Email
Twitter
WhatsApp
İnstagram

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

İLETİŞİM

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF!

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

Dur Düşün Hisset Öngör: Yavaşla!

Dur Düşün Hisset Öngör: Yavaşla!

Her gün artarak devam eden kaza, cinayet, hırsızlık, kadına yönelik şiddet, okul basan insanlar, dolandırıcılık vb. haberleri duymaya, görmeye ve yaşamaya başladık.

Güvendiğimiz zamanlardan, yerlerden ve insanlardan korkarak kaçmaya ve kaçınmaya başladık.

Misafirliğe, biraz yürüyüşe çıkmaya, biraz kendimiz ile baş başa kalıp kendimizi dinleyebileceğimiz akşamlarda yalnız kalmayı unutur olduk.

Çok sakin bir insandı, kimseye zararı yoktu, böyle bir şeyi yapacak en son insandı nasıl böyle bir şey yaptı anlamıyoruz diye diye herkesten hatta kendimizden bile korkmaya başladık.

Dinlenebileceğimiz, dinlenirken de eğlenebileceğiz yerlere gitmekten korkmaya başladık.

Anormal davranışların temel bir özeliği de onun öngörülmez olmasıdır. Yani ne zaman, nerede, nasıl bir davranış ile karşı karşıya kalacağınızı tahmin edemediğiniz zaman kontrol duygusunu kaybeden insanın yaşayacağı temel duygu korkudur. Her an başınıza bir şey gelebilir ve sizin bununla baş edebilmeniz nerdeyse mümkün değil, çünkü ne geleceğini, ne zaman geleceğini, kimden geleceğini ve nasıl olacağını bilmiyorsunuz. Görsel ve yazılı basına yansıyan haberle de bu düşünceyi beslemekte düşünce inanca dönüşebilmektedir.

Düşünmeden davranma olarak tanımlanan dürtüsellik bir baş etme ya da yaşam tarzına dönüşmeye başladı. İnsanlar eylem ya da söylemlerinin diğer insanlar üzerinde oluşturabileceği özellikle duygusal etkiyi düşünmeden, seçimlerinin muhtemel sonuçlarına göre kendini ayarlamadan eyleme geçiyor. Müdürü tarafında moobinge maruz kalan öğretmen silahla okulu basıyor. Amacı uğradığını iddia ettiği psikolojik şiddeti bir insanın en temel hakkı olan yaşama hakkını elinden alarak ve bütün öğrencilerde travma oluşturabilecek şekilde şiddete baş vurarak çözmeye çalışıyor. Sonra bu eyleminin sonuçlarına ilişkin farkındalığa sahip olduğunda dahi bu eylemini meşrulaştıracak şekilde patolojik savunma mekanizmalarına bürüyerek önce kendini sonra da herkesi kandırmaya çalışıyor. İşin vahim tarafı kendi inandığı bu hikâyeye herkesin de inanmasını beklemiyor, çünkü inandığını görüyor, gördüğüne inanmıyor. Böyle düşünen bir kişinin zihinsel gelişim bağlamında iki ile altı yaş arasında olduğu söylenebilir.   

Hırsız, malını çaldığı kişinin ne hissedeceğini, dolandırıcı dolandırdığı kişinin ne hissedebileceğini, kurallara uymayarak kaza yapan kişinin çarptığı araba sahibinin ya da kazada ölen kişilerin yakınlarının ne hissedebileceğini, ilkokul düzeyinde olan bir öğrencisinin boynuna gün bitinceye kadar “ben bir yalancıyım” pankartını takan öğretmenin o çocuğun ve yakınlarının ne hissedeceğini, sınıfında öğrencilerin performanslarına ilişkin bilgilendirmelerde matematik sorularının hiç birini yapamadı bilgisini alan anne ve babanın, matematik sorularını hepsini yapan bir çocuğun o sınıfta olduğunu  da gördüğünde ne hissedeceğini, trafikte eşi ve çocuğunun gözü önünde darp edilen, dövülen kişinin neler hissedeceği, eşi, eski eşi, erkek arkadaşı vb. tarafından sopalarla dövülen, bıçakla yaralanan, silahla vurulan bir kadının o an bütün bunları yaşarken neler hissedeceğini düşünmeden davranan insanların bir an önce insan olduklarını hatırlamaya ve bir daha asla unutmamaya onlardan daha çok bizlerin ihtiyacı var.

Dünya çok kötü bir yer oldu! Söylemi ile insanlar, dünyayı suçlayarak, insanlığı inkâr ederek ve her şeye rağmen kusursuz olduğumuza da inanarak dünyanın değil de insanın kötü olduğunun acısını hafifletmeye çalışıyor.

Dünya yerinde duruyor, dünyayı; iklim, kaynaklar, doğa, sosyal, psikolojik, ekonomik vb. boyutları ile yaşanmaz hale getiren insanın aç gözlülüğüdür. Açgözlü insanların en temel özelliği bir türlü karşılanılamayan istek ve ihtiyaçlarıdır. İhtiyaçlarını erteleyemeyen, isteklerinden vaz geçmeyen insan canavara dönüşür, durdur durdurabilirsen!  Böyle insanlar sayesinde hayat çok hızlı yaşanmaya başlandı. Her şey hızlandı: internetin hızlısı, trafiğin hızlısı, çözümün hızlısı, aranan şeyin hemen bulunması, gidilecek yere en erken gitme beklentisi, akıllı telefonun en hızlısı vb. Bir anlamda insan “hız bağımlısına” dönüşüyor denilebilir.  Beyni hıza bağımlı olduğu için yavaşlamadan rahatsız olmaya başlar ve kişi beyninin bu rahatsızlığını gidermek için ona hızlı olan bir şey sunar.

Trafikte insanların akıllı telefonları ile uğraşmaları sanırım nörolojik ihtiyacın bir sonucudur. İnternetin yokluğuna katlanabilen insan yavaşlamış internete tahammül edemiyor. Bu hız döngüsünde olan insanın ruh ve bedeni bir birinden uzaklaştı. Bu uzaklaşma sonucu insan düşünmeden davranmakta, sorgusuzca tüketmekte, ön görmeden seçim yapmaktadır. Sanal oyunlarda elde ettiği bütün hakları gerçek dünyada bulacağını düşünen ve inanan insan kendine ve herkese zarar verecek şekilde canavarlaşmaya başladı. Bu insanın bir an önce yavaşlayıp insan olduğunu hatırlamaya ve bir an olsa dahi unutmamaya çalışarak insanlığa geri dönmeye ihtiyacı vardır.

Yavaşlamamıza katkı sağlayacak olan, namazları da hızlı kılmaya, komşulukları facebook ile hasta ziyaretlerini zoom ile, baş sağlığı dileklerini whatsapp ile, sıla ziyaretlerini canlı bağlantılar ile ve dertleşmeyi twitter ile karşılamaya başlayınca insanın zehrini alacak insandan kopmaya başladık. Bir an önce insanın insanla, insanın çalışma ile, insanın kendi ile, insanın, duygular ile, insanın komşusu ile, insanın akrabaları ile ve insanın………………………….ile bağ kurması gerekir. Son boşluğa okuyucu insanın bağ kurması gereken kaynağı “bence” diyerek yazabilsin diye boş bıraktım.

Güncellenme Tarihi
  • 20 Ekim 2024, 10:22
Yazının Adı
Dur Düşün Hisset Öngör: Yavaşla!