Email
Twitter
WhatsApp
İnstagram

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

İLETİŞİM

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF!

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

Çok Güzel Ama Bir O Kadar da Mutsuz!

Çok Güzel Ama Bir O Kadar da Mutsuz!

 

Halkla beraber olmak, onların içine karışmak, soludukları havayı solumak, yürüdükleri cadde ve sokaklarda yürümek, toplu taşıma araçlarında onlarla fiziksel temas etmek ve temaslı zaman geçirmek yani özel rutininizi değiştirip genel rutinin heyecan ve karmaşası içinde kaybolmak herkesin yaşayabileceği bir şey değil galiba. Hele büyük kalabalıkların eğlencelerine dahil olup zevklerine tanık olmak sanki insanın kendiyle barışık olmasını gerektiren bir erdemlilik halidir.

Normalleşmiş olan birçok şeyin aslında ne kadar normal dışı olduğuna denk gelirim kalabalıklar içine karışınca. Mesela her gün şahsi arabanıza binmenin yerine toplu taşımalarda hayatını sürdürmek zorunda kalan büyük çoğunluğun halini anlayınca lüksün ve israfın nasıl normalleştiğini fark ederim. Bunun gibi daha birçok güzelliklerin normalin dışına çıktığına güzel olmayanların ise normalleştiğine tesadüf ederim.
Durakta beklerim sabahın erken saatlerinde. Bazen karanlık daha aydınlığa dönüşüvermemiş olur o saatlerde. Ve ben beklerken, durakta koşuşturan insanların rutini ve normali benim ise rutin dışında anormal gördüğüm şeyler olduğunu fark eder ve üzülürüm. Bu üzüntüler içinde birçok duygular arasında gider gelirken yolun yılan gibi kıvrılan köşesinden dolmuşun ışıkları karanlığı yırtar gibi çıkar gelir. Yerimden kalkar cüzdanımdan toplu taşıma kartını çıkarır durakta bekleyen birçok yolcu gibi sıraya girer adımımı dolmuşun kapısından içeriye atarım. Kartımı okuttuktan sonra boş yer varsa oturur yoksa hiç kimseyi rahatsız etmeyecek bir şekilde müsait bir yeri bulur ve ayakta beklerim. Her durağa gelişimde dolmuşun aynı sesini duyarım ve binecekler biner inecekler iner.

Üçüncü veya dördüncü durakta olabilir karşılaştığım o yürek sızlatıcı manzara.

Bir çocuk biner dolmuşa elleri dedesinin ellerinde. Omuzunda küçük bir çanta ile istemeye istemeye adımını atar kapıdan içeriye. Üç yaşını bitirmiş dört yaşına varmamıştır o. Güzel mi ama çok güzel. Gözleri deniz mavisi, yanakları elma kırmızısı, saçları altın sarısı ve o minicik eller ve ellerdeki kalem gibi parmaklar.

Sabahın bu saatlerinde hayata ve iyiliğe ancak bu kadar saf bir güzellik dahil olur. Ama bütün bu iyilikler ve güzellikler içinde hiç de göründüğü kadar mutlu olmayan ve her haliyle sıcak yuvasından çıkarılmış biri olarak duran mutsuz bir çocuğun elleri var dedesinin ellerinin içinde. Kaşlar çatılmış, yüz asık ve hayata tamamen kapanmış bir çocuk durur dolmuşta dedesinin eteklerine sığınmış olarak.

Ve bunca güzelliğin içinde ve iyiliğin masumiyetinin eşliğinde olan bu güzel çocukla birkaç durak beraber yolculuk eder hep onu gözlerim. O ise ısrarla bakışlarını kaçırır ve dedesinin kucağına sığınarak yolculuğuna devam eder.

Bilemedim annesi ve babası ne iş yapar bu masumiyetin. Öğrenmek dahi arzu etmedim. Lakin hep dedesinin ellerinin içinde olan o minik ellerin ayaklarını nasıl sürüyerek dolmuşa bindiğini ve gönderilmek istendiği yere gitmek istemediğine şahit olurum.

Haftalar hep böyle geçiyor dolmuşla yolculuk yaparken o güzelin bakışları arasında daha nice arka planını bilmediğimiz olaylar arasında.

Ve onun gibi nice güzel ve masum çocukların sabah erkenden sıcak yuvalarından edilişi aklıma geldikçe tarifsiz bir acı saplanır yüreğimin en ulaşılamaz köşesine.

Ve derim ki anneleri evinden etmeye değer miydi? Bütün dünyaları onlara verseniz üzerine de bütün oyuncakları eve getirseniz acaba o çocukları sabah erkenden yuvalarından etmenin oluşturduğu mutsuzluğu ve zihinlerinde açılan yarayı tedavi edebilir mi bilemedim…   

Cemal Süreya’yı hatırladım bu hali anımsatan şiiriyle.

FOTOĞRAF

Durakta üç kişi

Adam kadın ve çocuk

 

Adamın elleri ceplerinde

Kadın çocuğun elini tutmuş

 

Adam hüzünlü

Hüzünlü şarkılar gibi hüzünlü

 

Kadın güzel

Güzel anılar gibi güzel

 

Çocuk

Güzel anılar gibi hüzünlü

Hüzünlü şarkılar gibi güzel

Güncellenme Tarihi
  • 25 Ocak 2023,
Yazının Adı
Çok Güzel Ama Bir O Kadar da Mutsuz!