Email
Twitter
WhatsApp
İnstagram

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

İLETİŞİM

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF!

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

Duygusal Zekâ Çocuklar ve İnsan

Duygusal Zekâ Çocuklar ve İnsan

Duygusal zeka, bireyin kendisinin ve etkileşimde olduğu insanların duygularının farkında olma ve kontrol edebilme becerisi ya da yeteneği şeklinde tanımlanabilir. Bu tanımda vurgulanan mesaj duygulardır. Duygular ruh dünyasında neler olup bittiğini haber veren birer uzman gibi görev yaparlar. Duygular aynı zamanda bilişsel dünyanın da habercisidir. Bir başka deyişle bir yerde duygu varsa onun öncesinde mutlaka bir düşünce vardır. Fakat biz düşünceyi değil ancak bu düşüncenin dışa vurumu olan duyguyu gözleyebiliriz. Bu beceri yani duyguları gözleyebilme her şeyden önce bunu bilmeye yani tanımaya bağlıdır. Eğer bu beceriye sahip olunmadan sosyal hayata başlarsak birçok olumsuzluk ile karşı karşıya kalma riskimiz var demektir. Bunların başında sosyalleşememe gelir ki bunu başaramayan insanın kimlik duygusu gelişmez ve aynı zamanda bu da bireyin ait olma duygusunu olumsuz etkileyen bir halkanın eklenmesine neden olur. İşte sırf bu nedenden dolayı ailelerin çocuklarının duygusal zekalarını güçlendirici etkinlikler düzenlemesi ve özellikle bunun için çalışması gerekmektedir. Bu bağlamda aşağıdaki öneriler yapılabilir.

  1. İlk adım olarak çocuğun duygularını anlamak ve bunu ona hissettirmek gerekir. Bizim toplumumuzda yer alan temel anlayış çocuğun hissettiği duyguyu bastırmaktır. Örneğin çocuk bir yere düştüğünde ailenin bütün üyeleri iş birliği yaparak çocuğu bu deneyim sonucu hissettiği duygunun tam tersi duygular yaşaması için seferberlik ilan ederler ve bu doğal olarak gelişir. Çocuk acımıştır, canı yanıyordur, mahcup olmuştur vb. bütün bu duygular bastırılır. Bunun yerine acımadığı, canının yanmadığı ve unut gitsin şeklinde bir tutum benimsenir. Bunun yerine çocuğun bu duyguları yaşamasına izin verilse, bu duygular anlaşılsa ve bu duyguların anlaşıldığı ona hissettirilirse çocuk düşmenin verdiği fiziksel acıdan bu duyguları bastırmış olmanın verdiği daha büyük bir acıyı yaşamaktan kurtulacaktır.

Çocuğun çarparak ya da düşerek canının yanmasına neden nesneyi ya da yeri döven her halde tek millet biziz sanırım. Ne kadar masum bir eylem fakat ne kadar uyum bozucu bir çıkarıma-canını yakanı döv- neden olabiliyor. Bu yüzden biz millet olarak duygularımızı kelimelerle ifade etmek yerine eylemlere dökerek ifade ediyoruz, yani biz duyguları dışa vuruyoruz ifade etmiyoruz.

  1. Duygularını sözel olarak yani dil ile dışa vurmalarını destekleyin. Sözel olarak ifade edilmeyen duyguları beden belirli bir süre kendi dili ile söylemeye başlıyor. Çünkü aklımızın hamalı bedenimizdir, taşıdığı yük ise duygulardır. Beden unutmuyor ve dilimiz sussa bile beden sürekli konuşmaya devam ediyor.

Bireyin ruh sağlığı için en önemli risklerden biri de yaşadığı hissettiği fakat dışa vuramadığı duygulardır. Bu duyguların oluşturduğu baskı öyle bir noktaya gelir ki birey bunun farkında bile olmadan sonuçlarını yaşamaya başlar. Ağrılar oluşur, yetki kayıpları oluşur, hastalık hastası olur vb.

Duyguları korkmadan ve nasıl ifade edeceğimizi öğrenmek bir süreçtir. Bu süreç çocuk dünyaya geldiği anda başlar. Çocuğa korktun mu?, üzüldün mü?, kırıldın mı? vb. sorular sorma yerine neler düşünüyorsun ve ne hissediyorsun diye sormak ve hissettiği duygudan korkmaması ve özellikle de utanmaması gerektiğini öğrenmesine yardım etmek gerekir. Duygusundan korkan ya da duygusundan utanan kişi aslında hem kendinden korkuyor hem de kendinden utanıyor denilebilir. Böyle olunca çocuk duygu ile yaşamayı değil “duyguda”  yaşamayı öğreniyor ve bir anlamda psikolojik olarak felç oluyor. Yoğun ya da sakin bir caddeden karşıdan karşıya geçmek isteyen bir çocuğun dikkate, dikkatinde korkuya ihtiyacı vardır. Korku ile çocuk dikkatli bir şekilde güvenle karşıya geçebilir. Korkuda olan çocuk ise bulunduğu yerin verdiği güvenlik hissine mahkûm  “felç” olur.

  1. Onaylanmak! İnsanoğlunun doğduğu andan belki de doğum öncesinden ölümüne kadar geçen sürede değişmeyen emel ihtiyaçlarından biri de onay alma ihtiyacıdır. Değişen onay alma tarzımızdır. Hayatımızın her evresinde onay almaya ihtiyacımız vardır. Çünkü, onay bize değerli, önemli ve yaşadığımızı hissettiren en temel yaşantılardan biridir. Onaylandığımızı hissetmenin bir yolu da duygularımızın onaylanmasından geçer. Duyguların yok sayılması bireyin yok sayılması anlamına gelmektedir. Çocuk canavardan korktuğunu söylüyorsa ilk tepkiniz niye korkuyorsun ki canavar diye bir şey yok şeklinde bir tepki yerine bu duyguları ve düşünceleri doğru varsayıp yola çıkarsanız çocuk sizinle iş birliği yapar. Aksi halde sizin tutumunuz da başlı başına onun için bir engel haline gelebilir.
  2. Çocuğun yaptığı sizin duygusal dünyanızda oluşturduğu ister olumlu ister olumsuz olsun duyguları düzenli, dengeli ve tutarlı bir şekilde ifade etmelisiniz. Eğer bir insan yaptığı bir davranışın karşısında insan üzerindeki duygusal etkisine ilişkin dışavurumları anlayamaz ise kendini kontrol etmesi neredeyse mümkün olamamaktadır. Eğer anne-baba çocuğun yaptığı davranışlara ilişkin hissettiklerini gizler yani dışa vurmaz ise çocuk yaptığı annesinin ya da babasının üzülmesine neden olan davranışları yapmaya devam eder. Bu çocuk yetişkin yaşamda da aynı davranış kalıpları ile tepki vereceği düşünüldüğünde bu farkındalığın ne kadar önemli olduğu ortay çıkmaktadır.

Sonuç olarak, insanın en rahat ve güvende hissettiği an anlaşıldığı andır. İnsanı anlamanın yolu duygulardan geçer. Bir olay karşısında ne hissettiğimi tahmin edemeyen birinin bana söyleyecek bir sözü yoktur olsa bile bana faydası yoktur.

İletişim, insanoğlunun ihtiyaç duyduğu en temel unsur. Anlamaya ve anlaşılmaya ihtiyaç duyan belki de tek varlık insanoğludur. İletişimin bu amaca hizmet etmesi için ya da iletişimin bu görevini yerine getirebilmesi için başvuracağımız kaynak duygularımızdır. Ancak bu yolla insan diğer insanın kalbine dokunabilir. Ancak bir anne çocuğunun, öğretmen öğrencisinin, doktor hastasının işveren işçisinin kalbine dokunabilir. Tabi ki dokunmak isterse…..

Güncellenme Tarihi
  • 25 Haziran 2023, 12:40
Yazının Adı
Duygusal Zekâ Çocuklar ve İnsan