor; ancak, arkadaş çevresinden gelecek ufacık bir eleştiriyle yıkılıveriyorlar.
Kristal nesil bu, çabuk kırılıyor.