-Hava çok farklı Sakıp. Ne sıcak ne soğuk yok yok ya çok sıcak ya da çok soğuk. Bir de
sanki bütün insanlar sırada hem de başlangıcı ve sonu belli olmayan sıralar bunlar.
-Sen merak etme. Biz işimizi biliriz. Birazdan alırlar bizi Vehbi. Anlamadığım şeyse
düzeni sağlamak için sıra numaraları verme yerine gözümüze sokarcasına hep “her
muhafaza bir muhasebe içindir” ile “helali hesap haramı azaptır” cümleleri dolaşıp
duruyor her yerde.
Şakir sence bizi yanlış yere mi yönlendirdiler.
-Hep öyle heyecanlı ve tuhafsın Sakıp. Atalarımız boşu boşuna mı demişler “bekle gör.”
Biraz sabredelim.
-Sıradaki sıradaki.
-Ben mi! Dalga geçiyorsun. Asla bana sıra gelmez böyle erken.
-Sıradaki hemen geç. Burada hangi ses yükselir ve kim çağrılırsa sıra onundur.
-Emin misiniz! Ben hem çok fakirim hem de ne makamım ne de mevkim var. Aşiretim
yok, soyum sopum maruf değil. Hem malım mülküm de yok. Baksana geldiğim yerdeki
en meşhurlar burada sıra bekliyor. Onlara ayıp olmasın. Ben kimim ki onların önüne
geçeyim. Geldiğimiz yerde ilk sıralar hep onlarındı hatta sırayı dahi onlar tanzim ederdi.
Biz haddimizi biliriz efendim.
-Belki de onun için sıra sizde sıradaki.
-Hop hop hop hop hop hop! Ne oluyoruz öyle. Bilmem ne kadardır zaman geçti
bilemiyoruz ama bekliyoruz sırada. Siz şu sümüklü fakir ve çulsuzu mu hemen
alacaksınız.
-Siz kimsiniz!
-Tanımadınız mı bizi? Dünya tanıyor siz tanımıyorsunuz. Çok acayip bir durum.
-Burada kimse birbirini tanımaz ki. Biz de aldığımız emir ile hiç kimseyi tanımayız.
Sadece talimatları yerine getiririz.
-Peki bu talimatları veren kim?
-Sıranız geldiğinde öğrenirsiniz.
-Şimdi siz cidden bizi almayacak mısınız!
-Evet sıranızı bekleyeceksiniz. Ve ben dahi sıranızın ne zaman geleceğini bilmiyorum ki.
Belki hemen belki yıllar veya asırlar sonra sıra size gelebilir.
-Hadi oradan diyeceğim ama onu da diyemiyorum. O kelimeler de gelmiyor ağzıma
Sakıp. Biz nereye düştük. Hem yanıyorum hem de üşüyorum. Bak evlatlarım ve malım da
gelmiyor imdadıma. Bir kadeh içmeme dahi müsaade etmiyorlar.
Doğan yok mu oralarda Şakir. Onun kulağı delik dili tatlıdır. Bir şeyler yapsın.
-Hayır Vehbi, Doğan gelmedi henüz. Ama çok merak etme kısa süre sonra sıra bize gelir.
Zaten biraz önce giden adamın işi uzun sürmez. Rica ederiz, olmazsa araya adam koyarız.
Elimizden geleni ardına koymayız. Hemen bizi alırlar.
Ve aradan bilmem ne kadar zaman geçer. Vehbi, Sakıp, Şakir ve daha nice devletlü ve
kuvvetlu gibi görünenler yerlerine alışmamış ve beklemenin ümidiyle o sıradaki fakir ve
kimsesiz gibi görünenin dönüş yolunda kalmış gözleri ve akılları. Bu arada bütün
semalarını da türlü türlü karakter ve yazı sitilleriyle “her muhafaza bir muhasebe içindir”
ile “helali hesap haramı azaptır” görüntüleri kaplayıvermiş.
Sıranın gelmesini sabırsızlıkla bekleyen bu üç kafadar arkadaş ufuktan bir görüntünün
onlara yaklaştığını fark edince toparlandılar. Zamanını tam kestiremiyoruz ama bu gelen o
olmalı dediler. Her tarafında ışık huzmesi, simasında Hazreti Yusuf’un güzelliği ve
edasında güzeller güzelinin tavr u hali olan o fakir, hiçbir insanın idrak edemeyeceği
kadar bitkindi. Sırada bekleyenlere baktı önce. Sonra başını semayı kaplayan o cümlelere
döndürdü. Ve nihayette onu götürürken itiraz edenleri arar bir gözle etrafa baktı. Fark
etmiş gibi onları şu cümleler ağzından döküldü.
-Onca zamandır bir sicimin hesabını veriyordum. Verdim de sayılmaz. Umarım sizin bir
siciminiz dahi yoktur arkadaşlar. Varsa ve helal ise ümidiniz kırılmasın ama hesap çetin.
Çoksa ve haram ise orasını tarif edemem. Hele bir de bunları kul hakkı yiyerek
biriktirmişseniz hiçbir şey söyleyemem.
Yeniden doğdum ve yeniden yaratıldım.
Nolursunuz beni artık götürüverin gideceğim yere. Asırlardır bekliyorum burada.
Nolursunuz götürün beni yeniden var edileceğim yere.
-Sakıp, Şakir, Doğan, Kemal, İsmet, Cemal, Türkan, Canan, Nursel, Firuze, Firdevs ve
benimle ilgili olan herkes ne diyor bu adam. Bir şey söylemeyecek misiniz? Haydi
yalandır deyin bu söylenenler için. Doğru değildir veya hakikat olamaz deyin lütfen.
Evet ben de biliyorum “her muhafaza bir muhasebe içindir” ama burası için değil. Hele
bizler için hiç değil. Çünkü biz hep çalıştık ve haklarımızı muhafaza ettiğimiz gibi
çalışanlarımızın da haklarını muhafaza ederek hep muhasebenin yolunu gösterdik.
Hem elimizden geldiği kadar helalinden kazanmaya çalıştık ama helalin hesabı olur mu
hiç. Olmaz ve olmamalı. Sadece haramın hesabı olmalı. Ne demek “helali hesap haramı
azaptır.”
Hayır. Hayır. Hayır. Kabul etmiyorummmmmmmmm.
-Vehbi Vehbi. Uyan lütfen.
-Oh şükürler olsun. İyiki de uyandırdın beni. Neredeyse aklımı atacaktım. Hem sarı ineğin
de doğum zamanı gelmiş olmalı. Bir bakayım doğurdu mu sağ salim.
-Herif herif. Kan-ter içinde kalmışsın. Bak gözlerin yerinden fırlayacak gibi. Gir de şu
çola başına bir su dökeyim biraz kendine gel.
- Hayır. Hayır. Hayır. Kabul etmiyorummmmmmmmm.
Olamaz böyle bir şey. Olamazzzz. Şimdi biz her amelimizden hesaba mı çekileceğiz.
Yani mobese kameralarının kaydettiği gibi her fiilimiz muhasebe için muhafaza mı
ediliyor. Bir de bu yetmiyormuş gibi helal kazancımızın hesabını da vereceğiz.
Nasıl bir yerdi orası. İnanın bir an sıradan nasıl çıkıp kaçabiliriz oradan diye düşündük.
Buraya geri gelmeyi ne çok istedik bir bilseniz. Lakin hiç mümkün görünmüyordu.
-Bey ne konuşup duruyorsun öyle. Tamam bir şeyler olmuş sana ama artık
toparlanmalısın.
-Sen benim gördüğümü görseydin hatun hiç böyle konuşmazdın. Hemen gidip Sakıp ile
Şakir’e anlatmalıyım bu gördüklerimi.
-Gecenin bu saatinde. Delirdin mi sen herif!
-Evet, gecenin bu saatinde gecenin bu saatinde…