Email
Twitter
WhatsApp
İnstagram

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

İLETİŞİM

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF!

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

Bir Hasretler Manzumesi Ve yahut da Sevdamın Gözü Kara

Bir Hasretler Manzumesi Ve yahut da Sevdamın Gözü Kara

Adım ki anılmamıştır girizgahlarda.
Hep söylediğim şarkının nakaratında ellerim,
Yollarda,
Tarlalarda, dağlarda
Bir içim şiir
Bir içim bozkır
Bir içim sevda kokarım.

Söyleye söyleye gelmişimdir ya bu diyarlara
Sözümle atarım adımlarımı.
Köprülerin üstünden,
Nehirlerin kenarından
Tarlalardan, dağlardan...

Engin denizlerle engin dağların
Birbirlerine ne yönden benzediklerini,
Ya da bozkırın insana neden cesaret verdiğini,
Bilmiş gibi yürümüşlüğüm vardır benim.
Bir yanım bozkırdır bir yanım kış.
Orta Asyalı bir topraktadır ayaklarım.
Bir kekik kokusuna duçarımdır
bir de gül.

Üzerimde gezinir kırk ikindi yağmurları,
Kalbimle karşılarım sarı soğuk rüzgarları.
Bir atlının nefesindeki hızdır
göğsümdeki,
Hani dönüp dönüp yiğitliğe hazırlayan
Ve sonra da soluklanıp gözlerimde sahne bulan.

On yedi yaşımdır.
Ben bozkır masalı anlatırım.
Kalbim çağlar,
Ben tarlalarda,
dağlarda ağlarım.

Çünkü durulmayan sular var benim göğsümde,
Begonya.
Çünkü çatlamamış bir tohumum ben.

Kıyılar uzak kalır vurmam için.
Kabuğumu şahit edemem kalbime.
Çalkandığımla kalırım ben.
Bilsem de çatlamakla filize döneceğimi
Yalnızca bildiğimle kalırım ben.

Yağmurlarla yarışan bir hasretim var.
Begonya.

Gör beni.
Bir dere yatağından uzanıverdim dağlara.
Geçtiğim ovalardan topladığım buğdaydı.
“Varlığın özü” derlerdi buğday için.
Karnında bir çizgi.
Elif vardı, firak vardı, visal vardı.
Seherin büyüsüydü buğday
Bir yanda kara gece,
Bir yanda gün.
Beyaz ipliğin,
Uykulara sevkeden siyahtan,
Ayrıldığı andı buğday

Karnında Elif’le.
Bir yanında kavuşma,
Bir yanında firkatle.

Avuçlarımın buğdayıyla,
Dağlara vurdum ben kendimi,
Gör beni, Begonya,
Ve bil ki, asırlarla zaman geçti ruhumun üzerinden.
Çok kelime sarf ettim, anlamak ve anlatmak için.
Ve saklanmak için hatta,
Suretine yaban olduğum kelimelerden.

Defterler doldu,
Koca yıllar yaşadım bu yerküre üzerinde,
Adımlayarak seması dumandan görülmeyen bir şehrin parklarını,
Ve dahi,
Onların curcunalı sesler arasında kaybolan yollarını,
Toy şiirler yazdım defterlerime.

Ben, bu koca dünyada,
Daha bıyıkları yeni terlemiş,
Elleri belki hiç kaldıramayacağı yükler üzerinde,
Daha dün okunmuş pirinçler yiyip
Kalem oynatmaya çalışan,
bir imtihanın üzerinde ve daha dün,
Yeni bir ayakkabısı olunca, yere basmaya korkan,
Üzerine çamur değer diye.

Begonya, sen bil beni, ben, on yedi yaşımda,
Sanki bir çağ yürüdüm yaşımdan.
Begonya, sen bil beni, ben, bir hasretin adıyla, söyledim söylemişsem,
tüm bu söylediklerimi.

Ve bir de Begonya,
Zamanla öğrendim ki,
Zamanı öldürmek de mümkün.
Nasıl mümkünse tomurcuğu patlamış bir çiçeği dalından koparmak,
Öylece mümkün...

İşte bunları söylerim ben, Begonya,
Bir olurunu bulunca,
Ölü zamandan birkaç saati sıyırmanın,
Kaleme ve kâğıda ve şiire dokunmanın,
Ve hatta,
Düşünebilmenin birazcık da olsa,
Bir olurunu bulunca,
İşte bu sözleri söylerim ben.

On yedi yaşımdır,
Ben buğdayın sırrını anlatırım.
Kalbim çağlar,
Ben hâlime bir çiçeği şahit tutarım.

Güncellenme Tarihi
  • 25 Haziran 2023, 17:37
Yazının Adı
Bir Hasretler Manzumesi Ve yahut da Sevdamın Gözü Kara

Yazar