Email
Twitter
WhatsApp
İnstagram

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

İLETİŞİM

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF!

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

Deprem: Yıkım, Afet, Felaket

Deprem: Yıkım, Afet, Felaket

 

Hititler, Lidyalılar, Asurlular, Urartular, Frigyalılar… Onlarca medeniyete ev sahipliği yapan Anadolu bereketli olduğu gibi bir o kadar kaygılı, stresli, ayrılıklar, faylar ve kırıklarla, sallantılarla dolu bir coğrafya. 

6 Şubat.

Bir kadın ve eşi.

Bir baba ve kızı.

Bir abi ve kardeşi.

Bir dede ve torunu.

Bir teyze ve annesi.

Bir ailenin tümü.

Eski yapılar, yeni siteler, kamu binaları, kerpiç duvarlar, beton duvarlar, tuğlalar, enkaz altında kalan hayatlar ve mucize kurtuluşlar.

Bir değil binlercesi.

Hatay

Kahramanmaraş

Adıyaman

Adana

Gaziantep

Kilis

Şanlıurfa

Malatya

Osmaniye

Diyarbakır

Sadece yerde değil gökyüzünde bir deprem fırtınası.

Sonrasında karanlığa bürünen şehirler ve yaşamlar.

Zemin ayakların altında kayıyor. İrkiliyorsun. Tavan, duvar, lambalar, dolaplar sanki hiçbiri olması gereken yere ait değil, hepsi bir o tarafa bir bu tarafa hareket halinde. Ev çalkalanıyor, buruluyor. Hele uykudayken yakalandıysan. Korku, panik, kaygı, dehşet, ürkütücü bir çaresizlik. Ne olduğunu anlaman zaman alıyor. Ayaklarının üzerinde sabit duramıyorsun. Beyin anlasa da vücut geç tepki veriyor. Anlasan da ne yapman gerektiği hakkında duraksamalar yaşıyorsun. Kendine gelebilmen zaman meselesi.  Kolonundan, kirişinden, tavanından her yerden gelen bir gıcırtı sesi. Her şey bitti diyorsun. O uğultu, gürültü̈ ve sarsıntı esnasında artık dünyanın sonu geldi diye düşünceye başlıyorsun. Ne zaman öleceğim diye bekler halde, hiçbir şey yapamıyor ve yerinden hareket edemez bir şekilde devrilen ve sallanan eşyalara bakıp kalıyorsun. Tutunacak sağlam bir yer arıyorsun. Evde kendinden başkaları varsa, sevdiklerin, önce onlara ulaşmayı düşünüyor, sesleniyorsun. Ama depremin sesi senin sesini yutuyor.

Binlerce bina artık enkaz, binlercesi oturulamaz halde. Raylar eğilmiş bükülmüş, yollar da geçit vermez yarıklar, ova boyu göçükler, dağlar birbirinin üstüne binmiş, taş üstünde taş kalmamış.

Dağlar aşılır, binalar belki eskisinden daha sağlam yapılır, yaralar sarılır ama ya giden canlar?

Onlar, ah büyük kayıplarımız.

Binlerce insanımız artık yok.

O an, yüreğimde bir hançer gibi.

Bir baba, zamanı tersine çevirmek isteyen derin, sabit bir bakış ve elini bırakamadığı kızı. Ürkütmek istemezcesine sığıştığı enkazda, soğuktan büzüşmüş, yaslamış sırtını. İki büklüm. Yüreğin yanıyor ama atan o kalp artık atmıyor. Tutan ele artık karşılık vermiyor. Yarım kalan cümle artık tamamlanmıyor. Söylenmemiş sözler dile gelmiyor. O minik, cana can katan adımlar tamamlanmıyor. Meraklı gözler artık bakmıyor. Koklamaya, öpmeye doyulmayan eller artık tepki vermiyor. Sabah neşesi kayboluyor. Gece kahkahaları yok. Kapıda bir heyecan karşılayan yok, uğurlayan yok. Heyecanlar, hayaller artık yok. El ele yürümek artık yok. Sarılmak yok. Tebessümler yok. Gözyaşı kuruyor, parıltı sönüyor. O melek emanet artık yok. Onunla birlikte artık baba da yok. Her ikinizin elinden de kalbinden de öpüyorum.

O baba ve melekten bir emanet. Kızı için kahraman bir baba, yalnızlığında elini tutan, ağladığında omzunu sunan, bir başkasını asla onun gibi sevemeyeceği, o yanındayken korkmadan ışığı söndürerek uykuya daldıran bir baba.

Baba için kızı baş tacı, yüreğinin tam ortası, kalbinin diğer yarısı. Elleri sert, nasır dolu lakin kızının tek göz yaşında içi parçalanan bir dağ.

Kızımın büyüyüşünü görememek, kötülüklerden ve kötülerden koruyup kollayamamak, saçını iki yandan bağlayamamak, yanaklarını mıncırdığım anları tekrar yaşayamamak,  birlikte bahçeye, ağaca, uzanan dağlara, akan nehire, dalgalanan denize bakamamak…

Bundan daha büyük bir acı olabilir mi?

Bu acı tarif edilebilir mi?

Baş edilebilir mi?

Telafisiz.

Yıkılmayacak dağ yıkılır mı?

Sonrası matem. Sonrası hasret. Sonrası tedirginlik. Panik. Ürperti. Sürekli yer ve için sarsılıyormuş gibi yaşamak.

Kayıpların için kendini suçlamak, keşke yanında kalsaydım, olsaydım pişmanlıkları, sorumlulardan hesap sorma.

En çok da hesap sorma. Bu hak.

Kader ya da değil ama tedbir olmadığı çok açık.

Kader ya da değil ama keder olduğu çok açık.

Projesine, malzemesine, zeminine uygun yapılmayan yapılarla kul hakkı yendiği çok açık.

Önce tedbir sonra tevekkül!

Değilse vebali çok büyük.

Acıyla kendine gelen, kenetlenen milletimin başı sağ olsun.

Güncellenme Tarihi
  • 18 Şubat 2023,
Yazının Adı
Deprem: Yıkım, Afet, Felaket