Son kar erimeden gidip görelim dedik. Hoş bizim Antalya'da camdan bakınca karlı dağları hâlâ görüyoruz. Ama kışı son bir kez yaşayabilmek için Kars'a kadar gidelim dedik. Turistik Doğu Ekspresi 10 Mart’ta son seferini yaptı, bir daha ki kışa kadar dinlenmeye çekildi.
Bizim ekspresimiz, yılların Doğu Ekspresi... Ankara'dan biraz daha geç kalkıyor diye, zaman kazanabilelim diye, onun önüne geçtik ve Kurtalan Ekspresi ile ondan önce Kayseri’ye ulaşmak için yola çıktık. Vagondaki yaşam yine bizi 35-40 yıl öncesine götürdü .
Yaş ortalaması yüksek, herkes oruçlu. Bir an önce iftara yetişme derdinde. Ama Kurtalan Ekspresi, inadına bir yavaş gidiyor ki, bilet kontrolüne gelen kondüktöre sürekli söyleniyor bizim yolcular; Yine bize bozuk treni verdiniz diye? Biz buraların yabancısıyız, bozuk tren, bozuk da olsa gider mi acaba? Kondüktör, yolda çalışma var, o nedenle yavaş gidiyoruz diye onları sakinleştirmeye çalışıyor. Bizim keyfimiz yerinde, hızlı yaşamı, Kurtalan Ekspresi sayesinde biraz yavaşlatabilmişiz daha ne isteriz?
Sürekli vagonda telefonlar çalıyor, birininki Niğde türküsü ile çalıyor, diğerinin ki Yozgat türküsüyle, nereli oldukları telefon zillerinden belli. Karşı taraf, nerede olduklarını soruyor? yanımızdaki teyze; yanda dere var, ya da istasyondaysak; yan da vagonlar var diye tarif ediyor. Öndeki Niğdeli Amca, daha detaylı bilgi veriyor, çalan telefonlara; Çerikli'yi geçtik, Şefaatli'ye geliyoruz diyor. Hemen yanımdaki teyze, telefona sarılıyor; Çerikli'yi geçtik, Şefaatli'ye geliyoruz diye bilgi veriyor onu hasretle bekleyenlere. Önlerden bir teyze; Daha Çerikli'ye gelmedik bile, Ne Şefaatli'si diyor. Bu kez, yanımızdaki teyze, tekrar telefona sarılıyor. Daha Çerikli'ye gelmemişiz , Şefaatli'ye varmamız akşamı bulur diyor.
İşte böyle böyle Kayseri'ye vardık. Arkamızda oturan amcalar, tüm yaşamlarının dedikodusunu yaptılar. Kimin ne kadar arsası var, kim bypass olmuş, kim ölmüş, kim kimin bacısıyla evlenmiş...
Bu arada, doğum yerim olan Kırıkkale'yi de gördüm. Babamım işi nedeniyle orada doğduğum, 10 aylık iken ayrıldığım Kırıkkale'ye de ayak basmış oldum böylece...
Daha gidecek çok yolumuz var, Buğdaylar yeşermiş, ağaçlar çiçeğe kalkmış, çorak İç Anadolu canlanmış, her yerde silolar var, biçilen buğdaylar silolara doldurulacak, daha çok iş var...