Email
Twitter
WhatsApp
İnstagram

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

İLETİŞİM

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF!

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

Başarısızlık Korkusunun Gölgesinde Yetişmek: Bireysel ve Toplumsal Sonuçlar

Başarısızlık Korkusunun Gölgesinde Yetişmek: Bireysel ve Toplumsal Sonuçlar

“Başarısızlık korkusu” temelde insanı motive eden kaynaklardan biridir denilebilir. Bu nedenledir ki bizler çocuklarımızı çoğu zaman başarısızlık ile korkutarak motive etmeye çalışıyoruz. Başaramama durumunda karşılaşabileceği muhtemel sorunları ya da engelleri ona şimdiden göstermeye çalışıyoruz. Bir anlamda kendi tarzımıza göre onu geleceğe hazırlıyoruz. Fakat aslında yaptığımız şey kendi korkularımızı onun korkuları haline getirmekten başka bir şey değildir. Yani bir anlamda biz kendi başarısızlığımızdan korkuyoruz. Çocuğumuz istenilen “başarıyı” elde edemediğinde bu bizim başarısızlığımız anlamına gelmektedir. Bu düşünce tarzını sürdürmeye devam ettirdiğimiz sürece çocuğu olabileceği ve başarıyı yakalayabileceği kendi tarzının dışında bir alana iteriz. Çünkü biz çocuğu tanımadan, esas korkularının ne olduğunu bilmeden, yetenek ve ilgilerinden habersiz, ne yapmak istediğini sormadan ne yapmak zorunda olduğunu söyleyerek kendi yaşam stilimize göre şekillendirmeye çalışıyoruz. O bizim çocuğumuz olabilir fakat bizim gibi olmak zorunda değildir hatta istese de olamaz. Ancak sizin istediğiniz gibi davranmaya çalışan, kendi olmayan, rol yapan, doğal olmaktan uzak yüzeysel ilişkiler sürdüren bir kişi olabilir ancak. Çünkü o, kendine has ve biriciktir, dünyada onun gibi bir kişi daha yoktur. O halde doğru davranış şekli nedir ve biz bu sorunun üstesinden nasıl gelebiliriz?

Bu sorulara cevap vermeden kendimize şu soruları soralım: Başarı nedir?, Çocuğum kimdir ve ne yapmak istiyor?, İlgi duyduğu şeye yeteneği var mıdır?, Çocuğuma destek mi oluyorum yoksa destek anlamında müdahale mi ediyorum?, Zoraki şefkat mi yoksa duygusal destek mi veriyorum? Bu sorulara cevap verebilirsek yukarıdaki tüm sorulara da cevap vermişiz demektir.

“Başarı” çocuğun olabileceği kişi olabilmesidir. Kendisine, ailesine ve vatanına hizmet edebilmesidir. İlgi ve özellikle de yetenekleri doğrultusunda elinden gelenin en iyisini yapabilmesidir. En iyi seçim bireyin kendisinin yaptığı seçimdir anlayışı doğrultusunda birey kendi seçimlerini yapabilmeli ve bunların sorumluluklarını alabilmelidir. Doğru hatalar yap- malı ve bunlardan dersler çıkararak aynı hatayı tekrar yapmamalıdır. Mutlu olabilmeli ve etrafında etkileşimde olduğu insanların da mutlu olmalarına katkı sağlayabilmelidir. Bütün bunlar iyi insan olmanın özellikleridir. Yani başarı iyi bir üniversite okuyup çok iyi bir iş sahibi olmak değildir. Başarı, olabileceğimiz kadar olabilmenin yanında insan olabilmektir. Yani esas başarı “İyi İnsan” olabilmektir.

Çünkü biz gerçek yaşamda ayda, yılda bazen de hiçbir zaman bir doktora, öğretmene, mühendise, askere, polise vs. ihtiyaç duymuyoruz. İhtiyaç duymamak onları varlığına ihtiyacımız yok anlamına gelmiyor. Rabbim onların eksikliğini vermesin. Fakat bizim sosyal yaşamımızın her karesinde, her anında ve alanında iyi insana ihtiyacımız var. Haydi, gelin başarısızlık korkumuzla yetenek ve bilgi denizi olan çocuklarımız kurutmayalım.

Yukarıda da vurgulandığı gibi, ebeveynlerin çocuklarını başarısızlık korkusuyla motive etme çabası, aslında kendi kaygılarının bir yansımasıdır. Çocuğun “istenilen başarıyı” elde edememesi, ebeveynin kendi başarısızlığı olarak algılanmaktadır. Bu durum, çocuğu tanımadan, onun yetenek ve ilgilerini göz ardı ederek, kendi yaşam stiline göre bir kalıba sokma zorlamasını beraberinde getirir. Peki, bu düşünce tarzını sürdürmenin bireysel ve toplumsal sonuçları nelerdir?

Bireysel Sonuçlar: Özgünlüğün Kaybı ve Yüzeysel Yaşamlar

Ebeveynlerin kendi korkularını çocuğun hedefi haline getirmesi, bireysel düzeyde derin yaralar açar:

  1. Özgün Olmaktan Uzaklaşma: Çocuk, kendisi olabileceği ve başarıyı yakalayabileceği kendi tarzının dışındaki bir alana itilir. Kendi olmayan, rol yapan, doğal olmaktan uzak, yüzeysel ilişkiler sürdüren bir bireye dönüşme riski taşır. Metnin de altını çizdiği gibi, birey kendine hastır ve biriciktir; başkasının beklentilerini yaşayarak özgünlüğünü kaybeder.
  2. İçsel Motivasyon Eksikliği: Başarısızlık korkusuyla motive edilen birey, dışsal bir baskıyla hareket eder. İlgi ve yetenekleri doğrultusunda değil, “yapmak zorunda olduğu” söyleneni yapmaya çalışır. Bu, özdenetimi düşük, kendi kararlarını almakta zorlanan ve sorumluluk almaktan kaçınan bir kişilik gelişimine yol açabilir.
  3. Mutsuzluk ve Doyumsuzluk: Başarı, iyi bir üniversite okuyup iyi bir iş sahibi olmaktan ibaret görüldüğünde, birey ne kadar başarılı olursa olsun içten içe mutsuz ve doyumsuz olabilir. Çünkü asıl başarı, olabileceği kişi olabilmek, yani kendine has potansiyelini gerçekleştirebilmektir.

Toplumsal Sonuçlar: “İyi İnsan” Kıtlığı ve Sığ Gelişim

Bireylerin kendilerini gerçekleştirememesi, zamanla toplumun genel yapısını da olumsuz etkiler:

  1. Değerler Krizi ve “İyi İnsan” Eksikliği: Metinde öne sürülen en çarpıcı tanım şudur: Esas başarı “İyi İnsan” Kendine, ailesine ve vatanına hizmet edebilen, mutlu olan ve çevresindekilerin mutluluğuna katkı sağlayan bireyler, yani iyi insanlar, sosyal yaşamın her anında ve alanında ihtiyaç duyulan temeldir. Meslek sahibi olma zorunluluğu ile büyüyen nesiller, bu temel insanî vasıfları göz ardı edebilir. Toplum, mesleki unvanlara sahip olabilir ancak empati, dürüstlük, sorumluluk gibi temel insani değerlerde zayıflayabilir.
  2. Yaratıcılığın ve Potansiyelin Körelmesi: Çocuklar ilgi ve yetenekleri yerine, ebeveynin korkularıyla şekillenen zorunluluklara yönlendirildiğinde, toplum büyük bir potansiyel kaybı yaşar. Yaratıcılık, ancak bireyin gerçekten ilgi duyduğu alanda derinleşmesiyle ortaya çıkar. Bireyler kendi yetenek ve bilgilerini tam olarak kullanamadığı zaman, toplum yenilik, gelişim ve özgün çözümler üretme kapasitesini yitirir.
  3. Sorumluluktan Kaçınan Toplum: Bireyin kendi seçimlerini yapabilmesi ve bunların sorumluluğunu alabilmesi, sağlıklı bir toplumun olmazsa olmazıdır. Sürekli müdahale ve baskı altında yetişenler, doğru hatalar yapıp bunlardan ders çıkarma becerisini geliştiremezler. Bu, kararsız, başkasından medet uman ve sorumluluğu sürekli dışarıya atan bir toplum yapısının oluşmasına zemin hazırlar.

Çözüm: Destek mi, Müdahale mi?

Bu döngüyü kırmak için yapılması gereken, korkularla motive etmek yerine destekleyici bir tavır sergilemektir. Metindeki rehber sorular, doğru davranış şeklinin anahtarını sunar:

  1. Başarı nedir? Başarı, unvan değil, olabileceğimiz kadar olabilmek ve İyi İnsan olmaktır.
  2. Çocuğum kimdir ve ne yapmak istiyor? Çocuğu tanımak, onun ilgi ve yeteneklerine saygı duymak esastır.
  3. Destek mi, müdahale mi? Zoraki şefkat ve müdahale yerine, duygusal destek sunmak gereklidir.

Doğru davranış şekli, çocuğa kendi seçimlerini yapma özgürlüğü vermek, hatalarından ders çıkarma fırsatı tanımak ve onun biricik potansiyelini gerçekleştirmesi için yanında olmaktır. Başarısızlık korkumuzla yetenek ve bilgi denizi olan çocuklarımızı kurutmayalım. Onların kendi yollarını bulmalarına izin vererek hem birey olarak mutlu olmalarını hem de topluma en değerli katkıyı, yani “İyi İnsan” olmayı sunmalarını sağlayabiliriz.

Güncellenme Tarihi
  • 28 Eylül 2025, 10:30
Yazının Adı
Başarısızlık Korkusunun Gölgesinde Yetişmek: Bireysel ve Toplumsal Sonuçlar