Email
Twitter
WhatsApp
İnstagram

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

İLETİŞİM

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF!

İyiliğe Karşı Olan Her Şeye MUHALİF !

Ahmet Bey

Ahmet Bey

 

Bir ölü şehirde dolaşır gibi olursunuz akşamları deprem bölgesindeki kentlerin cadde ve sokaklarında. Ne eski heyecanlar ne de eski Ramazanlardan bir esinti görürsünüz. Gördüğünüz en belirgin şey hâlâ depremin korku ve kaygısı bir de tevekkülle yaşama tutunma çabasıdır.

Hava soğuk ve sıcak arasında gidip gelirken bahar da kıştan bir türlü kurtaramamıştır yakasını bu şehirde.

Bütün bu hüzünlere rağmen bir hummalı çalışma çarpar gözünüze deprem bölgesinde. Konuttan çadıra düşenleri hızlıca konteyner kentlere yerleştirme çabasıdır bu hummalı gayretin adı.

Bir şehir kurulur konteyner kentler adı altında. Önce alanlar belirlenir. Alt yapı hızlıca tamamlanır. Üst yapının cadde ve sokakları kurulan konteyner kentlerle somutlanır. İçleri donatılarak hazır bir yaşam alanı haline getirilen bu minyatür evler artık konuklarını bekler.

İşte o gün bu konukları yerleştirdiğimiz günlerden biriydi.    

Çok masum duruyordu Ahmet Bey aynı zamanda kaygılı ve öfkeli. Bana düşmüştü kayıtlarını almak. Nahif bir o kadar da kederli bir şekilde sandalyeye oturdu. Başladım bilgilerini kayıt altına almaya.

Kelimeler ağzından zorla çıkıyor ve tane tane dökülüyordu dudaklarından. Anlamıştım her depremzede gibi onun da içinin kor ateşle yandığını. Onu incitmeden, kor ateşine nasıl serin bir su olurum hassasiyeti ile çok soru sormadan söylediklerini kayıt altına alıyordum.

Evden çadıra gitmiş ve çadırdan konteyner kente gelmiş Ahmet Bey ne etrafta olan bitenle ilgileniyor ne de bu küçük evin neşesini diğerleri gibi yüzünü aksettiriyordu.

Her dakika artan bu sessiz ve ürkütücü duruşu beni daha çok kaygılandırıyor, klavyeye basan parmaklarım terleyerek titriyordu. Onu incitmeyeyim derken daha çok hata yapmaya yöneliyordum. İçimden kopan acı ve şefkat duyguları her an gözlerimden yaşlar olarak akabilirdi ama kendimi tutmalıydım.

Ahmet Bey’in ismini ve gerekli olan diğer bilgileri almıştım kayıt altına. Sonra eşinin bilgilerini ve ismini aldım. Ahmet Bey’in nasıl bir patlama noktasına geldiğini hissetmiş ama elimden gelen bir şeyin olmadığını da anlamıştım.

Ve Ahmet Bey’e çocuklarının ismini sorunca artık fırtına kopmuştu. Kendini onca zamandır sıkan babanın yüreğindeki ateş kayıtları aldığımız bütün konteyneri sarmıştı. Gözünden yaşlar akmaya, elleri titremeye ve sessizliğe gömülmeye başladı Ahmet Bey.

Ağlıyordu Ahmet Bey. Hiçbir göz yaşı bu kadar içten ve samimi olamazdı.  Ben de başlamıştım onunla ağlamaya. Çünkü çocuklarını kaybetmişti depremde. Sadece hayatta kalan bir çocuğunun ismini söyleyecek mecali kalmamıştı.

Benim gözyaşlarım klavyenin harflerini ıslatırken Ahmet Bey’in gözyaşları yanaklarını ıslatıyordu. Hatta bir ara hüngür hüngür ağlarken etrafına bakıp utandığını gördüm. Acısını başkalarının acısına katmak istemediğini anladım. Toparlanmaya çalıştığını fark ettim lakin hâlâ hayatta kalan çocuğunun ismini söyleyemiyordu. Depremde vefat eden diğer evlatlarının acısı yaşamının üzerinde bir perde gibi kendini hissettiriyordu.

Bekledim Ahmet Bey’in gözyaşlarının dinmesini. Söyleyecekleri kayıtların tarihe not düşeceğini yüzüne bakarak ima etmek istedim.

Kendisine ne teselli verecek bir noktada kendimi gördüm ne de kendimi ondan ayrı bir noktada addettim. Ahmet Bey’in yerine kendimi koymak ve onunla duygudaşlık yapmak istedim nafile.

Herkes çaktırmadan bu hüzne ortak olmuş ve göz yaşlarını tutamamıştı.

Öyle zannediyorum ki Ahmet Bey ve daha nice yüreği yaralı depremzedelerin göz yaşları bu ramazan ayının galiba en kabul olan duaları, maveranın derinliğine yol alan rüyalarıdır bu ümmet ve insanlık için.

Güncellenme Tarihi
  • 02 Nisan 2023,
Yazının Adı
Ahmet Bey