Email
Twitter
WhatsApp
İnstagram

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

İLETİŞİM

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF!

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

Anlamın Anlamı

Anlamın Anlamı

Evet teknolojik olarak çok ilerledik, harikulade.

Evet bizim yerimize artık yapay ya da yapan zeka var, fevkalade.

Diyelim ki bu ilerlemeler günlük işlerimizi sekiz değil altı saatte bitirme olanağı sağladı. Yani teknoloji sayesinde iki saat kazandık.

İyi de bu teknoloji sayesinde işlerimizi daha hızlı yapma şansını yakalayıp kazandığımız o iki saat bizim daha mutlu ya da anlamlı bir hayat yaşamamıza elverdi mi?

Yani değdi mi?

Hâlâ her pazartesi çoğumuz için bir işkence, açık hapishanedeki rutinlere kaldığımız yerden devam… Haftanın son günü ise kurtuluşun, özgürlüğün kapı aralayıcısı anlamını taşımaya devam ediyor. Her sabah uykunun en tatlı yerinde artan uykusuzlukla yataktan kalkan milyonlar, banyoya gidiyor. Şanslılar hızlıca bir duş alıyor, saçlar kurutulup ardından az biraz kozmetik bakım. Oradan müthiş şık görünmeliyim ama ne giymeliyim sorunsalı. Es geçilen bir kahvaltı. Sonra servise, özel arabaya ya da arkadaşlarla birlikte olan yolculuğa, toplu taşımaya doğru hızlıca bir yarış. İtiş, kakış. Kokular ve kokular. Herkes duş alacak şansa meğer sahip değilmiş.

Ne istediğini değil ne istemediğini bilen milyonlar sokakta, trafikte akıyor… zombi tarzı.  Ama. Neredeyse yarımız işimizden memnun değiliz. Bırakmanın, istifanın eşiğine gelip gelip, geri gidiyoruz.

Camus’ye göre her gün aynı şeyleri yaparak ve her gün yeniden başlayarak süregiden bir yaşam “saçmadır.” 

Gerçekten, ne için?

Mutlu olmak” için tabi ki.

Mutlu olmak ne demek? “İstediğimiz şeyi elde etmek” tabi ki.

Ama şimdi, şu anda istedikleri her şeye sahip olan insanlar var ve tahmin edin onlara ne oluyor? Mutlu değiller.

Hedeflediğimiz şeyi elde ettiğimizde mutlu olmamamız nasıl mümkün olabilir? Cevap basit: Ya yanlış şeyleri hedefliyoruz ya da gerçekten yanlış şeyleri hedefliyoruz…

Çevremizde mutlu olmanın formülünü anlatan çok sayıda filozof, bilim insanı, siyasetçi, guru, din adamı, yazar, sanatçı vb., var ve biz maalesef hayal gücümüzü bunların bize anlattıklarıyla sınırlamayı seçiyoruz. Başkası gibi olmaya çalışıyor, onun ayak izlerini takip edip mutlu olmayı bekliyoruz.

Bu mantıklı mı?

Peki, istediğimiz şey ne?

Çoğumuzun yaşamı mitolojik Sisifos’la, Tantalus ve İksion’la büyük benzerlik gösteriyor. Ne diyor Camus; “Sabahleyin kalkmak, tramvaya binmek, büroda ya da fabrikada dört saat çalışmak, yemek, tramvay, dört saat daha çalışma, yemek, uyku ve pazartesi, salı, çarşamba, perşembe, cuma, cumartesi hep aynı ritim üzere…” (Camus A. , Sisifos Söyleni).

Hikâye bu ya:

“Sisifos, Homeros`a göre ölümlülerin en bilgesiymiş. Kıvrak zekâsı ve kurnazlığıyla tanrıların başına dert olmasıyla bilinirmiş. Öyle ki Ölüm Tanrısı Thanatos'u oyuna getirerek ölümden bile kurtulmayı başarmış. Korinthos şehrini kurmuş, oranın kralı olmuş.

Sisifos'un hikâyesi, bir gün Zeus'un yüce bir kartala dönüşerek Nehir Tanrısı Asopus'un kızı Aegina'yı ailesinden uzağa kaçırmasıyla başlıyor. Aegina'nın babası Asopus tanrıların en öfkelisiymiş. Sadece çevresine değil kızına da durmadan kızar ve kötü davranırmış. Aegina'nın durumuna çok üzülen Zeus, Aegina'yı ailesinden uzak, güvenli ve huzurlu bir yere kaçırmış. Zeus, Aegina'nın güzelliğine vurulmuş ve onu kaçırırken gören Sisifos, bu durumu fırsata çevirebilmek için Asopus'un huzuruna çıkmış. Bu sorunu çözmek için bir nevi şantaj yapmaya karar vermiş. Nehir Tanrısı Asopus'a kızının yerini bildiğini, şehrindeki su kıtlığına çözüm bulursa anlatabileceğini söylemiş. Kızını bir an evvel bulmak isteyen Asopus, Sisifos'un bu isteğini yerine getirmiş. Sisifos da kızını kaçıranın Zeus olduğunu ve tuttuğu yeri ona söylemiş. Şehrini içme suyuna kavuşturan Sisifos, Zeus'un nefretini kazanmakla kalmayıp tüm tanrıların düşmanlığını kazanacağı bir yola girmiş.

Zeus, Sisifos'un kendisini sırtından vurduğunu düşündüğü için Ölüm Tanrısı Thanatos'a Sisifos'u öldürmesini söylemiş. Thanatos Zeus'un isteğini emir sayarak anında Sisifos'u bulmaya gitmiş. Karşısına dikilen Ölüm Tanrısına ‘demek bu dünyadan ayrılma zamanım geldi. İtiraf etmeliyim ki bu kadar genç yaşta ölmeyi beklemiyordum. Sen muhteşem bir tanrısın. Gitmeden önce şimdiye kadar elde ettiğim hazinelerden en değerlilerini sana sunmak isterim. Bu hazineler diğer tarafta hiçbir işime yaramayacak.' sözleriyle karşılık vermiş.  Bu konuşma karşısında etkilenen Thanatos, Sisifos'un hediyelerini büyük bir memnuniyetle kabul etmiş. Sisifos, Thanatos'a içinde altın bileklikler ve kolyeler olan bir hediye sunmuş. Bu hediye altın gibi görünse de sadece sarıya boyanmış kelepçeler ve tasmalardan ibaretmiş. Thanatos, hediyeyi alır almaz takmış, kandırıldığını anladığındaysa çok geç olmuş.

Thanatos, Sisifos'un tutsağı olmuş. Bu durum, dünyadaki ölümleri durdurarak insanlarında uzun yıllar yaşamaya başlamasına sebep olmuş. Ne savaşta, hastalıkta, yaşlılıkta ne de kazara hiç kimse ölmez olmuş. Tüm insanlık ölümsüz ve bu durum onları çok mutlu etmiş. Bu durum karşısında deliye dönen Savaş Tanrısı Ares, Thanatos'u Sisifos'un elinden bizzat kendi kurtararak serbest bırakmış. Ares, Thanatos'a Sisifos'u bularak öldürmesini söylemiş. 

Olacakları ön görebilen Sisifos, eşine 'Erken ölürsem ölüm törenimi sakın yapma 'diyerek kendince bir tedbir almış. Hades düzeni alt üst eden Sisifos'a karşı çok öfkeliymiş. Sisifos, nazikçe söz istemiş ve Hades'e 'Yer altı dünyasının asil lordu, size karşı geldiğimi biliyorum, fakat amacım bu değildi. Eğer sizi incitecek bir şeye sebep olduysam lütfen beni bağışlayın. Söylemek zorundayım ki karım bana bir ölüm töreni yapmadı. Bu yüzden acılar içindeyim. Asil lordum, lütfen bana bir gün izin verin de hem karımdan intikamımı alayım hem de ölüm törenimi gerçekleştirip huzur bulayım. Eminim sizin gibi yüce bir tanrı bu isteğimi yerine getirecek güçtedir.' diyerek son kozunu oynamış.

Herkes gibi Hades de Sisifos'un konuşmasından etkilenerek 'Sana yeryüzünde bulunman ve işlerini halletmen için bir gün izin veriyorum” demiş. Sisifos Hades'in izni ile dünyaya geri dönerek, karısını yanına alarak kaçış planını uygulamaya koymuş. Bu ölümü ikinci kez kandırmasıymış.

Sisifos yeniden Hades'in huzuruna çıkartılmış. Hades yıllar boyunca hep bugünü beklemiş ve vereceği cezayı düşünmüş. Bu yüzden karar vermesi hiç de zor olmamış. Sisifos yuvarlak, çapı bir insan boyunu geçen, silindir biçiminde olan, büyük, uzun, yuvarlak, mermer bir kayayı itip-omuzlayıp, yüksek, dik ve çıplak Tartarus'daki dağın zirvesine kadar çıkarmak zorundaymış. Fakat Sisifos taşı tam tepeye çıkardığı zaman, taş ellerinden kurtulup dağdan aşağıya yuvarlanacak. Sisifos ovaya inip taşı tekrar itip-omuzlayıp dağın tepesine çıkaracak. Taş tekrar Sisifos 'un ellerinden kurtulup ovaya yuvarlanacak. Ve bu ceza ömür boyu sürecek bir işkence. Üstünde giysileri olmayan Sisifos; yaz-kış, gece-gündüz demeden bu sonsuz ve bitimsiz işkencesini çekiyormuş.” (Internetten derlenmiştir).

Ama kimine göre Sisifos mutluymuş…

Neden acaba?

Sebep bir inanç sıçraması olsa gerek.

Sisifos kendi işini yaparak var olmaktan keyif alan bir absürt kahraman! Arzulayan bir insan ve onu hayal kırıklığına uğratan ise diğerleri… Camus’a göre insan kendini ezen şeyi tanrılaştırıyor ve kendini zayıflatan şeyde umuda tutunmak için sebep buluyor.

Sisifos’u anladım. Peki ya Tantalos mutlu muydu ya da sonsuza kadar tekerleğe bağlanan İksion?

Tantalos’un hikâyeside şöyle:

“Zeus ve Pluto’nun oğulları olan Spylus Kralı Tantalus, sıklıkla Olimpos dağındaki tanrılar sofrasında yemeğe davet edilirmiş. Tantalus, bu sofrada ilk kez gördüğü ve tattığı nektar ile ambrosia’yı çok beğenir ve kimseye belli etmeden bunları çalarak halkına götürürmüş. Böylece tanrıların yiyeceği ölümlü insanların eline geçmiş. Tanrılar bu hırsızlığı öğrendiklerinde çok kızıp, Tantalus’u Olimpos’tan kovup sonsuza kadar bir havuzda yaşamaya mahkûm etmişler. Havuz su dolu ve üzerinde meyve ağaçlarının havuza kadar sarkan dalları varmış. Beline kadar su içinde olan Tantalus ne zaman meyve yemek isteyip dallara uzansa dallar yükselir ve ulaşmak imkânsız hale gelirmiş. Ağaçlar yapraklarını üzerine serer ve başının üstünde meyveler sallanıyormuş; armut ağaçları ve narlar, parlak yükleriyle elma ağaçları, tatlı incirler ve bereketli zeytinler. Fakat yaşlı adam onları ne zaman eline alsa rüzgâr onları gölgeli bulutlara doğru fırlatıyormuş. Susuzluğu onu bitmek bilmeyen bir çabaya itiyormuş; ama onu içmek için asla suya ulaşamıyormuş. Çünkü ne zaman hevesle suyu içme hevesliyle eğilse, su kayboluyormuş. Havuz içine çekiliyor ve ayaklarının altındaki tek şey gizemli bir gücün kuruttuğu koyu toprakmış. Tantalus sonsuza dek ne meyve yiyebilecek ne de su içebilecekmiş. (Odyssey, 11: 582-593).  (Tantalos'un fesatlığının üç hikâyesi var aslında. Üçüncü hikâyede, daha da şok edici bir eylemden bahsedilir. Tanrıların gerçekten her şeyi bilip bilmediklerini ve yasak yemek olsa dahi ne yediklerini bilip bilmediklerini test etmek isteyen Tantalos, kendi oğlu Pelops'u öldürüp, bir güveçte pişirmiş. Onu akşam yemeğinde tüm tanrılara sunmayı planlamış. Olimposlular, biri hariç hepsi, bir şeylerin ters gittiğini hemen anlayınca plan suya düşmüş.)” (Alıntı:https://www.worldhistory.org/trans/tr/ )

Sisifos, Tantalus, İksion günümüzde yaşasalardı ne yaparlardı acaba…

Teknoloji ve yapay/yapan zeka sayesinde kendilerine, kişisel gelişimlerine daha fazla zaman ayırabilirler miydi mesela? Yoksa eskisinden daha fazla mı oklavanın altına sokarlardı kendilerini?

Acaba günümüzde yaşıyor olsalardı teknoloji onların hayatını ne hale getirirdi? Teknoloji yalnız kalabilme ve böylelikle düşünme kapasitelerini artırır mıydı mesela, ya da gerçek bir beyin yıkama aracına dönen televizyon/internet dizilerinin uyuşturucu etkilerini bertaraf edebilirler miydi?

Hayatın anlamı ne olurdu onlar için?

Çok tuhaf bir soru oldu bu. 

En yüksek bilgi seviyesine ulaşmak daha çok öğrenmek mi; iyi bir insan olmak mı; en yüksek düzeyde haz mı; olan bitenin mantığını kavrayıp arzuları kısıtlamak mı; basit şatafatsız bir yaşam mı; iyi ahlak ve erdemli olmak mı; istediği her şeyi yapmak mı; adil ve insaflı olmak mı; kendini keşfetmek ve gerçek kimliğini bulmak mı; mutluluk ve huzurun peşinde koşmak mı…

Ben anlamlı bir hayat yaşıyorum diyen Sisifos, Tantalus, İksionlar ifadelerindeki anlamlılık yargısını acaba neye dayandırırdı?

Sisifos, Tantalus, İksion’un hayatını anlamlı olarak deneyimlemesi ölçülebilir faydalarla mı ilişkili olurdu?  Daha çok para, daha sağlıklı beslenme, daha fazla fiziksel aktivite, daha yüksek yaşam memnuniyeti ve daha düşük depresyon Sisifos, Tantalus, İksion’un yaşamını anlamlı kılmaya yeter miydi?

Peki Sisifos, Tantalus ya da İksion hayatın anlamını kendi eliyle yaratmayı seçer miydi?

Soruların sonu yok.

Mitoloji devam ediyor.

Sisifoslar geri düşeceğini bile bile hâlâ bir kayayı dikine bir dağa taşıyorlar; Tantaluslar içemeyeceklerini bilseler de suya eğiliyorlar, yiyemeyecekleri meyvelere uzanıyorlar ve İksionlar göklerdeki o tekerlekte sonsuza dek dönüyorlar.

 

Güncellenme Tarihi
  • 03 Mart 2024, 00:32
Yazının Adı
Anlamın Anlamı