Email
Twitter
WhatsApp
İnstagram

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

İLETİŞİM

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF!

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

Burası Benim-Ben Burasıyım: Çayırında bir yaşamı var!

Burası Benim-Ben Burasıyım: Çayırında bir yaşamı var!

Panpsişizme göre evrende her madde hisseder, konuşur, acı çeker, arzular, özler ve anımsar.

Feminist kuramcı Karen Barad tarafından ortaya atılan bir kavram olan eyleşmek (intra-action), gerçekliğin birbirine bağlılığı ve dinamik doğası hakkında benzersiz bir bakış açısı sunar. Önceden var olan varlıkların temasa geçmesi anlamına gelen “etkileşimin (interaction)” aksine, eyleşme, varlıkların etkileşimleri yoluyla nasıl ortaya çıktığını vurgulayarak gözlemci özne ile gözlemlenen nesne arasındaki sınırları bulanıklaştırır.

Mesela ani rüzgarların oluşturduğu kumulların fotoğrafını çekmek isteyen bir fotoğrafçı kumulların olduğu ortamda fotoğraf çekerken hem olaya müdahale eder  (ışık, açı, vb. ayarlar ve ortamda bulunuşu ile rüzgârın kumullara tesirine etkisi) hem de çevresindeki doğal süreçlerden etkilenir (ışık koşulları, hava durumu vb).

Bir başka örnek olarak sahile vuran dalgaları düşünebiliriz. Klasik bakışta sahile vuran dalga sahili etkileyip değiştirmektedir. Oysaki değişen sadece sahil değildir, dalganın kendisi de değişmektedir. Dalga gelişinde belli davranışlar sergileyip sahili döverken dövülen sahil de dalganın gidişinde gelişinde olmayan davranışlar belirmesine neden olur. Yani biriyle el tokalaştığınızda tokalaşma eyleminin faili iki kişidir, tek kişi değildir.

Deluzze’un Arı ve orkide örneği durumu şöyle açıklar: Orkiden üreyebilmek için dişi yaban arısının kokusunu ve biçimini taklit ederek erkek yaban arısını kendine çeker ve bu yolla döllenmesini sağlar. Orkide döllenmesini sağlandıktan sonra çekici koku yerine itici bir koku yayarak arıları döllenmemiş olan orkidelere yöneltmektedir. Birlikte var olma-yaşam örneği çiçeği olmayan incir ve çilek arısı ilişkisinde görülebilir. “Olgunlaşmamış meyvenin içindeki dişi çiçekler tozlaşmaya hazır olduğunda, incir meyvesi incir arısını adeta "baştan çıkaran" türüne özgü bir koku salmaya başlar. Ancak bu koku sadece incir arısının dişilerini çeker. Kokuyu takip eden dişi arılar incir meyvesini bulur ve her incirin dibindeki dar açıklıktan zar zor içeri girer. Bu açıklık o kadar dardır ki dişi arılar meyvenin içine girene kadar sürtünmeden dolayı kanatlarını ve antenlerini kaybedebilirler. Ancak bu önemsizdir, çünkü dişinin artık antene veya kanatlara ihtiyacı olmayacaktır. Amacı yumurtlamaktır, incirin amacı ise tozlaşmak. Dişi yavrular yumurtadan çıktıkları anda çoktan döllenmiş ve gebe haldedirler. Dolayısıyla kanatlı dişiler doğdukları inciri terk etmeden önce, ister istemez polenler vücutlarına yapışır. Bu arılar, kendilerine yeni bir incir meyvesi bulurlar, kanatlarını yitirirler, yumurtalarını bırakırlar, bu sırada polenleri de o incire taşımış olurlar ve böylece döngü devam eder “(Kynk: https://evrimagaci.org/incir-arilari-ve-incir-meyvelerinin-karsilikli-evrimi-yedigimiz-incirler-icinde-olen-arilar-10833)

Birlikte var-oluş için insan ve doğa bağına bakmak yeterli. Şöyle ki; insanın yaşaması için oksijen kullanması gerekir. Bu kullanımın sonunda salınan karbondioksittir.  Ağacın yaşaması için gereken karbonu bulmasında havadaki karbondioksiti kullanması gerekir. Bu kullanımın sonucu ise oksijendir. Yani, insan ağacı ağaçta insanı etkiler, ikisi birbirini var eder.

Eyleşme, geleneksel nedensellik ve ayrıklık kavramlarına meydan okuyarak, varlıkların, olguların, olayların yalıtılmış değil, karmaşık bir ilişkiler ağı içinde birbirine dolanmış olduğunu öne sürer. Barad'a göre bu kavram, gözlemci öznenin gözlemlenenden ayrılmazlığını vurgulayarak bilgi üretiminin her zaman belirli maddi-söylemsel pratikler içinde yer aldığını öne sürer. Dolayısıyla eyleşme, varlıkların, olguların, olayların etkileşimleri yoluyla karşılıklı olarak oluşturulduğunun altını çizerek gerçekliğin akışkanlığını ve olumsal doğasını vurgular.

Bu açıdan eşli yapılan dans, eyleşme kavramını örnekleyebilir. Eşli dansta dansçı, sadece kendi bedenini kullanmakla kalmaz, aynı zamanda dans ettiği diğeri ve ortamla etkileşime girer. Müzik, diğer dansçı, izleyiciler ve hatta mekânın akustiği gibi faktörler, karşılıklı her iki dansçının performansını etkiler ve onun da bu ortama geri tepmesine yol açar.

Şu havada tek bir kuş gibi uçan bir grup kuş sürüsünü düşünün, uçuş sırasında birlikte hareket ederek senkronize olurlar. Her kuş, kendi hareketlerini yaparken diğer kuşların pozisyonunu, hızını ve yönünü dikkate alır. Bu senkronizasyon, her bir kuşun hem ortamdaki diğer unsurlarla etkileşimini hem de kendi davranışlarının geri dönüşlerini algıladığı bir sürecin sonucudur.

Mesela Kuantum Dolanıklığı: Kuantum mekaniği alanında, kuantum dolanıklığı gibi olgular eyleşme ilkelerini örneklendirir. İki parçacık dolaşık hale geldiğinde, aralarındaki mesafeden bağımsız olarak özellikleri birbiriyle ilişkili hale gelir. Bu yakın bağlantı, parçacıkların ayrı varlıklar olmadığını, daha ziyade kendi iç etkileşimleriyle ortaya çıktıklarını, bir parçacıktaki değişikliklerin dolaşık muadilini anında etkileyerek klasik nedensellik ve yerellik kavramlarına meydan okuduğunu göstermektedir. Mesela İnsan-Çevre Etkileşimleri: Çevre çalışmaları bağlamında, eyleşme insanlar ve çevreleri arasındaki dinamik ilişkilere dair içgörüler sunar. İnsanları ve çevreyi ayrı varlıklar olarak görmek yerine, eyleşme, insan eylemlerinin çevreyi şekillendirdiği ve bunun tersinin de geçerli olduğu birlikte oluşumlarını vurgular. Örneğin, ekolojik niş inşası kavramı, organizmaların çevrelerini aktif olarak nasıl değiştirdiklerini, böylece üzerlerinde etkili olan seçici baskıları nasıl etkilediklerini ve nihayetinde evrimsel yörüngelerini nasıl şekillendirdiklerini vurgular. Mesela Sosyal kimlikler: Barad'ın çalışmalarından etkilenen Judith Butler'ın performatiflik teorisi, kimliklerin doğuştan gelmediğini, daha ziyade belirli sosyo-kültürel bağlamlarda tekrarlanan eylemler yoluyla hayata geçirildiğini öne sürer. Bu bakış açısı, bireylerin ve sosyal yapıların nasıl iç içe geçtiğini, dinamik bir anlam yaratma sürecinde birbirlerini sürekli olarak nasıl birlikte oluşturduklarını ve yeniden yapılandırdıklarını vurgular.

Eyleşme kavramı “fail (yapan-eden) kim” sorusuna verilen cevabı tamamen değiştirmektedir çünkü sözkonusu olan ortak failliktir. Klasik anlayışta fail genelde öznedir. Oysaki özne tek başına fail olamaz.

Nesneye hükmeden özne ise Descartes’ten bu yana insandır. Descartes yanılgısı bambaşka bir insan-diğeri ilişkisi doğmasına sebebiyet vermiştir. İnsan hükmedici diğeri ise hükmedilendir. Ortak faillik Descartes’in aklına gelmemiş olabilir. Karen Barad'ın perspektifi, Descartes'in sahiplik kavramına meydan okur ve insanın doğayı veya dünyayı salt gözlemci veya sahip olarak değil, etkileşim halinde olan bir katılımcı olarak görmesi gerektiğini vurgular. Bu perspektif, insanın doğayı ve diğer varlıkları kontrol etme veya sahiplenme hakkını reddeder ve bunun yerine insanın doğayla, diğer insanlarla ve çevresiyle etkileşim halinde olduğunu kabul eder.

Eyleşme bir şeyi diğerine etki etmesi ve onu değiştirmesi değil değişimden/dönüşümden iki şeyin birlikte sorumlu olması da değil karşılıklı yanıt verebilir (response-ability ortak faillik) olmasıdır. Mesela Adem ve Havva’nın Cennetten kovulmasına neden olduğu ileri sürülen elmanın yenmesi vakasında sorumlu’nun genelde Adem veya Havva olduğu düşünülür. Bu anlatıdan hareket edecek olursak mesele bilgi ağacından elmanın koparılması değil, elmanın koparılmasıyla hem bilgi ağacında hem Adem ve Havva’da olan değişimdir. Koparılmadan sonra ne bilgi ağacı aynı kalmıştır ne de insanoğlu. Gerek bilgi ağacı gerekse de ademoğlu bu vakada ortak faildir.

Eyleşme kavramı, atom altı alemden sosyal ve teknolojik alanlara kadar çeşitli alanlar içindeki ve arasındaki ilişkileri yeniden düşünmek için zengin bir çerçeve sunabilir. Gerçekliğin birbirine bağlılığını, olumsallığını ve edimsel doğasını ön plana çıkaran eyleşme, varoluş anlayışımızı şekillendiren dolaşıklıklara yönelik eleştirel sorgulamaları davet eder. Çağdaş dünyanın karmaşıklığı içinde yol alırken, eyleşmenin içgörülerini benimsemek, varoluşun dokusunda bulunan akışkanlık ve ilişkisellik için daha derin bir takdiri teşvik edebilir ve bilgi üretimi, sosyal dönüşüm ve etik katılım için daha incelikli ve bütünsel yaklaşımların önünü açabilir.

Mesela bir kitap yazma hadisesini düşünün. Kitabın yazarı kim?

Gerçekte ne siz kitabı tek başınıza yazabilirsiniz ne de kitap sizi, sonucu ikiniz birlikte oluşturdunuz.

Hiçbir şey birbirinden ayrı gerçekleşemez.

Dolayısıyla artık “ben, benim, bana” diye bir şey olamaz.

Artık “öteki” diye bir şey de olamaz.

Öteki de neticede sizsiniz.

Güncellenme Tarihi
  • 31 Mart 2024, 14:49
Yazının Adı
Burası Benim-Ben Burasıyım: Çayırında bir yaşamı var!