Yahudice ülküleşme ve siyonist zihniyet dünyayı ne çok sarmış. Dünyanın insan misafiri için itibarsız ve beşeref dönemin en hazin evresi bu zamanlar olsa gerek. Bağrındakileri insanlara ikram ettikçe mazlumların maruz kaldığı zulme yani azınlığın istila ve soykırımına çoğunluğun aymazca ve arsızca sessiz kalışı yakında gelecek olan değil gelmiş ve her an bizi bitirmeye yüz tutan insanlıktan çıkma felaketinin acısını en derinden yaşıyoruz. Bu onursuz halimize zemin ve sema ya titriyor ya da ağlıyor. Bu aymazlık sürekli bir hal aldığı için titreyiş ve ağlayışın şiddeti artarak devam edeceğe benziyor.
Asırlardır insanlığa kan ve gözyaşı, istila ve esaretten başka bir şey getirmeyen çok yüzlü müstevli ve muvahhiş bu zihniyeti toplu boykot yaparak en azından Müslüman olarak onurumuzu kurtarabilir sonraki nesiller için daha onurlu bir gelecek inşa edebiliriz. Bir de en haylaz ve miskin kardeşimizi dahi kıymetlilerimizden biri görerek kendimizi de kıyasıya eleştirerek.
Evet dünya büyük bir buhran geçiriyor. İnsan önce içkiye müptela oldu aklını kaybetti. Bu bağımlılığa hep müracaat etti. Bu git geller onu tatmin etmedi. Ardından sigara bağımlılığı onu dumanlı lakin hissiz bir hayata sevk etti. Aymaz insan bu bağımlılıkla halini hiç terk etmeyerek kapitalizmin doğuşu insanlığın büyük belası olan bir anamalcı anlayışın yaşam temellerini yeryüzünde sağlamlaştırdı. Sonra aynı insan haddini çok aştı. Bedenini iflas ettirecek uyuşturucu müptelalığına aymazca ve arsızca bulaştı. Bu bağlılığıyla çok zarar gördü ve verdi. Uzun bir müddet bunlarla yaşadı. Zararlarını tam anlamışken yeni bir müptelalık ama öyle olduğu bilinmeyen bir sosyal medya bağımlılığına maruz kaldı. Bu yeni dönem sadece gösterişi esas aldı. İnsan kendinde olan ama kendinin olmayan her şeyi gösteriş dolaşımına sokarak en kaba ve zevksiz döneme girdi. Yeni kölelik dönemi bedeni teşhirden zihni sömürmekten ibaret endüstriyel ahlaksızlık ve yalancılıkla insanı sistematik duyarsızlaştırıp yaşamın her tarafına nüfuz etti. Nitelikli bir yaşamın yerini niceliklerle, beğenilerle dolu, emoji riyakarlığının ve yüzeyselliğinin her anını istila eden insan, tarihinin en acınacak, zavallı ve yalnız olma durumunu yaşayıp kendini gerçekliğin soğuk zemininde buldu. Tam ayıldım kendime geldim diyecekken tüm zamanların akıllı insanlarının ondan kaçtığı yeni bir bağımlılığa duçar oldu. Bu hastalık öyle bir hastalık ki asla hastalık veya bağımlılık olarak bilinmez. Normalliğin trajik zemininde insanca yaşamanın bir hakkı değil mi diye bağıran her insan konforlu yaşama bağımlılığının tedavi edilmez ağına duçar oldu. Lakin bunu bir bağımlılık olarak görmediğinden yaşamın dehlizlerinde hızlıca değer kaybetmektedir. Herkese bulaşmış tedavisi de imkansızlaşmış olan konforlu yaşama müptelalığı adım adım insanlığı can vermeye sürüklüyor. Çünkü kendine dokunmadıkça başkasının maruz kaldığı her elim hadiseye timsah göz yaşlarını dökemeyecek kadar insanı duyarsızlaştırdı. Azınlığın iyiliği elbette çoğunluğun hissizliği ve kötülüğü karşısında kıymetli bir şeydir. Ama sadece bir şeydir. Ölümü adım adım bize yaklaştıran dağın öte yüzünü göstermeye dönük bir şeydir. Mamafih konforlu yaşam hep dağın bu yüzünü hatta görünen yüzünü gösterir bir cibilliyetsizlikle hazzın ağızdan su akıtan zevkinin her türlüsünü tatma keyfiliğinde olduğundan arka yüzün cazibesi fark edilmez oldu.
Filistin’in gölgesi insan olan ve insanlığı haykıran her yere düştü. Lakin bu gölge dahi bir serinlik veremiyor dünyaya. Konforlu yaşama sıcaklığı asla gölgeye çekilme ihtiyacı uyandırmıyor insanda.
Tüm zamanların en trajik soykırımının yapıldığı Gazze yani Filistin coğrafyasının gölgesi insanlığı bu konfor hastalığından uyandıramıyorsa diyebiliriz ki bütün ülkeler esaret zindanında sadece Filistin özgürlük sarayında yaşıyor.
Bu onursuzca yaşam ne kadar devam edecek pek bilemiyorum. En bozuk saat dahi bir günde iki defa doğruyu gösterirken insanlığın bütün ayarları bozuldu mu ki kıyama kalkamıyor. Sadece kıyımı seyrediyor…