Email
Twitter
WhatsApp
İnstagram

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

İLETİŞİM

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF!

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

Bir Sabah; Rıfat Ilgaz

Bir Sabah; Rıfat Ilgaz

Sabah uyandım, canım bir şeyler okumak istedi. Başucumda Peyami Safa vardı ama onun kasvetini değil de daha başka bir şeyler okumak istedim. Kütüphanemde aramaya üşendim ,hemen başucumdaki iki raflı kitaplığımdan bir şeyler aramaya başladım. Rıfat Ilgaz’ı gördüm; bizden, eskilerden dedim içimi ısıtır bu kış gününde, ilk sayfasını açtım baktım ilk sayfasında bana yazılmış bir şeyler var. Çok sevdiğim Pakize’ciğim bana geçen yılbaşında hediye etmiş, kendisi de Karadenizli ben de, yazar da…Kitabın arka kapağını çevirdim; kitap Akçakoca’da geçiyordu, benim ana baba toprağımda…Sabah uyandığımda, kasvetli bir Antalya sabahında, bizden bir sıcaklık istemiştim ya; işte anamdan babamdan, köklerimden bir sıcaklık beni sarıp sarmalayıverecekti kitabın sayfalarını çevirdikçe…

Yazları gittiğim şirin sahil kasabasının, hep merak ettiğim kış günlerinin; rüzgârlı, yağmurlu, soğuk bir gecesini anlatarak başlıyordu roman. Dalıverdim o soğuğun içine, sıcacık hatıralarımla. Ankara da yaşayan Tuncer Amcamla yazları Akçakoca da buluşunca, ben çocuğu yanına alır, hep gezdirirdi. Bir gün bana sordu;

-büyüdüğünde de böyle gezecek misin?

-evet gezeceğim.

-ya kocan izin vermezse?

-o zaman onu boşar, yine gezerim.

Amcam çok gülmüştü, herkese anlatmıştı…herkes de çok gülmüştü, ama ne bilsinler, o zor toprakların vazgeçmez kararlı dirayeti, atalarımın genlerinden gelerek bana işlemişti ve ben ne olursa olsun gezecektim…

Üniversiteyi bitirip de, Moda da kendi çocuk yuvamı açtıktan bir süre sonra; “yok bu iş bana göre değil, ben gezmeliyim” dedim, yuvayı devredip, Türk Hava Yolları’nda hostes olarak işe başladım. Bu kez herkes gülmedi de, çok şaşırdı; kariyerli kendi işini bırakıp niye hostes oldun diye?

Olsun, ben dört duvar arasından kurtulup, mesafeleri aşıp başka başka yerlere gidecektim ya… oraları öğrenecektim ya… Ne önemi vardı kariyerin?

Sınırları hosteslik sayesinde aştım. İstanbul’un sınırlarını, Türkiye’nin sınırlarını.

Daha önce de çok gezerdim. Okulum ile evim uzaktı, liseye başlayınca, babama; “ben artık kendi başıma okula gidip gelmek istiyorum” dedim;  üç çocuk okutan babam, şöyle bir yüzüme baktı; “gidebilir misin?” dedi. Benim kararlılığımı görüp, her ay servis parası yükünden kurtulmanın sevinciyle kabul edince, dünyalar benim oldu.

Okuldan çıkınca, robot gibi servise binip eve gitmeyecektim. Okul çıkışlarında kendimce yavaş yavaş ev-okul rotamı genişlettim. Önce okul dönüşü, otobüsten inip çevremdeki semtleri gezmeye başladım, zamanla okul çıkışından 3 saat sonra eve dönmem normal karşılanır oldu ev halkı tarafından; “biliyorlardı ki, geziyordum…”

Üniversiteyi de ne şanslıyım ki, tarihi yarımada da İstanbul Üniversitesi’nde okudum. Bir gün, Edebiyat Fakültesi’nin duvarları masif-cam kitaplıklarla kaplı dersliğinde ,kış yağmurunun kasvetli bir öğleden sonrasında, profesörü dinlerken, konuyla ilgili bir soru sordum; o kadar eften püften bir cevap aldım ki, canım sıkıldı, dersliğin kocaman camlarından Vezneciler’e doğru bakmaya başladım. İnsanlar yağmur altında oradan oraya koşuşturup duruyorlardı, onların koşuşturmalarında bir gerçeklik vardı. Benim öğrenmek istediklerime ket vurulmuştu. O günden sonra, ben vurdum kendimi; Süleymaniye sokaklarına, Gedikpaşa’ya, Fatih’e, Eminönü’ne…Yorulduğum zaman da gidip eski Köprü Altı Kahvesi’nde çay içmeye… 

Arada derslere de girmeyi ihmal etmeden, kaçırdığım derslerin notlarının fotokopilerini düzenli temin ederek, gezerek üniversiteyi bitirdim ama daha çok gezdim…O zamanlar UNESCO, Tarihi Yarımada’yı tescillememişti bile. 

Yağmurlu bir Antalya sabahından beni, çocukluğuma, gençliğime götüren alıp götüren ‘Rıfat Ilgaz’a’...

Güncellenme Tarihi
  • 24 Aralık 2023, 00:16
Yazının Adı
Bir Sabah; Rıfat Ilgaz