Email
Twitter
WhatsApp
İnstagram

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

İLETİŞİM

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF!

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

Berber Ali’nin Torunu ve Boyunduruk

Berber Ali’nin Torunu ve Boyunduruk

İnsanlığın icat ettiği özerklik ile itaat arasındaki bağı en iyi gösteren metafor veya mecazlardan biri boyunduruktur denilebilir.

Öncelikle en sağlam ve esnek ağaçtan yapılır boyunduruk. İki canlıyı(hayvanı) ya da birini kayıtlamak içindir.

Ağaç, yumuşaklığın ardında var olması gereken en sert görünümlü bir formdadır. Her türlü ıslaklıktan arınmış olduğundan güneşi bütün damarlarına kadar çekerek içinde hiçbir su belirtisi kalmamıştır. Boyunda dururken herhangi bir ıslaklık emaresi bulunmamalıdır ki canlının içini gıcıklamasın.

Boynu incitmemek için ağacın her türlü budakları ve kabukları önceden alınır. Daha da sağlam ve itaatkâr olması için ateşin üzerinde gezdirilir. Bütün talaşları yanacak şekilde güzelce kavrulur.

Sonra kalın dişli demir törpülerin altında güzelce törpülenir. Tabiri caizse hamamda keselenir gibi bir törpülenmedir bu. İnce zımpara ile en ufak pürüzler dahi alınır. Bir daha ateşe girecek kadar üzerindeki fazlalıkları atmış iki taş arasında un olan buğday gibi tandırın yanaklarında değil ama dudaklarında bir ateşle temasa hazır hale gelmiştir o güzel boyunduruğumuz. Boyunda duracak. Velev ki hayvan boynu olsun bu neticede boyunda duracak bu boyunduruk. Ondandır ki öyle tuhafsamayın bu söylediklerimi. 

İki canlı için olan boyunduruklar yaklaşık iki buçuk metre uzunluğunda ve dümdüzdür.

Öyle hemen hazır olmaz boyunduruklar. Eğilip bükülmesinin, bel verip meyletmesinin, yamru yumru hallere geri dönülmesinin önü alındıktan sonra yeniden tezgâhın üzerine yatırılır bu yepyeni boyunduruğumuz.

Elde metre ve kalem var şimdi. En pürüzsüz ve zımparalanmış tarafı tezgâhın zeminine temas edecek ve düğümlü ve sıkıntılı taraflar altta kalacak şekilde iki canlının da birbirine fazla yaklaşmasını engelleyecek ama aynı zamanda yerlerinde de özerk olabilecek bir boşluğu zorunlu kılacak şekilde üçe bölünür. Bir-yarım-bir olarak. Ve her bir de kendi içinde yirmi beş-elli-yirmi beş şeklinde işaretlenir.

Bir daha boyunduruğumuz yanan tandırın veya ocağın başındadır. Ateşin içinde iki cm kalınlığında yuvarlak demir nari bir şekilde boyunduruğun yirmi beşlik kısmından boşluk açarak on beş cm’lik kalınlığın diğer ucundan çıkmak şartıyla cızırdamaya ve güzel kokular çıkarmaya başlar.

Boyunduruk üçüncü kez ateşle tanışınca bu defa bağrı yanar ta ki başkalarının boynu yanmasın ve yara olmasın. Kayıt altına alacaklarını muhkem iplerle tutacağı delikler kendinde açılsın diye. Şükürler olsun hasarsız bir şekilde ve boyunduruğun özerkliğini de kaybettirmeyerek her iki ucunda ikişer delik açılır.

Artık hazırdır boyunduruğumuz. Koşulmaya hazır olan boğalar gibi.

Bir problem var henüz halledilmemiş. Boyunduruğa zarar verecek kadar da tehlikelidir bu problem. Boyunduruk eksenli olarak anlamayın! Boğa eksenli bir problemdir bu. Çünkü boğa boyunduruğun geçirdiği aşamaları henüz geçirmemiş kısacası öküzleşmemiştir. Her an boyunduruğu parçalayıp özerkliğini ilan edip kendi kalmaya hazır olduğunu haykıracak kadar haşin tavırlar sergileyip etrafı ürkütür.

Boyunduruğun diğer tarafına koşulan da kendisi gibi bir boğa ise çift sürecek olanın işi çok zordur. Artık birbiriyle çarpışan ve boyunduruğu dahi kıracak olan çiftteki özerk enerji itaati reddeder ve çift sürecek olana boyun eğmeye itiraz ederler.  Ne kırılmaz ıslak çubuklar ne ha babam ho babam deyişleri ne de arabaya ağır yük yükleme veya kotanı alabildiğine toprağa saplamaların fayda etmediği görülür. Tek çare boğanın öküzleştirilmesidir. Asırlarca boyunduruğun hakimiyet hikâyesi böyle gelir.

Bir de boyunduruk çeşitleri var: Ağaların boyunduruğu, şeyhlerin boyunduruğu, aşiretlerin boyunduruğu, şehirlilerin boyunduruğu, köylülerin boyunduruğu, kadınların-erkeklerin boyunduruğu, düşüncelerin boyunduruğu, geleneğin ve geleceğin boyunduruğu, muktedir ve muhalif olmanın boyunduruğu, inancın bütün özgürlüğüne karşılık inançsızlığın korkunç boyunduruğu vs. vs.

Adıyaman her bir şehir gibi hatıralarıyla yaşarken şimdilerde silinen hafızaların hatıralar için büyük bir trajedi oluşturduğu görülmektedir. Bundandır ki şimdiki yaşlılar en büyük geçmiş korumasını anılarıyla yaşamaktadırlar. Köyden kente dönerken yok edilen bu hatıraların en son kıyımı belki de en büyük kıyımı da bu son depremle oldu.

Adıyamanlı büyüklerimizin yüzündeki her bir çizgi bilhassa son zamanlarda gittikçe belirginleşen ve hayata en büyük mührünü vuran bu çizgilerin arasında yaşamın kıvılcımlarının yine hatıralar olduğunu gördüm. Hayattan çok yaş almış insanların konuşmalarına şahit olunca bu yaşama kıvılcımlarını gördüm.

Yusuf amca öyle anlatıyordu Adıyaman’da boyunduruk altına girmeyen berber Ali’nin oğlunu.

Okumuş ve öğretmen olmuştu yıllar önce Berber Ali’nin oğlu. Farklı fikirlerde olduğu görülmüş ve işkence edilmişti kendisine hem de yurdundan edilerek. Boyunduruğun altına girmemenin bedelini ağır ödemişti Berber Ali.

Ve Yusuf amca şöyle bitirdi konuşmasını: “Galiba Berber Ali’nin torununun muhalifliği veya aykırılığı babasının ve dahi geçmiş sülalesinin boyunduruk altına alınması çabalarına karşı bir intikam alıştır gibi geliyor bana.”

Evet insanın haksız itaat ve biatı insanın kendine ve hakikate yabancılaşması anlamına gelebilir. Nihayetinde ise Arno Gruen’in şu tespiti bu yüzden ezilenler, başkalarını ezebilmek için kendilerini ezenlerin tarafına geçer: insanın insanlığını kaybettiği sonsuz süreç trajik bir şekilde boyundurukla gerçekleşir.

Boyunduruksuz yaşamın anahtarı aklımızın elinde, kalbimizin cebindedir sanırım.

Güncellenme Tarihi
  • 11 Haziran 2023, 00:36
Yazının Adı
Berber Ali’nin Torunu ve Boyunduruk