Email
Twitter
WhatsApp
İnstagram

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

İLETİŞİM

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF!

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

Benimle Konuşması Hayalimdi!

Benimle Konuşması Hayalimdi!

-Biliyor musun ablacığım!

-Neyi?

-Benimle konuşmasını ne çok isterdim!

-Kimin?

-Tabii ki biliyorsun!

-İnan ki kimden bahsettiğini bilmiyorum!

-Nasıl bilmiyorsun?

-Gerçekten bilmiyorum!

-Şimdiki çocuklar ne kadar şanslı bir bilsen!

-Allah aşkına ne demek istiyorsun.

-İçimde bir yaradır asık suratlılığı ve konuşmaması.

-Kimin ey Müslüman kimin!

-Tabii ki babamın!

-Allah insaf versin sana abiciğim insaf.

-Neden?

-Babam en çok seninle konuşur seninle yarenlik eder. Hatta bazen kıskanırız seninle konuşmalarını. Şu söylediğin şeye bak.

-Ba’d-ı harabu’l Basra!

-Bu ne demek Abi ya!

-Gerçekten öyle mi düşünüyorsunuz. Öyle ise bu özlem nedir benim içimde. Yıllardır kor ateş gibi içimi eriten yüreğimi ıstıraplar içinde bırakan bu dert nedir peki.

-Allah dert vermesin gardaş.

-Evet o hâlâ içimde bir derttir hem de unutamadığım bir dert.

Elin yedi yabancısıyla bir sohbet ederdi ki hayran hayran seyrederdim yüzüne bakarak.

Akranlarıyla bir hoş sohbet ederdi ki içim bir hoş olurdu.

Elin gençleri ve çocuklarını muhatap alarak öyle bir ciddiyet ve samimiyetle konuşurdu ki her defasında bu güzel hal benim de başıma gelecek diye bütün hayallerim yeniden canlanırdı.

Lakin sıra bize gelince bir anda buz keserdi. Ağzından kelimeler kerpetenle alınırdı.

Ne çok isterdim benimle de o başkalarıyla konuştuğu gibi konuşsun. Dizine başımızı koysa elimizi ellerinin içine alsa ve halimizi sorsaydı galiba en büyük hayalimiz gerçekleşirdi.

Ah o benimle konuşmadığı yıllar nasıl bir derttir içimde bir bilsen!

-Anlattıkların sadece senin için geçerli değildi ki. Hepimiz için aynıydı. Hiçbirimizi muhatap alıp konuşmazdı ve konuşamazdı. Çünkü onun da öyle bir çocukluğu vardı. Bilirsin son zamanlara kadar dedemizin yanında bizi ismimizle dahi çağırmaktan çekinirdi. Sadece emir cümlesi kullanır ve yapılacak işin ismini zikrederdi.

-Başkalarına gösterdiği güler yüzü ve tatlı dili bizlere çok görmesini hiç kabullenmez ve gizli gizli ağlardım. Bu durumu çocuklarıma asla yaşatmayacağıma dair öyle yemin ederdim ki anlatamam. Ondandır çocuklarımız çok şanslı.

-Galiba çocuklarımız açısından biz de ipin ucunu kaçırdık.

-Nasıl!

-Onları aşırı serbestilikle yüzleştirerek onlara en büyük kötülüğü yaptık. Yanlışa yanlışla cevap vererek çocuklarımızı yalnızlığa mahkûm ettik. Onların normali bizim anormalimiz oldu.

-Bana yapılanın doğru olmadığına eminim. Ama haksızlık da etmek istemem. Çünkü onca çocukların ve işlerin arasında belki ancak bu kadarını yapabiliyorlardı.

-İnsan hep kendinde olmayanı ararmış. Peki bizim çocuklarda ne yok!

-Hem her şeyleri var hem de hiçbir şeyleri yok.

Nerde tıkanıyor yollarımız bilemedim. Yaşadığımız kaderin bir benzerini çocuklarımızla da yaşamaya başladık.

Hiç ilgilenmesen neden ilgilenmedin demiyorlar.

Çok ilgilensen özgürlüğümüzü kısıtlıyorsun diyorlar.

Muhatap alıp konuştuğumuzda sizler haklıymışsınız diyorlar.

Hiç konuşmasan böyle bir ihtiyaçlarının olmadığını ima ediyorlar.

Beygir gibi yarışlarda boy göstermek için de bir gelecek kaygısıdır tutturmuş gidiyorlar.

Ebeveynlerimizle konuşamama eksikliğimizi giderdiğimiz oyun ve arkadaş buluşmalarımızın sanki çeyreğine dahi sahip değiller.

-Yok yok. Elimizle ocağımıza incir diktik.

Zaman değişmiş dedik ama insanın aslında aynı ihtiyaçlarla yaratıldığını ıskaladık.

Fedakarlığı hep biz yaptık onları yükün altına hiç çekmedik.

Gelecek onların olsun dedik ama hep beraber anı yaşamayı örseledik.

-Çocuklarımız çok şey biliyorlar. Hayır hayır hiçbir şey bilmiyorlar. Sadece bildiklerini zannediyorlar. Sanal dünyadan çıkıp gerçek yaşamla yüzleşince sudan çıkmış balık gibi çırpınıp duruyorlar.

-Öyle deme abi. Gerçekten çok şey biliyorlar. Hatta her doğruyu her yerde söyleyecek kadar cesur ve her hakkı söylemenin de hakları olduğunu haykıracak kadar öz güvene sahipler. Mesela ben bir şey söylemeden zart diye önüme bir yığın bilgi sıralıyorlar. Vallahi o bilgisayar ve telefon kullanışlarına hayran kalıyorum.

-Ya evdeki hallerine ne demeli! Otel gibi mi ya da yurt yok yok pansiyon gibi kullanışlarına ne demeli.

-Çok haksızlık etmiyor muyuz Abi. Sanki değer görememenin intikamını alıyoruz. Hatta bazen onlarla iletişim kuramamanın suçlusunun çocuklarımız değil bizler olduğunu düşünüyorum. Düştüğümüz armudun gölgesinin yaşamımızdan tam gitmemesi onların da bu gölgede kalmalarına hatta biraz rutubet almalarına sebep oluyor gibi.

-Onlar gerçeklerine gömülürken biz de geçmişimizde yaşıyoruz. Onlar geçmişimizin kapısını aralasa biz de onların gerçeklerinde gözümüzü açsak galiba iş yolunda olacak.

-Abi seninle de iki dakika dünyaya (b)akamıyoruz. Bırak gençleri kendi hallerine. Su akar yolunu bulur. Gençlerimiz iyidir iyi. Daha hoş görülü ve tarafsızlar. Kibar ve alçak gönüllüler. Yardımsever ve bir şeylerin peşinde koşuyorlar. Yalnız da olsalar hayalin masumiyetinde ömrün de hızlı geçen demindeler.

Elbet bir gün bizi anlayacaklar. İnanıyorum geç kalmayacaklar.

-Çoktan geç kaldılar sen sağ ol hanımefendi çoktan geç kaldılar!

Bak biz konuşmaya fırsat bulamazken onlar bütün fırsatları hoyratça harcıyorlar. Bir boşluk bulduklarında hatta her boşluklarında sanal alemde olmayı bize tercih ediyorlar. Gece gezmelerine gelmedikleri gibi neredeyse inlerinden yani konfor alanlarından çıkıp ortak yaşam alanlarımıza uğramayı unutacaklar. Sılayı rahim hak getire. Ya komşuluk ya komşuluk.

Ortak oyun alanı olan sokaklarımız öksüz kaldı.

Güvenlik dedik bütün bu alanları ve oyunları yetim bıraktık.

En acı hisse de yine bizlere düştü. Kırlangıçlar gibi hasretle babalarımızın bizimle konuşmasını beklerken bu defa hasretle çocuklarımızla konuşmanın yollarını aramaktayız.

 

Hatırlamazlar o anları nasıl bakardılar bize

Büyüdükçe o masum bakışlar hatıra oldu

Konuşmak istiyoruz imdi o değişen halinizle

Vaktimiz yok diyorlar olan bize oldu

 

Anlayacaklar bir gün elbette anlayacaklar

Gök kubbenin altında olur muyuz bilemedim

Bekleyecekler ufkun hüznünde bekleyecekler

Ötelerden onları görebilecek miyiz sezemedim.

 

Bilseler ki aile cennetten bir köşedir

Kalbimiz her dem onların derdiyle atar

Hasretimiz onlarla anı yaşama emelidir

Bütün sevgimiz şefkatle onlara akar

 

Biz yaşadık siz yaşa(ma)yın diyemeyeceğim

Siz yaşayın yaşayamadığımız güzellikleri

Biraz da bize zaman ayırın diyeceğim

Her an ölüm alabilir gemisine hepimizi

 

Bilir misiniz ne patronuz ne işçi ne de işveren

Bütün güzelliklerini sadece sizlere veren

Fiziği değil ötesini ayaklarınız altına seren

Ol baba ve anneleriz ki hasrete hasretle giden

Güncellenme Tarihi
  • 21 Ocak 2024, 00:05
Yazının Adı
Benimle Konuşması Hayalimdi!