Babalar gününün kapitalistler tarafından tüketimi körüklemek için kullanıldığına yönelik ciddi eleştiriler var. Tıpkı sevgililer ya da anneler günlerinde olduğu gibi. Kapitalizme karşı beslediğim duygular nedeniyle bu eleştirileri doğru kabul etmeye çok yakınım(!) Diğer taraftan düşünmeden de edemiyorum. Yılın bir gününün babalara ayrılmış olmasının veya o günde babaların biraz daha öne çıkarılmasının nasıl bir sakıncası olabilir ki? Netice itibari ile babalarımıza sadece o gün özen göstermiyoruz.
Birçoğumuzun babası kendisi için çok özel ve kıymetlidir. Yaşam sebeplerimizden birisi olmanın ötesinde genellikle hayatta kalabilmemiz için kendi ömürlerinden fedakârlık yapmaktan çekinmeyen kişilerdir babalar. Bu durumu idrak edebilenlerimiz için aynı zamanda bir kahramandır babalarımız. Lakin konu çocuklar ile babaların ilişkilerine geldiğinde mesele her zaman bu kadar naif bir şekilde açıklanamayabiliyor.
Ünlü Rus yazar Ivan Sergeyeviç Turgenyev’in meşhur romanı Babalar ve Oğullar’da yer aldığı üzere belki de babalarımızı anlayabilmek için gençlik çağlarını aşıp olgunluk dönemimize gelmemiz gerekiyor. O vakte gelinceye kadar da kendimizi bulabilmemiz için zaman zaman babalarımız ile çatışabiliyoruz. Aslında burada mesele baba çocuk arasında ortaya çıkan çekişmeler değil bu tartışmaların nasıl yaşandığıdır. Belki de bu ilişkilerin sevgi ve saygı çerçevesinde mi yoksa kızgınlık ve öfke bağlamında mı ilerleyeceğini daha çok babaların tavırları belirlemektedir.
Kendi hayatıma bakınca rahmetli babamın bu ilişkiyi safhalara ayırarak yönettiğini anlıyorum. Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarımda babam bana karşı oldukça disiplinli ve buyurgan davrandı. Lise yıllarında fikirlerimi sormaya başladı. Üniversite dönemimde kararları birlikte almaya başladık. Üniversite sonrasında ise tamamen kenara çekildi. Kararlarıma ve yaşamıma hiç karışmadı. Nadiren ya da sorduğum zamanlar önerilerini söyledi. Lise yıllarım ile birlikte ne siyasi görüşüme, ne okumak istediğim bölüme, ne hayata dair yapmak istediklerime ne de evlenmek istediğim kişiye karıştı.
Kendisine ikimizi anlamsız kavgaların içine sokmadığı için minnettarım. Zamanımı ve enerjimi kendimi babama ispat çabası için harcamadığım için de çok mutluyum. Tüm bunlarla birlikte çocukluk dönemimde bana karşı sevgisini daha fazla göstermesini isterdim. Yıllar sonra bu konu hakkında konuşurken “güçlü olman ve şımarmaman için mesafeyi korudum ve disiplinli davrandım” demişti.
Her ne kadar kendi düşüncelerime göre hayatımı şekillendirdiğimi düşünsem de geriye dönüp baktığımda babamdan etkilendiğimi görüyorum. Onun “namerde muhtaç olma” ve “haram lokma yeme” sözleri yaşam felsefemin temelleri arasında yer alıyor. O nedenle işimi iyi yapmak için çalışıyor, kazancımın yalnızca yasal olmasına değil aynı zamanda helal olmasına da dikkat ediyorum.
Babam hangi işi yapmam gerektiğine de karışmadı. Lakin kaderin cilvesi şimdi onun arzu ettiği gibi akademisyen oldum. Kendimi özel sektörde yönetici olarak görmek istiyordum. Bu arada sadece babam mutlu olsun diye kendi isteğimle başladığım yüksek lisans programında bir nevi kendimi buldum. Akademik kariyere odaklandım. Şimdi düşünüyorum da hocalıktan başka hiçbir iş beni bu kadar mutlu etmezdi. Her sabah uyandığımda büyük bir arzu ile gittiğim işim için Allaha şükrediyorum.
Babamı da hayırla yâd ediyorum. Onun için her gün Allah’a “ben babamdan razıyım, inşallah sen de ondan razı olursun ve onu cennetine kabul edersin” diye dua ediyorum. Babalarımızla olan ilişkimiz sadece tecrübe ettiğimiz hayatla sınırlı değil. Ötesi var. O nedenle bizler babalarımıza olan muhabbetimizi yalnızca babalar gününde hatırlamıyoruz. Lakin böyle bir günün varlığı babalarımızla olan ilişkilerimiz üzerine daha fazla düşünmemizi sağlayacaksa babalar günü neden olmasın?