DİJİTALLEŞEN İNSAN MI İNSANLAŞAN DİJİTAL Mİ?
Teknolojinin etkilemediği alan neredeyse yok denilecek düzeye ve zamana gelindi. Teknolojiyi kullanma becerisini mesleki becerilerine entegre edemeyen kişilerin gelecekte daha çok sorun yaşayacağı söylenebilir. Teknolojinin yoğun olarak kullanıldığı alanlardan biri de eğitimdir. Bu durum bir fırsat mı yoksa bir çağdaş tutsaklığın yeni bir versiyonu mudur sorusu önemlidir. İnsana ilişkin yapılan tanımların merkezinde olan kavram dengedir denilebilir. Denge bozulduğunda sapma davranışlar ortaya çıkar ve sapma davranışlar bireyin uyum ve işlevselliğini bozacak düzeye geldiğinde de psikolojik problemler başlar. Teknoloji kullanımı ve ulaşılan dijitalleşme düzeyi de bu bağlamda değerlendirildiğinde yine ihtiyaç duyulan bir dengedir denilebilir. Dengeli, düzenli ve tutarlı bir dijitalleşmenin eğitsel, sosyal ve mesleki yaşama olan olumlu katkıları olacaktır. Dengeli, düzenli ve tutarlı olmayan dijitalleşmenin de eğitsel, sosyal ve psikolojik yaşama olumsuz katkıları kaçınılmaz olacaktır.
Teknolojiyi, dengeli, düzenli ve tutarlı bir şekilde kullanabilen birey; bu sürecin farkındalığına sahip, dijitalleşmeyi amaç yerine araç olarak belirleyen, yönetici işlevin çalışma belleği, bilişsel esneklik ve engelleyici kontrol becerilerini etkin kullanabilen ve kişisel ve sosyal uyumu üst düzeyde tutabilmektedir. Bu bağlamda dijitalleşme bireye aşağıda belirtilen durumlarda önemli fırsatlar sunar.
- Öğrenme süreci mekândan bağımsız hale gelebilir. Kişi bir başka ülke de bir başka üniversitede verilen bir eğitime katılabilir. Bu bağlamda dijitalleşme insanlara erişim eşitliği vermek bakımında önemli bir fırsattır denilebilir.
- Dijitalleşme, öğrenmeyi kişiselleştirme, başka bir ifade ile kişiye özgü hale getirebilir. Her bireye dijitalleşme sayesinde kendi öğrenme tarzına ve öğrenme hızına uyun bir süreci belirleyebilir. Herhangi bir konuyu anlamakta zorlanan bireye farklı öğretim yöntemleri ve materyalleri sunma konusunda teknoloji önemli bir fırsattır denilebilir.
- Dijital öğrenme araçları anında geri bildirim vererek, bireye güçlü, eksik ve yanlış olduğu alanlara ilişkin farkındalığını sağlayabilir. Güçlü yönlerini koruyucu, eksiklerini tamamlayıcı ve yanlış olanı düzeltici önerileri anında verebilmesi beynin ödül sistemlerini aktive ederek içsel motivasyonu sağlayabilir.
- Eğlenilmeyen yerde öğrenme gerçekleşmez anlayışı ile dijital öğrenme araçları öğrenme sürecini eğlenceli hale getirerek bilgiye olumlu duyguların eşlik etmesine yol açar ki bu da bilginin kalıcı olmasına ve davranışa dönüşmesine katkı sağlayan en temel unsurdur.
- Teknoloji sayesinde öğrenilmesi gereken içerik metin olarak değil multimedya araçları ile daha somut, net ve anlaşılır hale getirebilmektedir. İçeriğin bu kadar zenginleştirilmesi öğrenme sürecinde olan bireyin birçok duyusunu da işlevsel hale getirmektedir.
- Dijital öğrenme araçları, bireye seçim ve özerklik hakkı verme bağlamında da katkı verebilmektedir. Öğrenci; neyi, nasıl, ne zaman ve hangi hızda öğreneceğine karar verebilir ki bu da öğrencide kontrol duygusunun artırır ki bu da insan motivasyonun temelini oluşturmaktadır.
- Dijital öğrenme araçları öğrencilere “güvenli başarısızlık” imkânı sağlayarak gerçek sonuçları olmada risk almasını sağlar ve deneme yanılma yoluyla öğrenmesini temel sınırlılıklarını ortadan kaldırabilir.
- Dijital öğrenme araçları bireylerin kendilerini doğru kaynaklar ile karşılaştırma imkânı vererek yeteneklerini geliştirme fırsatını da yakalayabilirler. Bu sosyal karşılaştırma insanın bulunduğu yeri fark etmesi ve bulunabileceği yeri ön görmesi açısından son derece önemlidir.
Teknolojiyi, dengeli, düzenli ve tutarlı bir şekilde kullanamayan birey; bu sürecin farkındalık alanının dışında yaşar, dijitalleşmeyi araç yerine amaç olarak belirler, yönetici işlevin çalışma belleği, bilişsel esneklik ve engelleyici kontrol becerilerini kaybeder ve sonuçta kişisel ve sosyal uyumu bozulmuştur. Bu bağlamda dijitalleşme bireye aşağıda belirtilen durumlarda “köleleştirir”.
- Kısa videolar ve anlık bildirim kültürü analiz, sentez, değerlendirme ve yaratıcılığı olumsuz yönde etkiler. Bu durum bireyin dikkat ve eylem kontrolünde ciddi sorunlar yaşamasına neden olabilmektedir.
- Dijital araçlara bağlılık ve geçirilen zaman kişisel, sosyal ve eğitsel işlevselliğin bozulmasına yol açabilmektedir. Başlangıçta kabul edilebilir ve tolere edilebilir düzeyde başlayan bu süreç zamanla uyum ve işlevselliği bozacak şekilde artar. Bu durum kişinin daha çok içe kapanmasına neden olur. Daha çok içine kapanan kişi teknolojiyi kullanmak yerine teknolojinin esir aldığı bir bağımlı haline gelebilir.
- Sosyal medyada görülen “mükemmel hayatlar” ve zenginlik bireyin gerçek kimliği ile bağ kurmasına ve onu olduğu kabullenmesine engel olan sanal kimlikler başka bir iade ile “sahte kimliklerin” oluşmasına yol açmaktadır. Sahte kimlikler bireyin kendine yabancılaşmasına kendisine yabancılaşan bireyin de başkaları tarafında çok kolay kullanılan bir araca dönüştüğüne ilişkin bir yaşantıyı her gün yazılı ve görsel basında görmek mümkündür.
- Anlık geri bildirimlerin yoğunluğu ve sıklığı beynin sürekli yenilik arayışına girmesine ve dopamine olan ihtiyacını artırmaktadır. Dopamin istemek demektir. Beyin ona iyi gelen yani dopamini artıran şeyi tekrar tekrar yaşamak ister.
- Sürekli ve yoğun dijital etkileşim, dikkat ve hafızadan sorumlu bölgelerde farklılaşmaya yol açabilir. Bu durum da olan bireyin beyin haritasında değişimlerin oluşmasına neden olur.
- Prefrontal korteksin verimliliği azalır. Beyin, derinlemesine odaklanma yerine, hızla dikkat kaydırmaya ve bilgiyi yüzeysel işlemeye alışır.
- Dikkat süresinin kısalması, uzun süreli dikkat gerektiren bilişsel becerilen zayıflamasına yol açar. Bu durumda bireyin eylemlerinin sonuçlarını düşünmeden dürtüsel davranan bir kişiye dönüştürür.
- Hipokampus tembelleşir. Bilgiyi kodlamak ve depolamak yerine bilgiye nerde ulaşacağını hatırlama önem kazanır.
- Sosyal medyada alınan geri bildirimler, geri bildirime ilişkin beklenti ve beklentilerin hemen ve istenilen düzeyde ve içerikte olması, oyunlarda ulaşılan sanal başarı ile beynin dopamin dengesi bozulur. Dopamin dengesinin bozulması bireyi, fren sistemi zayıflatılmış motor gücü artırılmış bir “arabaya” dönüştürür.
- Dijital öğrenme araçları ile öğrenmenin sadece bilgi düzeyinde kalması, bireyin, daha üst bilişsel becerilere ihtiyaç duymadan ezberleyerek öğrenmesi “yüksek notlu akademik başarısızlık” olgusunun yaşanmasına yol açmaktadır.
- Dijital öğrenme araçlarının araç değil de amaç olarak kullanılması durumu bireyin bilgiyi hatırlaması yerine bilginin nerede olduğunu hatırlamasına neden olmaktadır. Bu durum bireyin çalışan hafıza, bilişsel esneklik be engelleyici kontrolden oluşan yürütücü işlevlerinin zayıflamasına neden olmaktadır. ,
- Toplumsal bir alışkanlığımız olan; duyguları eyleme, bilgiyi ise kelimelere hapsetme durumu dijital öğrenme araçları ile daha da yaygın hale gelmiştir. Doğrusu; duyguların kelimelere, bilginin ise eyleme ihtiyaç duymasıdır. Eğer biz duygularımız kelimelerle, bildiklerimizi de eyleme dökebilseydik kendimizle bu kadar çelişmezdik sanırım. Dijitalleşme süreci bu tabloyu kişisel, sosyal, ekonomik ve psikolojik boyutlarda daha da fazla sorun yaşanacak hale dönüştürmektedir.
Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi önemli olan dengede olabilmektir. Artık dijital araçlar hayatın her aşamasında ve her alanında vaz geçilmezdir. Eğitsel, sosyal, kişisel ve psikolojik hayatımızı daha işlevsel hale getirmesi için mutlaka bir denge durumuna gelebilmeliyiz. Bu bağlamda aşağıdaki öneriler yapılabilir.
- En temel unsur teknoloji kullanımın bir amaç değil bir araç olduğuna ilişkin anlayışın yerleşmesi ve bu anlayış bağlamında bilişsel yeterlik, duyuşsal özellik ve davranışsal beceriler kazanmamız gerekir.
- Teknolojiyi, teknoloji kullanıyor olmak için kullanmak yerine öğrenmenin gerçekleşmesine katkı sağlayacak şekilde yerinde ve zamanında ve yeterince kullanarak “pedagojik odaklanmaya” katkı sağlayacak şekilde kullanmalıyız.
- Teknolojinin sunduğu içeriği olduğu gibi doğru ya da tamamen yanlış kabul etmek yerine eleştirel bir gözle bakabilecek düzeyde bir dijital okuryazarlık bilgi, anlayış ve becerisine sahip olmak gerekir.
- Sınıfta, okulda ve evde sosyal etkileşimi artırmaya yönelik çalışmalar dengeli, düzenli ve tutarlı bir şekilde sürece dahil edilerek bireyi kişisel ve sosyal uyumuna katkı sağlanmalıdır. Dijital bağımlılık ne bireyselleşmeyi ne de sosyalleşmesi sağlayamaz. Bireyselleşme yani bireyin kendisini tanıması ve kendisini olduğu gibi kabullenebilmesi ve diğer insanlarla bağ kurabilmesi için mutlaka diğer insanlarla gerçek etkileşimlere ve deneyimlere ihtiyaç duyar.
- Öğretmenler ve ebeveynler çocukların dijital araçları kullanma konusunda rehberlik yapmaları ve model olmaları her geçen gün daha da önem kazanmaktadır.
- Dijitalleşme fırsat mı yoksa tutsaklık mı? Sorusu soruyorsak sanırım yapılması gerekenleri yapmadık ve zaman daha da geçmesin diye önlem almaya çalışıyoruz. Bunu başarmanın en temel yolu çocukların öğrenmeden zevk alacak şekilde sürecin yeniden düzenlenmesi ile mümkündür. İnsanın kendini en güçlü hissettiği an hedefe an yakın olduğu andır. Hedefe yakın olduğunu hissettiği an ise öğrendiğini hissettiği andır. Öğrenmeyi sevdirmek için öğrenmeyi eğlenceli hale getirmek gerekir. Dijital öğrenme araçları bu amaca hizmet edecek ise onlar bizim aracımız olur, yok değil ise biz onların aracına dönüşürüz!