Email
Twitter
WhatsApp
İnstagram

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

İLETİŞİM

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF!

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

Babam Gelsin

Babam Gelsin

Yasir konuşmaya yeni başlamıştı. İlk kelimesi de baba olmuştu. Annesi buna içerlemişti. Dokuz ay karnında taşımış, baba söylediği zamana dek bütün zahmetini anacığı çekmişti. Ama O, ilk kelimeyi baba diye telaffuz etmişti. Sonra Yasir o cennet kokan minicik bedenini annesinin sinesine atarak yaşam dolu masum gözlerini kapıya dikmiş ve babam hemen gelsin nidalarıyla mırıldanmış öylece uyuya kalmıştı.

Bu bağırışın öfkesini annenin gözlerinden akan yaşlar söndürmeye çalışmıştı lakin nafile.

Yasir’in söylediği ilk kelime baba olduğu gibi sürekli söylediği tek cümle de babam gelsin olmuştu. Çünkü o babasını çok iyi tanıyordu ama hiç görmemişti.  Annesi de neden göremediğini tam söyleyememişti ta o güne kadar.

Bütün bu iç yıkıma ve kırılmalara rağmen her defasında sokağa fırlayan Yasir arkadaşlarıyla oyun oynamayı ihmal etmiyordu. Bir nevi bütün yıkımı onaran bir terapi gibi gelirdi bu oyunlar ona ve onun gibi o coğrafyada çocuk olanlara.

Oyunlarında silah sesinden daha sevimli ses sapanların içine konulup karşı tarafa fırlatılan taşların çıkardığı ses gelirdi. Her defasında da attıkları taşın hemen önlerine düşmesi hayal ettikleri hedefe ulaşamaması onları üzer ama tekrar tekrar denemekten alıkoymazdı.

Yasir de artık sapana taş koymayı hatta atmayı denemeye başlamıştı. Zaten başka uğraşları da yoktu.

Bazen acemilik mi desek oyunun gereği mi bilemiyorum atılan taşlar karşı tarafa gitmeden kendi gruplarından bazılarına isabet eder geçici bir öfke patlaması ve kavga olur sonra yine hedefe taş atmaya devam edilirdi.

Günler böyle geçmişti. Yasir’in kasları gelişmişti. Artık atılan sapan taşlarının hızı kulaklara kurşun gibi gelirken kendisi de hedefe bomba gibi düşmeye başlamıştı. Bu sapanla taş fırlatma belli yaştan sonra oyun olmaktan çıkmış bir özgürlük mücadelesine dönüşmüştü.

Yasir her taşı sapana yerleştirirken bir şeyler okur ardından öfke ve özlem dolu bir bağırışla hep aynı cümleyi söylerdi. Babam gelsin babam gelsin babam gelsin.

İşte o gün ne olduysa oldu. Bu defa Yasir ve arkadaşları sapanlarının içine taş yerine başka bir şey bıraktılar. Tam fırlatacaklardı ki karşı taraftan yağan kurşunlar arasında kalarak koşuşturmaya başladı çocuklar Yasir hariç. O olduğu yere çakıldı kaldı bütün bağırtılara rağmen. Bu ona doğru gelen sırtlanları da endişeye sevk etti. Onlar da yavaşlamaya ama bütün silahlarını kullanıma hazır hale koyarak Yasir’e doğru yaklaşmaya başladılar.

Yasir bu sabit kadem haliyle bir taraftan arkadaşlarını kurşun yağmurundan kurtarmış bir taraftan yıllardır beklediği babasına kavuşma fırsatı bulduğunu düşünmüş diğer taraftan da özgürlüğü için canını şehadet makamına çıkaracak cesareti göstermekten geri durmayacağını bütün aleme haykırmıştı. Yüreklerindeki korkudan ecel terleri döken sırtlanlar bu cesaret karşısında aptallaşmakla kalmamış her an parmaklarını tetiğe basacak bir durumda kendilerini görmek konumunda olduklarını hissederek korkunun bütün vicdanlarını nasıl esir aldığını fark etmenin utancından çok azabını yaşayarak Yasir’e çok yaklaşmışlardı. Yaklaştıkça Yasir’in yere yatmasını ve hiçbir şeye yeltenmemesini yoksa kurşun yağmuruna tutulacağını söylemişlerdi. Ancak Yasir sol eli cebinde sağ eli göğsünde onların bağırışlarına aldırış etmeden yerinde olduğu gibi durmaya devam etmiş. Bu ciğersuz haberi Yasir’in arkadaşları çoktan annesi Hanne’ye ulaştırmışlardı. Yüreğinden kopan parçalar ve lisanından dökülen beddualar bütün dünyanın sonu olacak bir cinste idi o an anne Hanne’niın hali. Ve o nasıl bir kaçıştı Yasir’e doğru tarif edemezsiniz. Yalın ayak ve binler feryatlar içinde Yasir’e doğru tozu dumana katarak koşan annesi bir grup sırtlanın bir arslan parçası yavruyu yerde nasıl tekmeleyip dipçiklediklerini görünce bayılmaktan çok pençelerini daha keskinleştiren bir arslana dönüşerek koşmaya devam etti.

Bu arada Yasir’in bu pervasız karşı koyması sırtlanları daha da hırçınlaştırmıştı. Her tarafı kana bulaşmış sırtlanlar grubunun içindeki en hayasız olanı birden kendini Yasir’in üzerine atmış ve diğer sırtlan sürüsü de hemen çullanmışlar ve başlamışlardı Yasir’i parçalamaya. Yasir bütün bu sırtlan parçlamalarına karşılık aslan duruşundan taviz vermeden ve elindeki sapanı teslim etmeden sadece Allah u ekber Allah u ekber diyor ve yükselip inen göğsünün en derin yerlerinden gelen babam gelsin cümlesini onların yüzlerine çarpıyordu.

Yasir’in annesi bir kaplan gibi atladı sırtlanların üzerine ve her birini bir tarafa dağıttı ise de yediği kanlı hayasızca saldırmalar yüzünden yaralandı buna rağmen kendini Yasir’in üzerine kapattı.

Tanınmaz olmuştu gül gibi büyüttüğü ve koklamaya kıyamadığı evladı. O anda tek düşüncesi vardı sırtlanlardan arslan yavrusunu kurtarmak. Evet kaplan ve yavrusu yalnız kalmış imdadına yetişecek yeni aslanlar ortalıkta tam görülmemişken sırtlanların sayısı her geçen zaman daha da çoğalmıştı.

Kanlar içindeki Yasir o anda kendini feda ederek annesini bu sırtlanlardan nasıl kurtaracağını düşünmüştü. Bir fırsat bularak yerden kalkmış alabildiğince sapanına koyduğu … büyük bir kuvvetle yeniden sırtlanların geldiği yere doğru sapanıyla beraber fırlatmış ve büyük bir kargaşaya yol açmıştı.

Ancak biliyordu artık Yasir sırtlanlar ne onu ne de annesini parçalamaktan vazgeçmeyecekler. Ve kanlar içindeki Yasir göz kapaklarını zar zor açarak büyük bir acı içinde annesinin sırtlanlar tarafından nasıl şehit edildiğine şahit olmuştu ve kendisini de sırtlanların grup şeklinde sürükleyerek kendilerinin olmayan ve hiçbir zaman da olmayacak olan alanlarına çektiğini fark etmişti.

Hanne’nin kanlar içinde ve tozlar arasındaki şehit bedenine son bir kez daha bakma fırsatı aradı Yasir. Ne yazık ki bulamadı.

Her tarafları kan içinde olan varlığın en sevimsizi bu canavar sırtlanlar Yasir’i kendi taraflarına taşıyarak büyük bir zevkle diğer vahşi sırtlanların kan isteyen ellerine teslim ettiler.

Yaşam boyu babam gelsin diyen Yasir annesini de kaybetmişti. Kanlar içinde neredeyse kırılmamış ve ezilmemiş bir tarafı kalmayan arslan parçası perişan haliyle diğer sırtlanlar tarafında sürüklenerek karanlık, herhangi bir canlının yaşayamayacağı ama içinden kendi gibi çok fazla arslanı kayıtlayan bir yere bırakıldı. Bütün arslanlar bu yavru arslanın başına toplanırken sırtlanlar parmaklıkların özgürlük denen asıl esaret tarafında ağızlarının salyaları akarak ve demir parmaklıkları yalayarak seyre başladılar. Bu acı manzarayı hayvani hazzın en aşağılık tarafı, sadece kendilerine ait tek vahşi gezegenin yegâne canlısı sıfatıyla bütün varlıklardan ayrılmış yeni bir vahşi varlık gibi oyun yapıyor ve arslanların etrafında dört dönüyorlardı.

Bir el değil o kayıtlı yerdeki bütün eller şefkat ve muhabbetin en saf ve samimi dokunuşlarıyla Yasir’in kanlarını silmeye ve tamamen deforme olmuş vücudunu sarıp sarmalamaya başlamıştı.

Bütün o eller içinde bir el vardı ki daha bir başka dokunuyordu arslan parçasına.  Yasir de bunu fark etmiş ve ısrarla dudakları arasından bir şeyler mırıldanmaya başlamıştı. Hatta babam babam baba bab ba… diye öyle bir çığlık ve feryat kopmuştu ki oradaki bütün sırtlanlar ortalıktan kaybolmuş daha sonra da büyük bir salya akıtarak yeniden arslanların kaldığı hücrenin önünde toplanmışlardı.

Varlığın en utanç ve haris halinin somutlayanı olan sırtlanların bütün vahşiliğine tahammül eden Yasir ve onun gibi arslanlar bütün zamanların ve varlıkların kralı olmaya bir kere ant içmişlerdi.

Yasir bir müddet sonra uyanır gibi olunca su diye mırıldanmaya başladı. Öldüğünü zanneden diğer arslanlar bilhassa başından hiç ayrılmayan baba arslan suyu hemen yetiştirdi Yasir’e. Yasir önce hafifçe doğruldu sonra da kendisine uzatılan su ile elini ve yüzünü yıkadı. Ancak başka hiçbir uzvunu yıkayacak mecali kalmamıştı. Bunu anlayan baba asrlan diğer eksik uzuvlarını da yıkadıktan sonra Yasir’i kıbleye döndürdü.

Büyük bir sadelik ve ciddiyetle sırtını masivaya döndüren Yasir yüzünü Hakk’a döndürerek vazifesini ifa etti ve uzun bir uykuya dalıverdi.

Dışarıdaki sırtlanlar bu hale daha çok öfkelenmiş ama arslanların öfkesinin nasıl bir fırtınaya dönüştüğünü de az çok anlayıverdiklerinden oradan uzaklaşıveriyorlarmış gibi bir pozisyona girmişlerdi.

Yaşamında sadece babam gelsin hayali ve ümidi ile yaşayan Yasir annesini de kaybetmiş ve demir parmaklıklar arasında hiç tanımadığı babasının yeleleri arasında şehadet şerbetini içmişti…

Acaba bu maymun iştahlı ve sırtlan hırslı insanlık daha ne kadar Yasir adındaki masum arslan parçalarının gözler önünde parçalanmasına tahammül edecek.

Sizin hiç Yasirleriniz böyle bir vahşete maruz kaldı mı…

Güncellenme Tarihi
  • 10 Aralık 2023, 02:34
Yazının Adı
Babam Gelsin