Email
Twitter
WhatsApp
İnstagram

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

İLETİŞİM

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF!

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

Duygularda Saklanmak Yerine Duygularla Var Olmak

Duygularda Saklanmak Yerine Duygularla Var Olmak

Düşüncelerin ve duyguların ayrımını bilmek önemlidir. Daha da önemli olan ise, düşünceler ile duygular arasındaki etkileşimdir denilebilir. Düşünceler ve duygular arasındaki etkileşim davranışların yol haritasını belirler. Sadece yol haritasını değil aynı zamanda bu yolda yürüyecek yolcunun da nasıl yürüyeceğini belirler.

Kimse beni sevmiyor” diye düşünen bir kişinin hissedeceği duyguları tahmin edebilmek için uzman olmaya gerek yoktur. Bu kişinin birçok şeritli hayat yolunda yolun neresinde olacağına, hangi hızda ilerleyeceğine, yanında birilerinin olup olmayacağına belki de en önemlisi bu yolda olanın kendisi olup olmayacağına şekil verecek olan düşünce ve bu düşüncelere eşlik eden duyguları nasıl yaşayacağıdır.

Onaylanma ihtiyacı en temel insani ihtiyaçlardan biridir. Yaşadığını hissetmenin, anda olmanın, aidiyet duygusunun, değerli olmanın fark edilmenin en işlevsel göstergesidir. İnsanlar doğduğu andan itibaren hissedilen bu ihtiyaç yani onaylanma ihtiyacı ölünceye kadar varlığını sürdürür, gelişimsel bağlamda aynı kalan bu ihtiyaçla ilgili değişen tek şey bu onayı alma tarzımızdır. Onay alma ihtiyacını ve bu ihtiyaca hizmet edecek duygular arasında, başarma duygusu, yeterlik duygusu, anlaşılma duygusu vb. duyguların olduğu söylenebilir.

Aslında temelde yatan motivasyon “var olma” dır. Bir başka söylemle bazen sessiz bir şekilde içimize kapanarak, bazen çığlık atarak, bazen savaşarak, bazen kaçarak, bazen kaçınarak belki de çoğu zaman boyun eğerek tahttaki yerimizi almaya çalışıyoruz. Kısacası var olduğumuzu hissetmek için fark edilmeye, fark edildiğimizi bilmek için onaylanmaya ve onay almak için de kendimiz gibi değil de olmamız istenen kişi/ler olmaya çalışıyoruz.

Yukarıda bahsedilen döngünün başlamasını, sürmesini ve istenen amaca ulaşması için yapılması gereken tek şey duygularınızı kelimelere dökmeden eylemlere dökerek dışa vurmak ya da hiç dışa vurmadan ki bu çok zor sadece bastırmaktır. Bu sürecin başında, ortasında ve sonunda olan kişiyi tanımlamak için; “birisiyken”, “binlercesi” olmaya karar verdi ve sonra “hiç kimse” oldu döngüsü kullanılabilir.

Deneyiminize eşlik eden düşünceler ve düşüncelere eşlik eden duyguları ifade etmek yerine bastırarak ya da eyleme dökerek dışa vurarak alacağınız onay sizi “herkesin birisi” haline dönüştürür. Olmayı istediğiniz kişi yerine olmanız istene kişi olmayı seçerek aldığınız onay ile sahip olduğunuzu düşündüğünüz hiçbir şey size ait değildir.

Herkesin giymenizi istediği elbiseyi boyuna, tarzına, rengine, genişliğine ve yaşınıza uygun olup olmadığına bakmaksızın giydiğiniz elbiseyi çıkarmaya karar verdiğinizde yaşayacağınız ve sizi felç edecek olan “kaybetme korkusudur”. Şimdi bu aşamada sorulacak ve cevaplanacak olan soru; olmak istediğiniz kişi değil de olmanız istenen kişi olarak elde ettiğiniz ya da sahip olduğunuz şeylere gerçekten sahip misiniz?  Sanırım cevap hayır! O halde şu çıkarım için ne dersiniz, kendiniz olmadan sahip olduğunuzu sandığınız fakat gerçekte hiç sahip olmadığınız şeyleri kaybetmekten neden korkuyorsunuz?

Var olabilmek insanın kendi olabilmesi ile mümkün olabilir. İnsanın kendi olabilmesi için de hem kendine hem de etkileşimde olduğu insanlara dürüst olması ile mümkündür. Bunu başarmanın belki de tek yolu kişinin duygularını; doğru kişiye, doğru şekilde, doğru yerde ve doğru zamanda dengeli, düzenli ve tutarlı bir şekilde iade etmesi ile mümkün olur. Her duygu bir amaca hizmet eder. Utanma duygusu olmasaydı sosyalleşmeyi, kıskançlık duygusu olmasaydı adaletli olmayı ya da adalet beklentisi, korku duygusu olmasaydı dikkatli olmayı, kaygı olmasaydı empatik olmayı başaramazdık sanırım. Her duygunun yerinde ve zamanında ondan korkmadan ve özellikle ondan utanmadan kelimelere dökülerek ifade edilmesi gerekir. Hem kendimize hem de başkalarının bize nasıl davranacağını belirleyen duygularımız ve onları yaşama şeklimizdir.

Duyguları bastırarak yaşamak kişinin başkaları fark etmeden defalarca ilişkisel travmalar yaşamasına neden olur. Beyin radara, zihin yazara beden ise ambara dönüşür! Psikolojik sınır koymak demek kişinin var olması demektir. Bu sınırı koymanın tek yolu insanların sizin hissettiklerinizi bilmesi ile mümkün olur.

Son söz olarak, sahte kendilik yerine gerçek kendiliğe ulaşmak ancak ve ancak duyguların ifade edilmesi ile mümkün olabilir. Birisi olursunuz, onaylanırsınız ve kendiniz olursunuz. Kendime yaptığım en büyük iyilik kendim olamaya karar vermekle oldu. Başkalarına verdiğim en büyük hediye ise “bende sadece beni görmeleri” oldu! Yani beni bildiler, gördüler, fark ettiler ve onayladılar. Nasıl mı? Duygularım bana danışmanlık onlara ise rehberlik etti.

Güncellenme Tarihi
  • 14 Nisan 2024, 10:29
Yazının Adı
Duygularda Saklanmak Yerine Duygularla Var Olmak