Artık 1000-1500 metrelerden deniz seviyesine indik. Sonunda Karadeniz sahilindeki şirin Gerze’ye ulaştık. Gerze, cittaslow yani yaşamın yavaşladığı huzurla yaşanan şehirlerden. Ama ne yol kat ettik, daha da gidecek çok yolumuz var.
Çumra’dan geçtik, marketleri, manavları, çiğköftecileri gece 12.00 de kapanan tek kasabaydı. Ulucamii, tren istasyonunu gezdik karanlıkta. Çumra kavunlarını gece açıkta bırakıyorlar tezgahlarda ya da bir sergi örtü veriyorlar. O bal kavunları alıp kaçmamak için zor tutuyor insan kendini, sabahı zor ettik satın almak için. Kırıkkale’de akşam ezanı ile şehre kilit vuruldu, Çorum ezandan sonra biraz daha direndi, soğuk vurunca kapandı gitti. Ama Çorum’da Ahlatcı Kuyumcu vardı ki, akıllara zarar. Çarşıdaki dev binası, akşam vakti kapanırken sanki İstanbul Maslak’ta bir plazadaki beyaz yakalılar dağılıyor gibiydi, şaşırdık. Sonra Çorum’u biraz daha anlayabilmek için AVM aradık, bulduk, gittik. Bizi yine AVMnin ortasında kocaman Ahlatcı Kuyumcu karşıladı. Kasada kuyruk var, içeri girdik onlarca tezgahtar müşterilerine hizmet veriyor. Çorumlular deli gibi altın alışverişinde. Altın kampanyası mı var dedik? O da yokmuş? Ahlatcı! Senin yaptığını Çorumlu yapmaz bu ekonomik krizde desek de alıyorlar ayan beyan... zaten AVM de Ahlatcı Holdinge aitmiş. Biraz araştırdık, Türkiye altın bilezik sektörünün %80 i Ahlatcı Kuyumculukdaymış, Körfez ülkelerine ihracatı da oldukça yüksek. Allah daha çok versin ne diyelim?
Anadolu da ki beyin fırtınasından sonra Gerze bize iyi geldi artık burnumuza palamut kokuları da geliyor...