Email
Twitter
WhatsApp
İnstagram

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

İLETİŞİM

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF!

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

Deprem…

Deprem…

 

Gözlerimizin önünde küçük kıyamet yaşandı 6 Şubatta.

Aslında kıyamet yeryüzü coğrafyasının farklı noktalarında farklı zamanlarda mütemadiyen yaşanıyordu ama biz bazısını duyuyorduk bazısını da bir dakikalık haber bültenlerinde görüp geçiyorduk.

Bu sefer o kadar yakınımızda ve o kadar büyüktü ki en umursamaz ademoğlunun bile vicdanı sızladı bu kıyamette.

Dile kolay derler ya hani, bu kez dile de kolay gelmedi acıyı anlatabilmek… Kırk binden fazla insan vefat etmiş, bilmem kaç tane çocuk göçük altında kalmış diyebilmek… Dil cümleyi bitiremeden gözler yaşardı her defasında…

İnsanların nefes alamayacak kadar dar bir alanda ölümü beklediklerini gördük.

Sevdiklerinin en azından naaşlarını görmeyi, bir an önce defnedip, cenazelerini Huzuru İlahiye’ye tevdi etmeyi istemek, nasıl bir hissiyat oluşturabilir insan ruhunda?

“Cenazelerim var ama kimsem kalmadı bana yardım edecek, defnetmek için bana yardım eder misiniz” diye soran birinin muhatabı olmak, o denli çaresizliği görmek…

Daha kaybettiklerinin acısını sindiremeden hayatta kalan çoluk çocuğu için mücadele edip, güvende olması için mücadele etmek…

Rabbim muhafaza eylesin; çok acı, çok ağır…

 Her ölen canla bizde öldük bu acıda… Her dağılan, kaybolan yuvayla birlikte bizde kaybolduk. Elden bir şeyler gelmediği anlar kendi kendimizi yedik, yerimizde duramadık.  

Küçücük bedenlerin enkaz altında soğukta olduğunu bildiğimiz bir durumda üşüyorum demeye utandık, doymak bilmeyen karnımız acıkmayı unuttu…

Hep sorduk kendimize, “biz ne basit şeyleri dertten sayıyormuşuz?” diye.

Ya bundan sonrası…

Millet olarak acı paylaşılmaya çalışılıyor; bananecilik yerini birliğe, tek yürek olmaya bırakıyor. Duygusal tarafı ağır basan milletimiz hep birlikte elini taşın altına koymaya çalışıyor.

Bir yandan hatimler indiriliyor, dualar ediliyor; bir yandan deprem bölgesine maddi ve fiziki yardımlar gönderiliyor. İnsanlar yurtiçinden ve yurtdışından deprem bölgesine gönüllü olarak gitmek üzere hazır kıta bekliyor. Bir can daha sağ çıkabilir mi umuduyla arama kurtarma ekipleri yemeden içmeden canla başla mücadele ediyor.

Devletimiz bundan sonrası ile ilgili yapılan hataları, sorulacak hesapları, yapılacak düzenlemeleri düşünüyor. İvedi olarak hayatta kalanları toparlamaya, şehirleri ölü görüntüsünden uzaklaştırmaya çalışıyor.

Bu arada hakikaten devlet olmak ne zormuş? Bu kadar can kaybının olduğu, şehirlerin hayalete dönüştüğü herkesin üzüldüğü, yorulduğu; yer yer devletine kızdığı, sitem ettiği bir ortamda dik durmaya çalışmak, merhametini ve devlet babalığını göstermek ve hayatı yeniden kurmaya çalışmak…

Alınacak ders nedir diye sorsak kendimize…

İşin açığı yaşanan acı karşısında bütün sözcükler kifayetsiz kalıyor. Neyin dersi diye soruyor insan kendine, kime neyin aklını vereceğim ben.

Evlerimizin depreme dayanıklı olması, bununla ilgili gereken kontrolleri yaptırmamız, binaların ve diğer yapıların deprem riski az olan yerlere yapılması vs. konuları işin uzmanları zaten her defasında söylüyor. Teknik olarak yapılması gerekenler anlatılıyor. Aslında deprem olmadan önce de söyleniyordu ama bizim ilgimizi çekmiyordu!  

Savaşlar, darbeler, doğal afetler gibi anlık ortaya çıkan kriz anlarında, damarına basıldığı anlarda milletimizin neler yapabildiğinin sayısız örnekleri mevcut. Ancak uzun süreli ve yavaş yavaş yaklaşan sorunlarda ne yazık ki aynı refleksimiz yok. Depremden örnek vermek gerekirse, kaçımız ev alırken evin mevkisi, mutfağının büyüklüğü, evin estetik görünüşü kadar, depreme dayanıklılığı ile ilgilenmiştir? Halbuki deprem ülkemizde sadece bugün meydana gelmemiştir.

Millet olarak toplumsal anlamda çözmemiz gereken sorunlarımız var. Bu sorunlar deprem gerçeğinde de karşımıza çıkıyor. Ülke olarak yaşadığımız birçok sorunda da. Temel olarak etik değerler ve süreç yönetimi becerimiz üzerine kafa yormamız gerektiğini gösteren sorunlar…

-Bir işi yapmış olmak için yapmak.

-İşin özünden ziyade görüntüsüyle ilgilenmek.

-Sorumluluğu hep işin diğer paydaşlarının almasını beklemek.

-Tedbir-takdir düsturunu yeteri kadar yerine getirmemek.

-Yaşanılan problemleri ve yapılması gerekenleri çok çabuk unutmak.

-Bugün için bulduğumuz çözümün, uzun sürece uyumunu sağlayamamak.

Ezcümle fiili duamızın tam olması gerekli öncelikle… Tedbirimizi alıp, yapmamız gerekenleri yapıp, sonra gerisini Rabbimize tevekkül etmemiz gerekli…

Rabbim depremde vefat edenlere ki İnşallah şehittirler, rahmetiyle muamele etsin. Geride kalanlara ve milletimize aynı acıları bir daha göstermesin.

Güncellenme Tarihi
  • 23 Şubat 2023,
Yazının Adı
Deprem…


Önceki
YASTAYIZ