Mostar
Hayal kırıklığıyla beraber hüznün en acı yarasını yaşadığımız ve dahi ülkemizdeki var olmanın bir benzerini Sarayova’da yaşayarak ayrıldık oradan. Geçmişin ve bütün mücadelelerinin bir masal gibi algılandığı bir nesil örneklemine orada da tesadüf edince bu masum evlatlarımızın katilinin sınır tanımaz konforuyla başımızın belası olan zalim sefahatin yani eğlence kültürünün insanlığın sonu olacağını gördük.
Sabık ruh halinden kurtulup hayatımdaki en anlamlı güzellik olarak var olan eşimle Mostar’ın güzelliklerine yol almak istedik. Burada da Balkanların üzgün ve dahi çocuğu yeni Türk şiirinin mübdisi Yahya Kemal bize eşlik etti Vuslat şiiriyle. Mostar’a kadar manzara harikaydı hakikaten şiir de tam romantik.
Bir uykuyu cânanla beraber uyuyanlar,
Ömrün bütün ikbâlini vuslatta duyanlar,
Bir hazzı tükenmez gece sanmakla zamânı,
Görmezler ufuklarda şafak söktüğü ânı.
Gördükleri rü'ya, ezelî bahçedir aşka;
Her mevsimi bir yaz ve esen rüzgârı başka,
Bülbülden o eğlencede feryâd işitilmez,
Gül solmayı, mehtâb azalıp bitmeği bilmez;
Gök kubbesi her lâhza bütün gözlere mâvi,
Zenginler o cennette fakirlerle müsâvi;
Sevdâları hulyâlı havuzlarda serinler,
Sonsuz gibi bir fıskiye âhengini dinler.
Bir rûh o derin bahçede bir def’a yaşarsa,
Boynunda onun kolları, koynunda o varsa,
Dalmışsa, onun saçlarının râyihasiyle.
Sevmekteki efsûnu duyar her nefesiyle;
Yıldızları boydan boya doğmuş gibi, varlık,
Bir mu’cize hâlinde, o gözlerdedir artık;
Kanmaz en uzun pûseye, öptükçe susuzdur.
Zirâ susatan zevk o dudaklardaki tuzdur;
İnsan ne yaratmışsa yaratmıştır o tuzdan,
Bir sır gibidir az çok ilâh olduğumuzdan.
Onlar ki bu güller tutuşan bahçededirler.
Bir gün, nereden, hangi tesâdüfle gelirler?
Aşk onları sevk ettiği günlerde, kaderden,
Rüzgâr gibi bir şevk alır oldukları yerden;
Geldikleri yol... Ömrün ışıktan yoludur o:
Âlemde bir akşam ne semâvî koşudur o!
Dört atlı o gerdûne gelirken dolu dizgin,
Sevmiş iki rûh, ufku görürler daha engin.
Sîmâları gittikçe parıldar bu zaferle,
Gök her tarafından donanır meş’alelerle.
Bir uykuyu cânanla beraber uyuyanlar,
Varlıkta bütün zevki o cennette duyanlar,
Dünyâyı unutmuş bulunurken o sularda,
-Zâlim saat ihmâl edilen vakti çalar da-
Bir ân uyanırlarsa lezîz uykularından,
Baştan başa, her yer kesilir kapkara zindan.
Bir fâciadır böyle bir âlemde uyanmak,
Günden güne hicranla bunalmış gibi yanmak.
Ey tâlih! Ölümden de beterdir bu karanlık;
Ey aşk! O gönüller sana mâl oldular artık;
Ey vuslat! O âşıkları efsûnuna râm et!
Ey tatlı ve ulvî gece! Yıllarca devâm et!
Coğrafyanın su ve yeşilliği birleştirdiği harika peyzajı eşliğinde şiirin vuslata dair romantik heyecan zirvesini kelâlden melâle kalbetmesinin santimantalist kareleri arasında gündüzün de fark edişi en can alıcı noktada bize sunduğu harikalıklar ortasında Mostar şehrine vardık. Herkes gibi biz de öncelikle Mostar köprüsünü görmeye odaklandık. Lakin bir yağmur karşıladı ki bizi bardaktan boşalırcasına. Bir caminin avlusuna sığındık zorla. Mostar köprüsü de bir nefes aldı bu yağmurdan. Çünkü üstündeki bütün ağırlıklar terk etmişti onu. O da yalnızlıktaki sadeliğin ihtişamını göstermek için o üryan ve muhteşem haliyle bütün güzelliğini aleme teşhir etmeyi fırsat bildi. Seyrin güzelliğine, o kudsi rüyaya caminin avlusundan yağmurun sesleri altında cânanla birlikte daldık.
Yıkımın ve tahribin bütün trajik geçmişine rağmen inşanın ve var olmanın hayata tutunma olarak görüldüğü eskisi üzerine inşa edilmiş yeni Mostar Köprüsü bizi de aldı terkine. Oradan seyrettik Mostar’ın her iki yakasını. Dağın eteğindeki şehir ve Mostar’ın etkisiyle nehrin her iki yakasına yayılmış eğlence ve konaklama yerleri peyzajı tamamlar gibiydi.
Kısa gezintiden sonra Osmanlı’nın somut imaretinin altındaki ruhun yeşerdiği mekânlardan biri olan Alperenlerin dergahına gitmek için sabahı bekledik.
Gece konaklama yeri ararken etrafa hakim duygunun bir ev sahipliğinden ziyade turizm denen insanlık afyonunun hüküm sürdüğünü gördük. Ülkemiz kadar pahalı ve insafsız olmasalar da Balkanları da gelecekte bekleyen turizm yok ediciliğinin şımarık ve vicdansız fırsatçılığının kol gezdiğini gördük.
Balkanların bu tarafının hatırı sayılır otellerinden birinde kaldık. Çalışanlar nazikti ama abartılı değildi. Her Balkan oteli gibi burasının da kahvaltısı çok zayıf yemek kültürleri bayağı idi. Bilemedim daha doğru olanın onlarınki mi bizimki mi.
Evet Balkanlardaki beş asırlık İslam hakimiyetinin altındaki manevi ruhun mimarları kahraman Alplerin yanı başındaki kahraman erenlerdir. Maddi fethi gerçekleştiren Alplerden hemen sonra manevi fethi de erenler gerçekleştirmiş. Bilhassa Bektaşi ve Halveti erenleri Saltuk babanın himmeti, her yerde caminin içini dolduracak müminlerin kalitesini artıran tekkelerin canhıraşane say u gayreti en büyük mirasımız olarak göze çarpmaktadır.
Alperenler tekkelerini Mostar’ın yaslandığı dağın en ücra köşesindeki kayalıkların içinden çıkan suyun tam yanı başına kurmuşlar. Burası tam bir uzlet kuşesi aynı zamanda harika bir su membaının olduğu yerdir. Asırlara buradan gönül hizmeti sunan bu dergâh şimdi yalnız ve terkedilmiş olarak sadece turizmin değirmen öğütücülüğü denen yok olma kaderinin yıpranma kazasını yaşıyor.